Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

KURMEŞ'TEN PORTRELER -AZİZ ÖZ

 Bulunduğumuz coğrafyada gerek devletler, gerekse devlet dışı güçler hemen

her zaman şu ya da bu ad altında zorbalık uygulaya gelmiştir. Hemen hemen
her sorunu şiddet, zorbalık ve yok etme yöntemiyle çözmeye kalkışmıştır
egemenler. Böyle bir coğrafyada yöre olarak (tüm köyler) barış içinde , şiddetsiz
bir ortamda yaşamak, büyük bir başarıdır. Gerek kendi içinde, gerekse çevresiyle
barış içinde yaşandığı zaman güvenliğe para harcama gereği duyulmaz. Güvenliğe
harcanmamış her kuruş eğitime, barınmaya, beslenmeye ve sağlığa harcanmış
demektir.
 
İşte yukarıda söz ettiğim barışçıl ortama şu ya da bu şekilde katkısı olan ve artık
hayatta olmayan kimilerini yazdım. Gördüğümü, düşündüğümü yazdım. Asla bitmiş
bir liste değildir. Burda adı olmayanlar bu metindekiler kadar değerlidir ve bu kültüre
katkı yapmıştır. Amacım kimseyi kırmak değil, asla. Böyle bir sonuç çıkaran olursa
peşinen özür dilerim.
 
 
XITKO
Köyün en şişman adamı gibiydi. Kağıt oynamayı çok sevdi. Yoldan geçenleri zaman
zaman kağıt oynamaya davet etti. Eğer kağıt oynayacak kimseyi bulamaz ise,
tornunu karşısına oturtur, eline de kağıt verip, torun küçük ve kağıt oynamayı bilmediği
için hem onun eline bakıp oynar hem de kendi kağıdını oynardı. Yazın genellikle evler
yaylalara gittiği halde Xıtko hep köyde kaldı. Çoğunlukla ya çeşmenin yanındaki dutların
altında, ya da evlerinin önündeki dut ağacının altında dinlendi. Asla huysuz ihtiyar görüntüsü
vermedi. Köydeki sorunlar ilgi alanına pek girmezdi. Barışçıl bir yapısı vardı.
 
BIDO
Sessizliğin de sessiziydi. Çok ama çok kendi halindeydi. Tüm dünyası sanki
keçileriydi. Gözönünde olmak, varlığını hissettirmek diye bir derdi olmadı hiç.
Keçileriyle Kurmeş doğasını dolaşmak en büyük zevkiydi. Hele bu Anikele ise daha
çok mutlu olurdu.  Hiç bir komşunun tavuğuna "kış" demedi. Eminim keçilerini bile
incitmemiştir. Çocuklar daha çok ilgi alanındaydı. Yazları bazen bostanlarını beklerdi.
Geçmiş ile ilgili çok anı anlatırdı. Çocukların gözünde yaygın olan haşin, sert baba
imajı hiç olmadı. Zaten mizacı buna uygun değildi. Çocuklarıyla arkadaş gibiydi.
Köyün sorunlarına hiç dahil olmadı. Herhangi kimseye haksızlık yapmak düşüneceği bir
şey değildi.
 
FATO&TITO
Öyle bir ikili oluşturmuşlardı ki, onları ayrı yazmak, bizzat onlara haksızlık olurdu.
Yoksulluk içinde çok güzel bir birliktelik kurdular. Hiç çocukları yoktu. Eğer yaşamlarına
yeniden başlamak hakları olsaydı ve çocuklarının olmayacağı söylenseydi, onlar yine
birbirlerini seçerlerdi. Tam bir ruh ikizleriydiler. Fato, ayağındaki aksaklığa karşın daha
hareketliydi. Tam bir Kurmeş-Şökrük sentezi oluşturmuştu. Şökrük'ten geldiğini hiç
unutmadı. Kendisini Şökrük'ün kızı, Kurmeş'in gelini olarak düşündü. Şökrük'ten,
Tağsu'dan gelen gelinleri kendisine çok daha yakın gördü Fato. Bu satırların yazarının
annesi Gulşeri ile çok ama çok güzel bir ilişki kurmuştu. Gulşeri'nin çocuklarını kendi
çocukları gibi gördü. Gulşeri'nin evini sık sık ziyaret etti. Gulşeri de O'na çok değer verdi,
çok önemsedi.  Çok yardım etti. Fato evini ziyaret eden çocuklara mutlaka yiyecek bir
şeyler verdi. Tıto son derece sessiz ve sakindi. En büyük önceliği hayvanlarıydı. İkisi
evlerinde tek başınaydılar ama, asla yalnız olduklarını düşünmediler. Her zaman komşuları,
Kurmeş, Şökrük var diye düşündüler. Tıto'nun ölümünden sonra, Fato köyüne, Şökrük'e
gitti ve orda yaşama veda etti. Belki de Kurmeş ile hiç bir bağının kalmadığını düşündü.
Ocağı tam kapandı.
 
