Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kurulacak Kürt İslam Partisinin Hedefi Gerçekten AKP Oyları mı?

 Sorunların üstesinde gelemeyen hükümetlerin aslında fikirden yoksun, fikir üretmekten uzak sürekli aynı siyaset ve politikalar üzerinde var olan sorunları çözmeye çalıştıkları, dün olduğu gibi bugünde bu yöntemlerin hiç birinin ,aslında sorunu çözmede yardımcı olmadıklarını, bilmelerine rahmen aynı yöntemlere tekrar tekrar başvurmaları  geleceğe yönelik yeni stratejilere çözüm önerilerine değil de eskiye dayalı baskı,inkar ve ortadan kaldırma yöntemlerini sanki inadına tekrarlamaları ister istemez insanın aklına, acaba bu toplumu yönetenler fikirden ve üretmeden yoksunlar mı?  Sorusunu getirmiyor değil.

Ülkelerin tarihlerini incelediğimizde birtakım olayların veya savaşların, ülkelerin kaderinde önemli roller oynadıkları bilinmektedir, savaşların yaşandığı dönemlerde sonuçta ya ülkeler bölünmüş yada toplumsal devrimler gerçekleştirilmiştir. Türkiye’de de özellikle Osmanlıların yıkılışından sonra Cumhuriyetin kuruluşuyla var olan tüm etnik yapıların türklük adı altında tek millete indirgenmesi ve diğer azınlıklara ait hakların gaspedilerek yasaklanması geçmişten günümüze kadar süregelen politikaların bir devamıydı. Cumhuriyet kurulur kurulmaz bizim en tabii hakkımız olan anadilimiz yasaklanıyor,inancımız yasaklanıyor ama buna karşılık bir İslam nesli sisteme enteğre edilerek, eğitilerek İmam Hatipleriyle  Diyanetleriyle güçlendirilmiş ve bugünkü Türkiye’de de iktidarın sahibi olmuştur. Bugüne kadarki gelişmeleri hepiniz yakınen takip etmiş ve biliyorsunuzdur,bunların üzerinde tekrar tekrar durmama gerek yoktur.

Dünyamızda siyaseti yönlendiren en temel güçlerden biride hiç kuşku yok ki dindir. Hristiyan ve İslam dininin hakim olduğu dünyamızda siyasette bunların gölgesinde devam etmekte, hatta dini kurumlar artık deyim yerindeyse ekonomik anlamda da en güçlü kurumlar olmuştur. Bilimin Avrupa’da daha çok önemsendiği bilinirken dini  inançlarda bir gerilemenin olmaması aslında siyaset ve dinin gelinen noktada birbirini tamamladığı ve artık iç içe geçtiği gerçekliğinden kaynaklanmaktadır. Siyasette tıkanmaların yaşandığı anlarda emperyal güçler  bir sızma hareketi anlamında dini devreye sokarak muhtemel sorunların büyümesini ve halk muhalafetlerinin genişlemesine engel olmaktadırlar.

Gelelim Türkiye’nin İslam dinini siyasetin içerisinde nasıl kullandığına, gerçi bu konuda AKP ‘nin durumu herşeyi özetliyor, görmemek ve anlamamak için sağır ve kör olmak gerek. Kürt sorunu karşısında bugüne kadar sürdürdükleri poklitikalardan sonuç alamayacaklarını anlayan bu hükümet son günlerde kendilerine bağlı ve ait bir “Kürt İslam Partisi” kurarak ulusal anlamda gelişen kürt iradesini inanç temelinde zayıflatarak muhtemel bir Kürdistan devletinini kurulmasına engel olmak veya Kürt özgürlük hareketini yaratacağı ulus aidiyetinden , gerçekliğinden uzaklaştırıp hareketi zayıflatarak bitirmek niyetinden başka bir şey değildir.

