Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

MEKTUP -AZİZ ÖZ

İletişim insanlığın her döneminde çok önemli olmuştur. Bu önemden dolayıdır ki, yeni iletişim teknolojileri ve yeni iletişim yöntemleri ile ilgili arayışlar, araştırmalar yapıla gelmiştir ve hala da yapılmaktadır. Bilindiği gibi iletişimde önemli olan en kısa ve en ucuz yolda mesajı karşı tarafa aktarmaktır. Teknolojinin gelişmişliği oranında her çağ kendine özgü haberleşme araçları ve teknikleri kullanmıştır. Bunlar içinde mektup ile haberleşme en çok kullanıla gelen yöntem olmuştur. Günümüzde iletişim teknolojisinin muazzam gelişmiş olması, geleneksel mektubun önemini azaltmıştır. Onun yerine e-mektup/e-mail ya da e-posta dediğimiz elektronik ortama özgü yöntem kullanılmaktadır. Bir ölçüde geleneksel mektup ortam ve biçim değiştirmiştir.

Kablolu telefonun çok yaygın olmadığı, cep telefonu, bilgisayar vb. iletişim araçlarının hiç olmadığı dönemde en yaygın ve de en önemli iletişim aracıydı mektup. Köylerden tutun büyük şehirlere kadar her yerde en bilinen ve en ucuz haberleşme yöntemiydi. Dolaysiyle tüm bilgiler, duygular, düşünceler ve olaylar mektup yoluyla iletilirdi. Doğal olarak mektupların içerikleri daha "zengin" ve daha uzun olurdu. Bir mektubun karşı tarafa ulaşması ve yanıtının gelmesi çok uzun bir süre aldığından, yazılacak çok şey olurdu.

Tek iletişim aracı olduğundan, gelen mektup çok çok değerliydi. Çünkü çok uzun süredir haber alamadığı askerde, okulda, kısaca gurbette olan oğlu/kızı ya da kardeşinden haber getiriyordu mektup. Giden mektuplar duygusal bir hava, gelen mektuplar hüzünlü bir sevinç yaratırdı ailede ve de çevrede. Gelen mektuplar tüm ailenin bulunduğu ortamda birçok kez okunup, yeniden yorumlanırdı. Bazen eve gelen misafire de gelen mektup okunurdu. Doyasıya okunduktan sonra en önemli evrakmış gibi saklanırdı.

Aşağı yukarı tüm mektuplar aynı biçimde başlardı. Baba ya da anne söyler, okula giden(tabi ki ilkokul) çocuk yazardı. Bazen de komşunun çocuğu çağrılıp O'na mektup yazdırılırdı. Bir akşamın tamamı mektup yazmaya ayrılırdı. Mektup bittikten sonra kime verilip şehire gönderileceği, kaç para verileceği kesinleştirilirdi.

Mektubun en bilinen biçimi şöyleydi,

" Kıymetli Oğlum/kızım,

Selam eder gözlerinden öperim. Nasılsın, iyi misin? Sen de bizi soracak olursan, hamd olsun hepimiz iyiyiz. Burada havalar iyidir,dün çok kar yağdı. Orada havalar nasıl? Hava soğuk mu?Kar yağdı mı? ....................."

Meteoroloji bülteni gibi bir içeriği olan mektubun devamı da daha çok köy bülteni ya da yerel köy gazetesi gibiydi. Şöyle ki

"... ..... hastalandı..........Hasta olan ..... iyileşti.

Memo'nun koyunu............

Ali'nin katırı.................

Bizim köpek..................

Mustafa'nın keçileri......................

Komşunun horozo, tavuğu.............

Koyunların arpası, samanı...............

Kurt koyunlara...................

Tilki tavuklara..................

Veli'nin çobanı.............

Falan koyun kuzuladı.............

Koç....................

Köm............... "

gibi cümleler içeren mektup köydeki olayları anlatan içeriğiyle devam ederdi. Mektupta mutlaka ama bol öğüt/nasihat cümleleri olurdu,

".......... Derslerini çalış, kimseye karışma, paranı iyi sakla...................

Hergün okula git..............Üşütme...........

Öğretmenin dediklerini yap .........................Komutanlarının sözünden çıkma..

Arkadaşlarınla kavge etme.........."

Mektup selam gönderme kısmıyla son bulurdu. O anda orada kimler varsa, onların mutlaka selamı gönderilirdi. Ayrıca akrabların da, onların mektuptan haberi olsun olmasın, selamı gönderilirdi,

" Annen selam eder o karagözlerinden öper.

Baban selam eder gözlerinden öper,

Kardeşin ... selam eder ellerinden öper......

Kardeşin ........... ........ Amcan ....... selam eder göz.......

Yengen ......................... Halan.............................

Teyzen.......................... Dayın..............................

Komşu ...... ....................selam......"

Mektubu yazan kişi genellikle o dönemde yaygın olan şu tekerlemeyi ekleyerek bitirirdi. Sanki bu tekerleme yazılırsa yanıtı erken gelir gibi bir duygu vardı,

"Kestane kebap acele cevap".