SELMANI MUSE
Üretken, üretici bir insan. Aynı zamanda zeki. Nerdeyse çocuk yaşta yaptığı değirmen
hala dillerdedir. İçinde yetiştiği hayvancılık ve tarım ile asla yetinmedi. İyi bir duvar ustası
oldu. Düğünlerde, şölenlerde zurna çaldı. Kabına sığacak biri değildi. Ne yazık ki en
verimli çağında, en güzel döneminde amansız bir hastalıktan dolayı yaşama veda etti.
 
ALI HUSIGE
Deredeki bahçesi ve dükkanıyla adeta özdeşleşmişti. Köyde dükkan ve bahçe deyince
kesinlikle O'nun dükkanı ve bahçesi akla gelirdi. Yılın üç mevsimi tüm zamanını bahçesine
verdi. Bahçesinde o yörede olmayan meyve ağaçları yetiştirdi. Kışın ise zamanını tamamıyla
dükkanına verdi. Toprak sorunlarını önemsedi. Bu sorunlarla ilgili söyleyecekleri mutlaka
olurdu. Ağaç ve toprak adamıydı. Yetiştirdiği meyve pazara yönelik değil, ihtiyacına yönelikti.
Aklına yatmayan işlere evet demedi. Boş zamanı olmadı. Mutlaka yapacak bir iş bulurdu.
Kurmeş'in iyi bir yüzüydü.
 
MUSI BEYRKE
Çok zeki biriydi ve aynı zamanda sinir katsayısı yüksekti. Konuşmalarında mutlaka bir atasözü
ya da özdeyiş kullanırdı. Köyün dirliği ve birliği O'nun için çok önemliydi. Kutsal kitapların
mesajlarını iyi biliyordu. Kardeşlerine karşı hep bir baba profili çizdi. Kapıdan içeri giren 70
yaşında da, 7 yaşında  da olsa fark etmez, hemen ayağa kalkıp yer gösterirdi. Gelen misafire
en az çay ikram etmeden  bırakmazdı. Yaşamı boyunca şalvar giydi, futık taktı. Pantalona
asla heves etmedi. İnsanları kırmamaya özen gösterdi. Osmanlıca yazıp okumayı biliyordu.
Çocuklarının okumasını çok önemsedi ve özendirdi. Oğlu Kazım'ın ölümü psikolojisi üzerinde
asla bir daha düzelmeyecek yaralar açtı. İyi bir söz ustasıydı. Kendine güveni tamdı. Hep
kendisi olarak kaldı. Ahlaki duruşun hep zirvesindeydi. Olanaklar olsaydı, bu zeka küpünün
iyi bir entellektül olması kaçınılmazdı.
 
MISTEFAY BEYRKE
Çok tezcanlıydı. Mesaiye hep erkenden başladı. Hep bir telaş içindeydi. Yaptığı işi mutlaka
bir temizlik ve düzen içinde yaptı. Dokunduğu herşeye mutlaka bir düzen verdi. Eşine çok
değer verdi. Eşini yalnız bırakmaktan hep kaçındı. Hayvancılığı belli bir süre yaptıktan sonra,
bıraktı. Çocukların okumasını en önde tuttu. Kardeşlerine karşı abiliği hiç unutmadı, sürekli
onlara uyarılar yaptı işlerini aksatmamaları için. Odasında her gece birileri olurdu. Dört yıl
askerlik yaptığı için çok anısı vardı ve bunları anlatmaktan hoşlandı. Sorunları hep bir barış
ortamında çözmeyi ilke edinmişti. Anikeleyi çok sevdi. Köyde olmak en büyük tercihiydi.
Haksızlıklara hiç prim vermedi.
Kimi anlamlı sözleri vardı:
Abbas 1990'lı yıllarda içeri düştüğünde, "Herkes devrim yaptı geldi. Abbas yeni gidiyor"
demişti.
Zöhre'yi Almanya'ya uğurladığı gün "Are ku iro ketime qı royeke ne ketibume" demişti.
 
İSMALİ HESKE
Kurmeş kimliğini en iyi taşıyanlardan biriydi.Hep bir akil adam duruşu sergiledi. Gerçekten
de Kurmeş'in akil adam gurubundaydı. Çalışmayı ibadet olarak, ahlaki bir duruş olarak
gördü. Yaptığı işleri, özenle ve bir düzen içinde yaptı. Köyü, komşuları çok önemsedi.
Oldukça konukseverdi.  Çoğunlukla bir arayış içindeydi. Hayvancılık ve tarımın yanında
başka işler de denedi. Köye ilk traktörü getirdi. Önceleri yönü Anikele'ye dönükken, daha
sonra Kanye Heneyi mesken tuttu. Köyün sorunlarıyla ilgili oldu, konulara dahil oldu.
Haksızlıklarla, kavgalarla hiç işi olmadı. En küçük kardeşi Hıdır'ı yitirmesi, kendisini
çok sarstı.
 