Her ne kadar ki bu partiyi kuranlar böyle demesede işin arka bahçesi sisteme ve derin devlete hizmetten başka bir  şey değildir, nitekim bu partinin kurucularından Av. Sıdkı Zilan, bir zamanlar Hizbullah örgütünün avukatıydı hata  bir arada SP den aday olmuş seçilememişti,şimdi bu Avukat AKP oylarını alacağız derken gerçekten bizim buna inanmamızı mı bekliyor? BDP Amed Milletvekili Altan Tan bu oluşumu “bir zenginlik “ olarak yorumlasada gerçekte bunun böyle olmayacığını geçmiş yıllar bize söylüyor. Kürt halkının inanç noktasındaki zayıflılığı biliniyor bunu kullanmak isteyen iktidar böylece diğer inançlarada gözdağı vererek onların hak mücadelesinde geriye çekilmesini istemektedir. Bir islam ülkesi olan Türkiye’de Kürdistan adı altında bir dini partinin kurulması başka hiçbir şekilde izah edilemez. Hatta bu konuda BDP veya başka Kürt partileri bu partinin kurulmasını onaylasalarda bunlardan çokça çekmiş biri olarak veya birileri olarak benim/bizim onaylamamız sözkonusu olamaz, bu şekilde bir hareket asla gerçek anlamda halkların kardeşliğini teşkil edemez edemediği gibi başka dinleride tehdit altına alır.

Türkiye’de farklı dinler arasında çok önemli ayrılıkların ve zıtlıkların olduğu bilinmesine rahmen  ,ki çoğu önyargı ve kişisel kinlerden kaynaklı, neden karşılıklı diyaloglar geliştirilip dinler arası kardeşlik tohumları serpilemiyor, mesela neden bir Kızılbaş ve Sunni aynı sofrada yemek yiyemiyor?  Bunun altındaki esas neden-gerekçe ne olabilir?  Madem ki Tanri tektir o zaman herikisininde yaptığı Tanrıya tapmak değil mi? Asıl irdelenmesi gereken bu düşmanlıkların altında yatan zihniyet ve geriliğin ortaya çıkarılması değil midir? Bu gerici tutum ve davranışlar hatta düşmanlıklar, toplumumuza,  gelmiş geçmiş tüm sistemler  tarafından bilinçli bir şekilde dayatılmış ve büyük ölçüde de yaşam bulmuş derin bir çelişkidir. İşte bu çelişkilerin giderilmediği bir Türkiye’de politikaların tıkandığı anlarda bu çelişkiler devreye sokularak gündem değişikliğine ve halklar arasındaki düşmanlıkların körleşmesine sebep olmaktadırlar. Gelinen aşamada “Kürt Sorunu”da  bunlardan biridir.

Tarihsel süreç ve bununla birlikte oluşan kültürel şartlar sonucu Türkiye’de farklı inançlara karşı önyargıların hala güçlü ve tehlikeli olduğu gerçeğiyle herkes yüzleşmek zorundadır. Aklımıza ister istemez neden diyolaglar yöntemiyle bu sorunların aşılamadığı geliyor. Aynı coğrafyada hatta ayni İl ve İlçede, köyde birlikte kapı kapıya komşu olarak yaşayan fakat farklı inançlara sahip topluluklar veya bireyler ekonomik, sosyal ve kürlüterel etkinliklerde, sportif faaliyetlerde bir araya gelebiliyor  birlikte bir takım çalışmalar yapabiliyorlar. Mesela aynı fabrikada çalışan bu insanlar işçi hakları için birlikte mücadele ederken aynı dayanışmayı başka noktalara taşıyamıyorlar.Sözkonusu din veya inanç olunca bu kesimler bir anda farklılaşıyor ilişkiler kopma noktasına kadar gelebiliyor. Burada yıllardan beri çeşitli cemaatler ve sistem tarafından bilerek halka empoze edilmiş yanlış bilgi ve yaklaşımlardan kaynaklı önyargılar devreye girerek, bu topluluklar arasında bugüne kadar  derin çelişki diyebileceğimiz bu soruna çözüm getirilememiştir bu nedenledir ki ben yeni kurulma aşamasında olan ama aslında”Hizbullah” örgütünün bir kanadı olarak tanımlayabileceğim “Kürdistan İslam partisi”ne karşı duruyorum.  Gelecekte bu partilerin kendilerinde olmayan farklı inançlara karşı yapabileceklerinin endişesinden dolayı karşı çıkıyorum yoksa bu karşı çıkışın demokrasiyle falan bir ilişkisi yoktur, Türkiye’de bir islam partisi ve Diyanet zaten var isteyen her müslüman burda kendisini ifade eder ama Kürdistan’da siyasi mücadelenin en üst noktada olduğu bu zaman dilimi içerisinde kurulacak olan bu partinin arkasındaki güçler derin devlet ve cemaatlerden başkası değildir...Amaç AKP oyları falanda değil bunu zamanla görüp yaşayacağız....