Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Zeka ve Güç Oyunları

Kavramlar, rakamlar, notalar

İlişkilerin, duyguların, varlıkların dili. Herşey bunlarla ilişkimizden ibaret aslında. Toplumsal bilimler, teknik ve sanat yoluyla algılanan evrenin dili, kaynakları ya da sırrı ve bundan sağlanan sosyal, sanatsal ve fiziksel üretimdir yaşamımıza yön veren.

Bu belirlemenin birçok düşün disiplini içinde değerlendirmesi sözkonusu olabilir. Ama biz günümüzdeki zenginlik ve bunun sistemi ile bağlantısı noktasında analiz yapmaya gayret edeceğiz.

Somut örneklerle yol almak gerekirse.

Newton, Watt, Edison, Einstein ve Marie Curie gibi adını sayabileceğimiz birçok bilim insanı yaptıkları buluşlarla uygarlığın şekillenmesine damga vurdular. Ama bu kategorinin üyeleri zengin olmadılar, sermayedarlar sınıfına katılmadılar. Bilimsel kimlikleri ve dehaları ile insanlığa mal oldular.

Öteki kategorinin örnekleminde buluş yapanlar ve markaları var. Örneğin; Mercedes- Daimler, Apple-Steve Jobs, Microsoft-Bill Gates, Google-Larry Page-Sergey Brin, Facebook-Mark Zuckerberg gibi şu an pek popüler olan yüzlerce markayı ve yaratıcısını bir çırpıda sayabiliriz.

Bunlar fizik ve teknoloji dünyasına ait gelişmeler. Her iki kategorinin buluşlarınında uygarlığın ve tekniğin gelişmesinde rolü tartışmasızdır. Ayrıca bu sayede yatırımlar gerçekleşmekte, fabrikalar kurulmakta, insanlar iş bulmakta ve toplumsal refah artmaktadır.

Yaptıkları buluşlarla ilişki noktasında farklılık ortaya çıkıyor olabilir. Ama her iki kategorinin buluşları da sermayeye hizmet etmektedir. Belki Atom çekirdeğinin çıkardığı enerjiyi çözen Einstein atom reaktörlerinin sahibi değil. Fakat sermaye sistemi aracılığıyla işlevlidir.

Oysa Bill Gates bilimsel bir buluşla yetinmemiş, aynı zamanda girişimcilik meziyetini de kullanmış, risk alma cesaretini göstermiştir. Üstelik işletme modeli en az Hery Ford kadar yep yeni bir çığır açmıştır. Belki kendisi sadece bilimsel çalışmayla sınırlı kalsaydı, başkası bunun önemini kavramakta zorlanabilir microsoft etkisi oluşmazdı. Ya da geç veya başka bir biçimde tezahür edebilirdi.

Sosyal bilimler, ekonomi veya politikada da benzer örneklemeler yapmak mümkün.

Şöylesi bir öneri kaydadeğerdir.

Politikacılar ve iş adamları zekidir. Ya da şöyle söylemek daha tutarlı; “zekanın gelişebilen bir özelliğe sahip olduğunu biliyoruz. Ortalama bir zekaya sahip olan herhangi biri bu alanalarda çalıştığında zeka katsayısı artar. Bunda çalışma nesnesi, dinamizm ve karar verebilme yetkinliği önemli bir rol oynar. Yani her ikisinin de hedefi insan kazanmaktır. Biri üye ve taraftarı öteki çalışan ve müşteriyi ikna için tüm enerjisini sarf eder. İnançlar, ideolojiler, projeler, vaadler, umutlar yaratılır. Organizasyonlar, örgütler, partiler, firmalar, ekipler, bilgi ve taktik ve stratejiler önemli bir dizin ve komplikasyondur.

Düşünebilme, yenilikçilik, an’a müdahale, cesaret ve uygulamada kararlılık gibi birçok meziyet, deneyim ve yetenekle birleşince farklılaşma ve öne çıkma sözkonusu olur.

Yöntemi farklı olan mafya, kaçakçılık, rüşvet gibi yasadışı ve gayrımeşru faaliyet elemanları da buna dahildir. Üstelik risk katsayısı yüksektir.

Hepsi için ödül “iktidar” ya da “para”; özcesi ”güç”tür.

Pramitten gökdelene uzanan tarihsel sürecin döngüsü bunun içindir. Üstelik daha birey odaklı, daha mücadaleci ve daha çatışmacı.

Sanat; müzik, sinema ve edebiyat dünyası bundan geri kalır mı?

Bir tarafa Dostoyevski ve Kafka’yı koyalım. Diğer tarafa Harry Potter’ın yazarı  J.K.Rowling ile birçok korku ve gerilim kitabının yazarı Steven Spilberg’i. Son ikisi dünyanın ençok kazanan yazarları olmanın ötesinde dünyanın en zenginleri listesinde önlerde gelmektedirler.

Müzik ve sinema dünyasının ekseninde dönen paraları hesaplamaya gerek yok.

Başa dönersek karvamlar, rakamlar, notalar seferber olmuş ve bireylerin, gurupların güç biriktirmesi için bütün melekelerinden soyutlanıp, “para”metre’nin yörüngesine hapsolmuş.