FECİRE
Eşini erken yaşta yitirdiği için hem evin erkeği hem de kadını olmak zorunda kaldı. Yetim
kalan çocukları için tam anlamıyla saçını süpürge yaptı. Gerçekten de altına girdiği görevi
layıkıyla yerine getirdi. Çocukları kimseye muhtaç bırakmadı. Yüzünde, yüklendiği zorlu
görevin verdiği bir endişe vardı hep. Tarlaya, ekine, oduna, keçiye koşturdu sürekli.
Yaşamdan şikayetçi olma görüntüsü hiç vermedi. Sanırım şikayet etmenin yararsızlığını
çok iyi biliyordu. Yalnızca çocuklarını geleceğe taşımayı düşündü ve bu doğrultuda didindi. 
Hakkını savunmaktan asla geri adım atmadı. Köyün çok emektar kadınlarındandı.
 
HESENI BESE
Köyünde döneminin en aykırı insanıydı. Bu aykırılığı kendisine gerçekten yakıştırmıştı.
Köyün, bilimsel ve politik konulara en açık kişisiydi. Yaşıtları arasında dinsel düşünceye
en sert eleştiriyi yapan ve bunun gereklerini de yerine getiren kişiydi. Çok doğruları vardı
ve bu doğrularından asla sapmadı. Dedelerle asla yıldızı barışmadı. Herhangi bir konuda
herhangi bir kimseyle tartışmaktan  asla çekinmedi. Polemik yapmayı hep çok sevdi.
Yaşıtları arasında Lenin'den, Mao'dan alıntı yapan tek kişiydi. İnsanları kırarım diye bir
kaygısı asla olmadı. Düşündüğü biçimde durdu. İnanmadığı tanrıya, son yolculuğuna
giderken dahi el uzatmadı.
 
KIROY XEWE
Değirmeni ile birlikte anıldı. Yüzünde hep bir gülümseme vardı. Kamil insan profilini hep
taşıdı. Köyün kargaşasına hiç bulaşmadı ancak, ilgisiz de kalmadı. Uzaktan uzaktan hep
izledi. Yürüyüşünde, konuşmasında hep klasik bir Kürt Beyi havası verdi. Hep durgun
deniz gibiydi. Hayvancılıkla çok çabuk bağını kopardı. Bir daha da asla istemedi.
Değirmenciliğin yanında tarım, traktör, dolmuşçuluk gibi işler denedi. Ne kimseyi
sorunlarla uğraştırdı ne de kendisi uğraştı. Her problemin bir çözümü vardır, telaşa
gerek yok havası vardı.
 
ZEYNOY GOZEL
Hiçbir zaman köye sığmadı. Bir ayağı sürekli şehirde oldu. Ülke düzeyindeki gelişmelere
hep ilgi duydu. Sanırım en uzun süre muhtarlık yapan kişiydi. Birinci azası hep Huseni
Elko'ydu. Kendisi olmadığı zamanlar muhtarlık vekaletini Huseni Elko'ya bıraktı. Muhtarlıktan
dolayı da devletin reflekslerini hep muhatap aldı, hep önemsedi. Sadece hayvancılık ve
çiftçilikle yetinmedi. Gözü çoğunlukla ticaretteydi ve çok da uğraştı, yaptı. Okuyan insanı
çok sevdi, önemsedi. Başka insanlarla ilişki kurmayı çok önemsedi ve bu yöndeki yeteneğine
de hep güvendi. Dost edinmeyi para kazanmaktan daha çok önemsedi. Çekirdekten yetişmiş
olmasına karşın, politik davranmayı hep becerdi. Ancak bu beceri, kendisinin 12 Eylül rejiminde iki
kez gözaltına alınmasına, 2001 yılında iki ay hapis yatmasına yetmedi. Konuk ağırlamaktan
sanki özel zevk alırdı. Zirveye oynamayı sevdi.
 
MEMEDI MARTE
Durgun denizlerin adamıydı. Kırıp dökmek kitabında hiç mi hiç yer almadı. Her zaman
iyi bir komşuydu. Sakinliği ve doğruluğu kişiliğinde birleştirdi. Başkaları hakkında hep
olumlu düşündü. İnsanlarına, komşularına, daha doğrusu tüm insanlara kötülük yapılmasını
ya da onların kötülük yapmasını hiç mi hiç kimseye yakıştırmadı. Yaşamın odağına her
zaman çalışmayı koydu. Hayvancılığı en büyük uğraşı olarak gördü ve yaptı. Birlikte
yaylacılık yaptığı komşuları hep çok memnun kaldılar. Kargaşayı, gürültüyü hiç sevmedi.
Yüzü her zaman anayurdu olan Kurmeş'e dönüktü.
 
ISMALI ELO
Espiri yapmayı sevdi ve sık sık da yaptı.  Espiri yeteneği vardı ve bunun farkındaydı.
Farkında olduğu için de kullandı. Zaman zaman hafif cinsellik çağrıştıran espiriler de
yaptı. Devletten alacaklı yaşama veda etti. 12 Eylül zorbalığının köy baskınlarında
birinde nerdeyse tornu yaşındaki askerden şiddet görmesi yaraladı. "Devlet dersinde"
böylesine bir davranıştan dolayı bir özür alacaklıydı. Her daim yüzünde kamillik
okunurdu. Ne kimseyi kırdı, ne de kimseye borçlandı. Yüzünde hep bir tebessümle
dolaştı. Kurmeş'in derinliklerine kök salmış gibi bir duygu uyandırırdı karşısındakinden.
Düşman diye bir kavramla tanışıklığı yoktu.
 
