Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

YARGI-AZİZ ÖZ

Başbakan, bazen hiç beklenmedik zamanlarda, yüzyıl uğraşsanız, sayfalarca yazı yazsanız, onlarca TV programı yapsanız ıspatlayamayacağınız, kanıtlayamayacağınız ilişkileri, siyasal yapıyı bir çırpıda söyleyip siyasi karşıtlarını uğraşma zahmetinde kurtarıyor. Artık "dil sürçmesi" midir, dil ya da şeytan dürtmesi midir, bilemem ama, sizin sayfalarca söylemek istediğinizi, bir cümleyle söyleyip, karşısındakilerini haklı, yanındakilerini ise açıkçası şapa oturtuyor. Artık yandaşları, dere dere dolaşıp, su getirmeye çalışıyorlar tersini kanıtlamak için. Halbuki başbakan aşağı yukarı, tüm demeçlerini camdan okuyor. Yani dil sürçmesi olacak bir durum yok.

Son günlerde yaptığı konuşmada söylediği bir cümleden söz ediyoruz. Şöyle dedi, BDP milletvekillerini kastederek, "Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor/yapacak.”. , Bunu söylediğinden beri günler geçti, henüz dil sürçmesi demedi. Bir de tabi camdan okuduğun cümleye "dil sürçmesi" demek ne kadar inandırıcı olur? Başbakan demediği halde birilerinin başbakan adına buna "dil sürçmesi" demesi, biraz değil ama, epeyice arsız olması gerekir.

Burada Adalet bakanlığı müsteşar yardımcısı ve HSYK 1. daire başkanı İbrahim Okur'un "başbakanın dili sürçtü" demesini özellikle irdelemek gerekir. Başbakan bile dil sürçmesi demiyor, O'nun yerine İbrahim Okur'un yemin içmesi trajikomik bir durumdur. İnandırabilse "başbakan da çok şakacıdır " demekten çekinmeyecek. Halbuki bağımsız bir yargı mensubundan beklenen derhal istifa etmesi ya da en azında düzeltme istemesiydi. Tabi biz yargı mensubu diyoruz ancak, İbrahim Okur konumu itibarıyla hem yargı mensubu, hem de bakanlık bürokratıdır. Bu durum bile başbakanı doğruluyor: Yargı bana bağlıdır.

Gelin bu demeci biraz analiz edelim. Yargıya gerekeni söylemek demek, "yargı bana bağlıdır, benim emrimdedir, ben neyi emredersem onu yapar. Benim hoşuma gidecek hiç bir şeye cesaret edemez. Ederse de daha önce yaptığım gibi bir bir sürerim, ya da bir yasayla tüm yetkilerini kısarım". Zaten muhalif olan herkes de aynen bunu söylüyordu. Dolaysiyle bu bir itiraftır. Gerçekten böyle mi peki? Hakikaten hiç abartmaksızın aynen de böyledir. Son yıllardaki davalara bakın, başbakanın hoşuna gitmemiş kim varsa, muhalif kim varsa sağdan, soldan fark etmez mutlaka ya içeri alınmış, ya tehdit edilmiş ya da hakkında uyduruk davalar açılmıştır. Bu demeç aynı zamanda "devam edin, ben arkanızdayım. Elinizi korkak alıştırmayın" hatırlatmasıdır. Bağımlı yargının açtığı her dava otomatik olarak siyasidir ve o minval üzerinde yürüyecektir. Şu an Türkiye'de olan da budur. Hangi davanın iddianamesini okursanız okuyun, karşınıza kesinlikle gerçek bir suç iddianamesi değil, tamamıyla akla hayale gelmeyecek afaki yaratılmış "suçları" içeren, özgürlükleri suç olarak alan bir metin çıkıyor. Çünkü yapılan gerçekten hukuksal bir dava değil, siyasi bir yargılamadır.

Kanımca Türkiye'nin en büyük dramı yargı, yürütme ve yasamanın aynı kafada olmasıydı. Bu durum Ak parti iktidara gelenceye kadar hemen hemen hep böyleydi. Ak parti iktidara geldikten sonra yasama ve yürütme bir tarafta, yargı ise karşı tarafta yer aldı. Bu da ülke için, demokrasi için, hukuk ve adalet için daha hayırlıydı bana kalırsa. Bu durum 12 Eylül 2010 referandumuyla Ak parti lehine değişti ve Türkiye'nin klasik dramı yeniden hayat buldu. Halbuki O dönemde referandum sonucu "Hayır" olsaydı kesinlike bugün daha demokratik Türkiye'de olacaktık. Çünkü iktidar ile muhalefet pazarlığa oturacaktı. En azında HSYK yasası daha demokratik olacak, %10 barajı gibi, ancak faşist yönetimlerde bulunan, bir ucube kaldırılacaktı. Yargı da bu kadar iktidar bağımlısı olmayacaktı. Hatırlanırsa başbakan 12 Eylül 2010 referandumundan önce sürekli yargıdan yakınıyordu ve asla "Yargıya gerekeni söyledik" gibi "dil sürçmeleri" olmuyordu. Daha çok demokrasi, daha çok hukuk vurgusu yapıyordu. Şimdi ise yargıya toz kondurtmuyor. Ne yazık ki Türkiye'nin gerçekten demokratikleşme şansı sözkonusu referandumla birlikte bir başka bahara kaldı, "Yargı meselesi hallolunduğu için".