Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

12 EYLÜL- AZİZ ÖZ

Üzerinde 31 yıl geçmiş olmasına karşın, işlediği suçlardan dolayı unutmak, yaranın kabukbağlaması mümkün olmamıştır. Çünkü bu suçlar, öğle sıradan suçlar değildi. Tam tersi çok
ağır suçlardı. İnsana karşı değil, insanlığa karşı işlenen suçlardı. Insanlığa karşı 
işlenen suçları da unutmak, hafifsemek dahi suçtur. 12 Eylül aynı zamanda suç işlettirdiği
insana da bir kötülüktü. Onları insanlıktan çıkardı. Kalan yaşamlarını utanç ve korku içinde
geçirdiler ve geçirmektedirler. Ülke tarihinden en utanılacak olaylardan bir tanesidir.İşkenceyi, baskıyı öyle sistemleştirmiş, öyle yaygınlaştırmıştır ki, abartısız ülkenin her metrekaresi bu vahşeti yaşamıştır. 
Cezaevleri( özellikle Dİyarbakır) belki tarih sahnesine çıktıkları günden beri böyle  12 Eylül benzeri bir vahşete tanıklık etmemiştir. Sırf Diyarbakır cezeevine bakıp 12 eylül'ün ne olduğunu anlayabiliriz.

 

12 eylül tüm toplumun bilincini öylesine etkilemiştir ki, sorgusuz sualsiz insan öldürmeyi,
dizginsiz işkence yapmayı, göstermelik mahkemelerle idamı toplumun çok büyük bir kesimi 
hak olarak görmüştür. 12 Eylül, yalnızca MGK dönemi için değil, ondan sonraki tüm 
dönemlerdeki kötülüklerin anasıdır. Eğer 12 Eylül olmasaydı, yarattığı bilinç olmasaydı, 
ne kirli bir savaş yürütülürdü, ne onbinlerce faili belli cinayet olurdu, ne de polis ev 
basıp insanları istediği gibi kurşuna dizer ve işlediği suçu mahalleliye alkışlatırdı.

 

12 Eylül ülkeyi sağ ve sermaye için dikensiz gülbahçesi yapmak için sola ve emeğe yapmadığı
kötülük kalmamıştır. Öyle ki solun kundaktaki bebesine bile düşman güvenlik gücü yaratmıştır.
Sola ve emeğe ait olan her değeri yok etmek için başvurmadığı yöntem kalmamıştır. Bunu yaparken
aslında toplumun değerlerini yok ettiğini de biliyordu ve istiyerek yapıyordu. Toplumun  hak
arama ve dayanışma duygusunu yok etmek için ne yapması gerektiğini çok iyi hesaplamıştı: sol
örgütlenmeyi yok etmek. Sola ait olan her örgütlenmeyi, hatta sola sadece düşmanlık yapmayan 
örgütlenmeleri bile yasadışı saymış ve ezmiştr. 
Bu vahşette kurbanı sol olunca, otomatik olarak, emeği ile geçinen tüm kesimler kaybetmiştir.
Ne acıdır ki, bu kesimler kaybettikçe de sola düşman kesilmişlerdir. Ülke solsuz kalınca, 
yolsuzluk ve yoksulluk tüm ülkeye hakim olmuş, tek geçerli değer, para ve maddi kazanç olmuştur.

 

Solun ezilmesi, düşünülenin aksine, toplumun dinsel, ailevi değerlerinin daha çok ticarileşmesini,
daha çok yara almasına neden olmuştur. Halkın dinsel ve ailevi değerleri ve duyguları, ticaretin ve
siyasetin birer aracına dünüştürülmüş, kutsallığı aşındırılmıştır. Böylelikle, yoksul sınıflar, 
dindarlar kaybederken, din ile ilişkisi olmayan ama, ondan beslenen bir kesim ortaya çıkmış
ve servetine servet katmıştır. İşte bu kesim süreç içinde, ülkenin tüm kurumlarına hakim olmuştur.

 

İşte 12 Eylül istiyerek ve bilerek bu kesimi büyütüp iktidar yapmıştır. Bu kesim de bir yandan 
demokrasi derken, bir yandan  da 12 Eylül'ün kendileri için yarattığı ortam ve nimetlerden sonuna
kadar yararlanmaktadırlar. Kendileri için set oluşturan her engeli kaldırırken, asıl mağdur olan
ötek kesimler için 12 eylülvari yöntemlere başvurmaktan çekinmemektedirler. Düzmece davalarla  
insanları, rahatlıkla içeri alıp yıllarca sorgusuz, yargısız içerde tutmaktan çekinmediler çekinmezler. 
Basına ve öteki kurumlara her türlü baskıyı yapmaktan, tehdit etmekten asla duraksamadılar ve duraksamazlar.

 

12 eylül tüm kurum ve kuruluşlarıyla ortadan kaldırılıp, yargılanmazsa, TÜRKİYE demokratikleşemez.
Bunun için önce demokrasiyi içselleştirmek gerek. 12 eylül'den beslenenler, 12 eylül'ü ne yargılarlar,
ne de ortadan kaldırırlar. 12 eylül'den beslenmediğini kanıtlamanın yolu da, onun artığı olan
herşeyi kaldırmak, yarattığı yanlış bilinci değiştirmekle olur.

YÖK, 12 eylül kurumu mudur?
%10 barajı 12 Eylül ürünü müdür?
Siyasi partiler yasası 12 eylül'den kalma mıdır?
Bu anayasa 12 eylül'ün değil mi?

 

Bunun gibi onlarca soru sorulablir. Ve tüm bunların yanıtı evettir.

Peki var olan hükümet 10 yıldır bunu değiştirmek için mi uğraşıyor yoksa, değiştirmemek için mi uğraşıyor? Bunun yanıtı çok açık. Bu yasalar ve anayasa olduğu sürece ülkemiz demokratikleşemez.

Hele ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorununu, savaş yöntemiyle "çözme" yolunda hızla ilerlerken, gencecik insanlar toprak olurken sızlamak bir yana, daha fazla kan naraları atan akıl ve vicdanlar(aslında vicdansızlar) hem halka, hem ülkeye (belki de) hem de kendilerine yazık etmektedirler. Ülkemizin demokratikleşmesi ve hukukun egemen olması başta yoksul sınıflar olmak üzere herkes kazanacaktır. Aksi durum herkes için(bireysel ya da toplumsal) birgün "12 Eylül" olur.

12 Eylül ülkemiz için ve tüm insanlık için büyük bir kötülüktür. Bunu tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırmak demokrat olmanın ön koşuludur. 12 Eylül'ün herhangi bir uygulamasını hoş görmek bana kalırsa, insandan uzaklaşmak anlamına gelir.