FATME HESKE
Hep asil duranlardandı. Anaç bir görüntü verdi hep. Çocuklara bohçasında dağıtacak bir kaç
öğüdü olurdu mutlaka. Konuşmalarında bir ağırlık vardı. Bir kaç büyük acı yaşamasına karşın
duruşu hep dikti. Acıların belini bükmesine izin vermedi. İçinde fırtınalar kopmasına karşın
yüzündeki gülümsemeyi eksik etmedi. Bu gülümseme de kendisine hep yakıştı. Yitirdiklerini
değil, birlikte yaşadıklarını hep öne koydu.  İnsanlarla sohbet etmeyi severdi. Sigarasıyla adeta 
bütünleşmişti. Ne yazık ki, sevgili oğlundan bir haber alamadan, yaşama veda etti. Kimbilir
kayıp oğlundan bir haber almak için neler vermezdi.
 
NİYAZI HEMEY
Adından da görüleceği gibi hep Hemeli bilindi ancak, O Kurmeşlı olmaktan daha çok ısrar etti.
Var gücüyle çalıştı çabaladı. Sıfırdan bir yerlere geldi. Erkek eğemen toplumda eşinin köyüne
yerleşmekten hiç gocunmadı. Kurmeşin gönlünü kazanmayı bildi. Kurmeş de onu kabullendi.
Ne kimseleri kırdı, ne de üzdü. Kırk yıllık Kurmeşli gibi yaşadı.
 
HAÇKO
Sert görüntünün altında aslında son derece duygusal bir kişilik vardı. Çalışmayı, uğraşmayı
sevdi. Hayvancılık ve çiftçilikten hiç şikayeti olmadı. Okumayı çok önemsedi. Çocuklarını
bu konuda hep özendirdi, destekledi. Birilerinin sakız çiğnemesini hiç sevmedi. Çiğneyeni
mutlaka bir biçimde uyardı.  Köydeki meselelere birebir dahil olmadı. Asla taraftar olmadı.
İçinde siyasi oğlu ile ilgili hep bir kaygı taşıdı ve bu da biraz daha duygusallaştırdı.  Hayatını
kırgınlıklar, çekişmeler üzerine değil, dostluk üzerine kurdu. Yanlış gördüğü şeyleri
dillendirmekten kendini alıkoymadı.
 
PITOY HEYDER
Çalışmayı, didinmeyi zevk olarak gördü. Varlığını çalışmakla anlamlandırdı. Çalıştıkça
mutlu oldu, mutlu oldukça çalıştı. Çogunlukla  hayvancılık yapmasına karşın, asıl gözü
bahçecilikteydi. En kıraç yeri bile alıp çok güzel bir bahçe yapardı.  Köyde oluşan
gerginliklere hiç dahil olmadı. Dünyanın ormanla, ağaçla güzelleşeceğini bilirdi ve kendi
payına çok iş düştüğünü düşündü. Fırsat buldukça ağaç dikti, bir yerleri düzeltmeye
uğraştı. Anikelenin müdavimlerindendi. Bu barışçıl ve doğa sevdalısı insan bile 12 Eylül
rejiminin zulmünden kurtulamadı; işkence gördü. Kopmayı asla düşünmediği şey
köyüydü ancak, zorunluluktan koptu ve bir daha göremedi.
 
MEMOY HEYDER
Ruhu topraktı. Tarla temizlemek en büyük zevkiydi. Çalışmak hep çalışmaktı düşüncesi.
Çalışma aşkıyla karıncayı bile kıskandırdı. Çok ilgilenmedi, çalışmanın karşılığını
alıyormuyum diye. Beri Beroj O'unun adeta işyeriydi. Tüm dünyasını kapsıyordu çalışma
aşkı. Yorgunluk hissetmeseydi 24 saat tarla ile uğraşırdı. Ama bu tarla Beri Berojda ise
24 saat de az gelirdi. Köyün dertlerine, tartışmalarına hiç bulaşmadı. Kimseyi kırmadı.
Toprağın adamı olarak yaşadı. Sanki her zaman "benim sadık yarim kara topraktır"
mesajı verdi.
 
 
TIT
Ne tam köyden ne de tam şehirden vazgeçti. Hep orta bir yol tutturdu. İçki içmesini, içki
masasını ve içki kültürünü iyi bilirdi. İçkiyi hep adabıyla içti. Dolaysiyle içkisini birilerini
rahatsız edecek dereceye asla çıkarmadı. Köyün ekonomisinin temeli olan hayvancılığa
asla heveslenmedi. Hep farklı bir iş peşine düştü. Bir dönem traktörle çift sürme işleri yaptı.
Ancak bu da çok tatmin etmedi ki, dolmuşçulukta karar kıldı. Ailede geleneksel bir baba
olarak değil, daha çok bir önder olarak rol aldı. Yüzü Pertek'e dönük olmasına karşın, kulağı
hepten Kürmeş'teydi. İnsanlara yemek  ısmarlamaktan çok hoşlanırdı. Köy sorunlarına hiç
dahil olmadı.
 
