Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Sözlü sanayi-Ehmed PELDA

Hani bizde hep bir sözlü edebiyat söylemi vardır. Bazen övünülür, bazen de yerilir. Sonuçta bir sanat ürünü sözden söze, dilden dile tarihin süzgecinden geçerek günümüze değin gelir. Oysa her çağda, her olayda ve her kişide farklı vücut bulmuştur. İlk ortaya çıkış biçimiyle son biçimi arasında belki hiç ilişkilenmeyecek başlangıç nedenleri, bağlantı ve sonuçlar mevcuttur.
Gelin görün bu sorun sadece edebiyatta değil. Günlük yaşamın üretiminde, felsefenin, tekniğin, hatta ahlakın üretiminde de böyledir. Nihayetinde sanayi ve üretim alanına da aynı karakter sirayet etmiştir.
Sözkonusu olan bir usta.
Yıllardır daha çekirdekten bir atölyede çalışmaya başlamış. Sonra kendini geliştirmiş. Başka bir firmaya geçmiş. Orda da emekli oluncaya kadar çalışmış. Bu süre zarfında yanında yetiştirdiği birçok eleman da mevcut. Pratik zekalı, el becerisi yüksek ve özgüveni yerinde. Dolayısıyla aklından geçeni hemen uygulamaya koyan biri.
Bu bir klasik tablo, yani bildik usta çırak ilişkisi ve toplumumuz katında değer verilen bir vakıa. İlginç olanı hâlâ Türkiye’de, Kürdistan’da, Arap ve Fars dünyasında geçerli bir metot.
Oysa oldukça demode ve geçerliliğini yitiren bir mekanizma. Birkaç gözlem ya da varsayımla bu dillendirilirse, görülecektir ki;
Usta herhangi bir nedenle mevcut firmadan ayrıldığında onun yarattığı çalışma tekniği de biter. Çırakları belki bir süre onun yöntemini sürdüreceklerdir ama onlar da zamanla kendi çalışma üsluplarını yaratarak aslında onun sistemini terk edeceklerdir. Çünkü onların edinimleri, deneyimleri, pratik zekaları, işe yaklaşımları kendine özgün olacak ve farklı sonuçları beraberinde taşıyacaktır.
Böylesi bir durumda üretim yapan firmanın iş tarzı değişecek, makinaları farklılaşacak bir önceki ile bir sonraki versiyon arasındaki bağlantı kopacak. Nihayetinde bunun örnekleri fazlasıyla var. Bir firmanın piyasada mevcut ürününü referans alarak yeni bir makina talep edip satın alabilirsiniz. Ama gelen makinanın bir öncekinden oldukça farklı olduğunu görmeniz mümkün. Eksikleri veya fazlalıkları olabilir. Yalnız aynısı değildir.
Ürünün kalitesi ve süreklilik şansa kalmış bir şey.
Tanıtım, pazarlama ve anlaşma süreçleri de benzer bir işleyişe tabiidir. Üretilen ürünün numunelik olanına büyük özen gösterilir. Her üretici birim tüm hünerini sonuna kadar kullanır, kalitenin tutturulması için hiçbir masraftan kaçınılmaz. Fuarlarda da sergilenir. Son kalite olarak lanse edilir.
Haliyle tanıtımda mevcut ürünü esas alan tüketici talepte bulunur. Fakat gelen metanın aynı özenle üretilmediğini görünce şaşırması pek bir anlam ifade etmez. Eklenmeyen özellikler, eksik üretilen parçalar, ihmalkarlıklar ve işçilikteki sıradanlık sıralandıkça İtirazlar tartışmalar yükselir. Görüşmeler biraz mesafa aldırsa da bir kere sorunun tezahürü kökünden çözülemez.
Yine pazarlama esnasında ürün satıcısı karşısındakini ikna etmek için bir sürü laf ebeliği yapar. Sözler verir, olmayan özellikleri varmış gibi gösterir ya da eklemeler yapacağını belirtir. Fakat ürün ortaya çıktığında yukarıda belirtildiği gibi mevcut söylemler ve sözler tamamen havada kalabilir.
Anlaşma sürecinde de kaotik bir durum var. Satıcı firma çok yüksek bir fiyat ile başlar. Belli başlı bazı teknik özellikleri sıralar. Alıcı fiyat düşürmek için gayret ederken, teknik detayları sonradan müzakere edeceğini düşünerek yüklenmez. Ortak rakamlarda  ve şartlarda buluşulsa da beklentiler hala farklıdır ve sonuç her iki taraf açısından da anlaşmanın dışındadır. Sürprizler ya da kaosların birbirini izlemesi kaçıınılmazdır.
Benzer örnekleri birçok aşamada görmek, göstermek mümkündür. Ama sonuç denk olmaz. Üretimde bir sistem tutturulamamıştır. İlişkilerde prensipler ve ilkeler oluşturulmamıştır. Görüşme ve anlaşmalarda detaylar ve net özellikler açıkça ortaya konmamıştır.
Bütün bunlardan kaynaklı sorunların giderilmesi ek görüşmeleri, tartışmaları, maliyetleri ve zaman kaybını beraberinde getirmektedir. Yine enerji, personel, araç maliyetleri ve bunun yarattığı stres sonucunda oluşan kötü atmosfer umudu, gelişme hedeflerini, yaşam ilişkilerini negatif etkilemektedir.
Politik olmayan bir alanın üretimi böyleyse, politik alanda da mevcut halin varlığı böyle olur ancak.