FATE MISTEFAY BEYRKE
Karınca misali hep çalıştı, didindi. Nerdeyse konukların yanında oturma zamanı olmuyordu.
Yorgunlukla hiç işi olmadı. Eşine çok ama çok inandı. Temizlik ve düzeni çok önemsedi.
Dağınık bir ev O'nun kabul edeceği bir durum değildi. Eşi de bu duyarlılığını birebir
paylaşıyordu. Çocukları hep gurbette olduğundan, uzaklardan sürekli bir haber bekledi.
Çocukları uzaklardan gelince yüzünde son derece masum bir gülümseme oluşurdu. Ama
gidecekleri zaman yüzündeki endişe rahatlıkla okunurdu. Sılada gurbeti çok yaşadı. Eşinin
ölümü yaşama sevincini önemli ölçüde yitirmesine neden oldu. Şöyle bir istemi oldu:"ölürsem
eşimin aşağı tarafına gömün" ve öyle oldu.
 
MIZURI BEYRKE
Döneminde köyün en yakışıklılarındandı. Her zaman tertemiz giyindi. Şehire gittiği zaman
ütülü bir takım elbise giyerdi mutlaka. Köme giderken ayrı, köyün içindeyken ayrı bir elbise
ve ayakkabı giyerdi. Hayvancılığı ve yayalacılığı bırakıp PERTEK'e yerleşen ilklerden biriydi.
Bir dönem köyde, daha sonra da PERTEK'te bakkalcılık yaptı. Köyün en yumuşak
başlılarından biriydi. Gerek  köylüleriyle gerekse Pertek'teki komşularıyla son derece iyi
ilişkiler kurmuştu. Eşiyle çok saygılı ve düzeyli bir ilişki oturtmuştu. Meseleleri hep konuşarak,
ikna ederek çözmeye çalıştı. Kitabında kavga yazmazdı. Yeniliklere oldukça açıktı. Kendini
geçmişe hapsetmedi. Yaşam biçimini değiştirmekten hep hoşlandı. İnsanda saygı ve sevgi
uyandıran bir karekteri vardı. O'ndan kaval dinlemek, "dünyanın en güzel sesinden en güzel
şarkıyı dinlemek gibi bir şey"di. Gençliğinde cirit oyununda köyün en iyilerindendi.
 
İBRAMI TELO
Birilerini  incitmekten hep kaçındı. Hatta "incinirsen de incitme" alevi ilkesini kendisine adeta
rehber edinmişti. Çalışma odaklıydı. Çalışmanın odağında da hep hayvancılık oldu. Okuyan
insanlara hep büyük değer biçti. Yarıyıl tatilinde gelen öğrencilerle sohbet etmek en büyük
zevkiydi. Onlara bilim, siyaset, doğayla ilgili sorular sorup konuşturmayı çok sevdi. Oğlunun
üniversiteyi kazanması, çok ama çok mutlu etti. Bununla hep gurur duydu.  Çocuklarının
siyaset ile uğraşmasını kabullendi ama, okullarını ve işlerini ihmal etmemelerini istedi. İçindeki
fırtınaları pek dillendirmedi. Yüksek sesle hiç konuşmadı. Ne yazık ki çok genç yaşta yaşamdan
ayrıldı.
 
KENANI GOZEL
Hep sessiz, hep sakin durdu. Sessizliğ çaresizliğinden değil, kamilliğindendi. Kardeşinin
hep bir adım gerisinde  durdu ve önderliğine destek oldu.  "Söz gümüş ise suküt altındır"
atasözünün hep altın kısmını tercih etti. Sürekli dağın eteğinde durdu ancak, zirveye çıkmak
isteyenlere engel olmak bir yana omuz verdi. Hayvancılığı zevkle ve severek yaptı. Şehrin hep
KURMEŞ'e dönüşünü sevdi. Tercihini karmaşadan değil sadelikten yana yaptı. İçindeki fırtınaları
hiç dışarıya yansıtmadı. Siyasi çocuklarına hep olgunlukla yaklaştı ve onları bir olgunluk içinde
dinledi. Çalışmayı hem de çok çalışmayı bir erdem bildi ömrü boyunca ve o erdemin gereğini hep
yaptı.
 
SIRME
Yaşama hep pozitif taraftan baktı. Geleceğin güzel olacağına dair umudunu hiç yitirmedi.
İlk dönemlerdeki onca yoksulluğa rağmen yüzündeki gülümseme hiç eksik olmadı.
Gülerken hep içten güldü, kahkaha atarak güldü. Komşuya yardıma her zaman koşarak
gitti. Yaşlılarına yardım ederken hiç sızlanmadı. Ne yazık ki yaşama çok erken veda
etmek durumunda kaldı.
 
KEK
Kurmeş doğasını tek soluk alma alanı olarak gördü. Bundan dolayıdır ki bir dönem bekçilik
yaptı. Bekçiliği asla bir sopa olarak kullanmadı. İnsanları cezaladırmak için değil, doğayı
korumak için bekçilik yaptı. Kimseyi düşman görmedi, herkesi dost belledi. Hayvancılık
yaptı ama,  geniş boyutlu yapmayı hiç düşünmedi. Yaylalardan erken koptu.Köydeki
sorunlara bulaşmadı hiç.  Köyünde komşularıyla yaşamak en mutlu olduğu şeydi.
 
KIROY USKE
Hayvancılığı çok sevdi. Sanki daha yıllarca ömrü olsa onu da hayvancılık yaparak harcardı
ama, aynı zamanda kendi köyünde harcardı. Çok kendi halinde bir görüntü çizdi. Kurmeş
toprağının bir parçası gibiydi. Askerliğini dahi Kurmeş'te yapmış bir duygu yaratırdı insanda.
Hiç sesini yükseltmedi. Hem köme gidişi hem de dönüşü çok sevdi. Köy sorunlarına çok
dahil olmadı. Yaşamdaki fırtınalardan çok etkilenmedi.Yüzünde hep bir memnuniyet vardı.
Görünür olmayı hiç sevmedi. Kurmeş çocuğu olarak yaşama başladı, Kurmeş genci olarak
yaşadı ve Kurmeş yaşlısı olarak yaşamını tamamladı.
 
HESKI GARKO
Giyimine dikkat etti hep. Zirveye oynamayı sevdi ancak, zirvede tek başına olmak istemedi.
Hayvancılığı hep çok sevdi ancak, yapmaktan çok yönetti. Köy sorunlarıyla hep ilgili oldu.
Görüş belirtmekten hoşlandı.  Zorunlu köyü terk etmesi çok acı verdi. Kısa süreceğini
düşünüyordu ayrılığın. Ne ki umduğu gibi olmadı ve bu daha da acıttı. Bu 1990'lardaki
kirli savaşta payına düşen ateşti yaşamak zorunda olduğu. Zorunlu politik mülteci olarak
gittiği Almanya'da bir gün mutlaka dönmeyi hayal etti. Kurmeş özlemini hep dile getirdi.
Durgun denizi çok sevmedi, deniz dediğin biraz dalgalı olmalı diye düşündü. Kendine
güvendi ve inandı. Kurmeş'e ait her şeyi çok ama çok sevdi. Ne yazık ki Kurmeş özlemiyle
yaşama veda etti. Devletin insanlarına karşı olan hoyratlığından payını fazlasıyla aldı.
 
MAMO
Ağaçın, toprağın dostu oldu yaşamı boyunca. Yaşamı zorunlu olarak ikiye bölündü,
Kurmeş kısmı ve Almanya kısmı. Köyünde doğayla başbaşa yaşadı hep. En çok değer
verdiği şeylerden biri kirvelikti. Kimseyle pek alıp vereceği olmadı. Almanya'da da yine
Kurmeş'i yaşadı. Mezarlığa ağaç dikmeyi sevdi. Eğer kalma şansı olabilseydi, o ağaç
sevgisiyle Kurmeş'in "Manisa Tarzanı" rahatlıkla olurdu. İyilik yapmayı çok sevdi.
 
QUM
Bu satırların yazarının "halası/metesi". Yeğenlerinin her zaman ikinci annesi. Yüzü
her zaman baba tarafına dönük durdu. Kardeşi Hıdır'ın evini hep baba evi olarak gördü.
Çünkü babası o evde yaşama veda etmişti.  Kardeşler de O'nu hep çok önemsediler.
Öyle ki her akşam  olmasa da iki günde bir mutlaka yemeğe çağrıldı; gelemiyorsa
yemek gönderildi. Çocukları yoktu, ama kumasının çocuklarını en az bir anne kadar
yürekten sahiplendi. Onları herkesin ve herşeyin üstünde tuttu.  Umutsuzluk yoktu
kitabında. Rahatını hiç düşünmedi, yorulmayı önemsemedi. Hep çalıştı, çabaladı.
Hep güler yüzlü durdu. Yaz aylarında kardeşlerinin köydeki en büyük dayanağıydı.
Her işlerine koşturdu.  Ama gözünde, en küçük kardeşinin yeri daima ayrıydı.
Çünkü kendisi büyütmüştü O'nu. Yeğenlerini erken metesiz bıraktı.
 
ALİSEN
Hiç bağırdığı, sesini yükselttiği duyulmadı. Ama kendi halinde de değildi asla. Mutlaka
şehir ile ilişkide oldu. Kurmeş'li olmayı sevdi ama, sadece orda kalmak istemedi. Kahve
kültürünü sevdi. Sanki çalışma herşey değil yaşamda diye düşündü. Sohbet edecek
yerleri hep daha çok sevdi. Hayvancılık yapmayı hiç sevmedi. Yapmayı da düşünmedi.
24 saat'ini çalışmaya vermek kabul edeceği bir durum değildi. Başka işler yapmayı
denedi. İyi bir duvar ustasıydı. Almanya deneyimi yaşadı bir kaç kez. Doğaya ilgisi yoktu
pek. Kalabalıkların içinde olmak daha çok çekici geldi kendisine. Sanki biraz da
"gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüz" gibi baktı köyüne.
 
DERTLU
Sürekli büyük bir yükün altındaymış gibi hareket etti. Yaşamın zorluklarını yüz ifadesinden
okumak mümkündü. Hep bir uğraş içindeydi. Yaşam demek zorunlu olarak çok çalışmak
demekti O'nun için. Dobra bir duruşu vardı. En iyi bildiği meslek, hayvancılıktı ve onu da elinde
geldiğince en iyi şekilde severek yaptı. Yüzündeki yılların yorgunluğu sahici dursa da, bedensel
bir yorgunluğa çok da denk gelmiyordu. Bu yüzden genç yaşlarındaki çalışma temposunu hep
korudu. Almanya serüveni yaşasa da, Kurmeş'ın dışında yaşamanın, kendisi için daha zor
olacağını düşündü. Köydeki tartışmalara çok dahil olmadı.
 
ZEYNE KUD
Kurmeş'in karşısında boynu bükük duracağı belki de tek kişiydi. Yalnızlığın, kimsesizliğin
zirve yaptığı tek kadındı. Ama O'nun bundan şikayet edecek  vakti de, niyeti de yoktu.
Hep bir uğraş, bir çaba içindeydi. Yüzünde belirgin bir yorgunluk, yalnızlık okumak
mümkündü. Hayatın en çok haksızlık yaptığı kadınlardan biri gibi durdu. Haksız da değildi.
Hiç ama hiç 8 MART'ı olmadı. Bilmem ki hiç tebrik edildi mi! Komşularına çok yardım etti
ve onun karşılığından bir şeyler alıp yaşamını öyle sürdürdü. Sessiz ve sedasız veda etti
yaşama.
 
ASLANİK
Başka yerlerin saraylarında yaşamaktansa, Kurmeş'te herhangi bir evde yalnız yaşamayı daha
çok sevdi ve de bunu uyguladı. Yüzünde yalnız yaşamanın her hangi bir rahatsızlık belirtisi
olmadı hiç. Tek başına da uzun yaşanabileceğini kanıtlarcasına yaşadı. Komşularla, köylüleriyle
sorunsuz yaşamayı sevdi.  Özellikle SIRMA'nın yardımlarını hep vurguladı. SIRMA'dan sonra
yaşamının zorlaştığını düşündü. 38'deki katliama tanıklık etmişti ve bunu insanlğa sığdırmıyordu.
Sakin, sade bir yaşama imza attı. Dağarcığında haksızlık omadı. İyi bir Kurmeşli oldu hep.
 
İMALE
Bir tek Kurmeş'e sığdı sanki. Onun dışında, ne şehire, ne de askerliğe sığdı. Komutanları, elinden
çaresiz kaldı. Çok hareketliydi. Belki de hayatta altın kafesteki bülbül olmayacak tek kişiydi ancak,
zorunluluktan buna evet dedi. Eşinden dolayı bundan şikayet de etmedi. Tam tersine eşine
hizmetten hep mutlu oldu. Almanya'daydı ama, gözü, kulağı, ruhu ise Kurmeş'teydi. Kuş
olabilseydi, bir nefeste gelip Kurmeş'i baştan başa dolanacak, yeniden Gulşeri'sinin yanına
dönecekti. Hayvancılığı sevdi ve elinden geldikçe de en iyi şekilde yaptı. Zaman zaman yine
hayvancılığın bir versiyonu olan celepçilik yaptı. Yaşamının son yılları, diğer Kurmeşliler gibi büyük
bir Kurmeş özlemi içinde geçti. Kavga ile işi olmadı. Sevgili Aziz'ini yitirmesi, yüreğinde onulmaz
yaralar açtı.
 
HESENI IBIŞ
Çok sakin bir duruşu vardı. Yüzünde yaşamın çizgilerini okumak mümkündü. Hep bir çaba
içindeydi ancak, telaşlı değildi. En iyi bildiği iş olan hayvancılık ve tarımla uğraştı. İyi bir
komşuydu. Hiç kimseyle kavgası olmazdı. Sakin bir dünya, kavgadan uzak bir dünya, fırtınasız
bir dünyada yaşamak en çok istediği yaşam biçimiydi.  Köyün sorunlarının ortasında değildi.
Ancak asla ilgisiz de değildi. Yeri geldikçe görüşünü belirtmekten geri durmadı. Köyden ayrılıp
İstanbul'a yerleşti, yerleşmesine ama, yüzü de, kulağı da, ruhu da Kurmeş'teydi. Ziyaret eden
herkese Kurmeş'i sordu. İstanbul'daki evlerinin ziyaret edilmesinden hep hoşlandı. Özellikle sevgili
oğlu Fethi'den dolayı, her baba gibi içinde oluşan fırtınaları yüzünde okumak mümkün değildi.
O konuda pek konuşmazdı. Doğrularıyla yaşamayı sevdi.
 
ZILKIFE SILOY REŞO
Bu satırların süt annesi. Pırıl pırıl bir süt anne, anne. Kimi insanlar vardır, zenginlik içinde
sefillik, kimi insanlar vardır, yoksulluk içinde zenginlik, zerafet yaşarlar. Hep ikinci gurubun
içinde yer aldı. Olgun duruş üzerine sinmiş ve yakışmıştı. Gerek yaylada gerekse köyde
çok ama çok iyi bir komşuydu. Pilvenk'ten Kurmeş'e gelin gelmişti. İyi  bir Kurmeş-Pilvenk
sentezi oluşturdu kişiliğinde. Eşiyle çok iyi bir ikili oluşturmuştu. Hep yardımsever bir insan,
iyi bir anne oldu.  Yüzünde hep bir pozitiflik, bir naif ifade vardı. Son derece saygılı ve
hanımefendi bir profil çizdi.
 
ŞİRE MIXTADİ USKE
Yaşamının tamamını ailesini yitirdiği Dersim 1938 belirledi. Tam anlamıyla bir Anadolu
kadınıydı. Kurmeş ile tam bütünleşmişti. Sakin duruşun altında, aslında 38 katliamiında
babasını, annesini ve kardeşlerini yitirişinin çaresizliği, isyanı vardı. Bu haksızlığa hiç
mi hiç akıl erdiremedi. Ömrünün son döneminde sürekli insanlara kardeşlerini sorması
da, bu travmayı ne kadar derin ve öldürücü yaşadığını gösterdi. Kim bilir için için ne
çok yanıtsız soru sormuş, ne çok çaresiz "keşke" kullanmıştır. Yüzündeki dinginlik
sessiz bir isyan çağrısıydı sanki. Önce devletin, sonra hayatın yarattığı çile ile tüm
yaşamını doldurdu. Cumhuriyetin bekası için uygulanan inanılmaz zorbalıktan nasibini
çok fazlasıyla almıştı. Devlet O'na karşı öyle bir borcun altına girdi ki, ne yaparsa
yapsın ödeyemez artık.
 
XIDIRI XEÇKE
Köyün ilk mütahitlerindendi. Ne hayvancılıktan, ne de tarımdan zevk aldı. Daha çok
şehirle ilişkisi olan mesleklerden zevk aldı. Dışardan aldığı işler, O'nu köyünden hiç
koparmadı. Farklı yerlerden işler aldığı için, zaman zaman çocuklardan uzak kaldı.
Otoriter bir babadan çok, uzlaşmacı bir baba profiliyle dikkat çekti. Dingin bir duruşu
vardı. Sohbet etmekten hoşlandı. Köy sorunlarına bire bir dahil olmadı ancak,
görüşlerini fırsat buldukça dile getirdi.
 
XIYAL
Tam anlamıyla bir hanım efendiydi. Yüzünde bir aydınlık ve cana yakınlık ifadesi vardı.
Dosdoğru durdu hep. Danışılan bir konumu vardı. Köyde kalmayı çok sevdi. Ama
çevresinde insanların gittikçe azalması, Kurmeşi Kurmeş yapan o kalabalığın gittikçe
seyrekleşmesi, diğer köydekiler gibi O'nu da hüzüne boğdu.  Bazen asıl kendisinin
gurbette olduğunu düşündü, çünkü pek yaşamadığı yalnızlıkla yüz yüzeydi. Kapısını
hep açık tuttu. Ölümden değil, yalnızlıktan şikayet etti.
 
TELO
Hayvancılıkta zevk aldığı söylenemez. Koyunun keçinin peşinde gitmeyi yaşamın
kendisine yaptığı bir haksızlık olarak gördüğünden reddetti ve dümeni başka yönlere
çevirdi. Gam yükü taşımaz bir duruşu vardı. Kurmeş'e sığdığı söylenemez. Hayvancılık
dışında meslekler denedi. Gittiği yerlere kendi yaşam biçimini de götürdü. Kavga, gürültü
adamı değildi. Almanya'da gurbeti yaşadı ve sızısını içinde hissetti. Gurbette yaşama
veda etti.
 
GULŞERİYE İMALE
1982 ilkbaharında Aziz'ini yitirmesiyle birlikte tüm ömrü boyunca artık hiç ilkbahar
görmedi, sürekli acılı bir kış yaşadı. Gerçekten de bu çok büyük acı karşısında dik duracak
takatı kendinden göremedi. Kalan ömründe sanki sürekli "neden kaza", "neden Aziz" gibi ,
sorular sordu ve "keşkeli" hayaller kurdu. Baktığı, gittiği her yerde Aziz'i aradı. Zorunlu
olarak köyünden, oğlunun mezarından ayrı kalması kendisine daha çok acı verdi. Ömrü
boyunca da taşıdı bu ağır yükü.  Köyüne hasret, köydeki evine hasret, oğluna hasret....
hep hasret, hep hasretle yaşadı. Belki de Aziz'inin yanına varmasıyla tüm hasretleri bitmiştir.