Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Paranın ihaneti -Ehmed PELDA

Orta boy bir işletmeyi göz önüne getirelim. Tam kapasite ile üretim yapıyor. Bunun için gerekli hammadde temini organize edilmiş.

İşlenen ürünün çıktısının satılacağı toptancılarla ilişkiler de yerinde. İşyerinin organizasyonu, çalışan personel sayısı ve kalitesi de oldukça iyi.
Bir iş yeri için ideal olabilecek ürün temini, ürünün işlenmesi ve bundan elde edilen çıktının toptancılar dan perakendecilere oradan da perakendeciler aracılığıyla tüketiciye ulaşması için gerekli hat kurgusu sağlam ve işler vaziyette. Burada önemli olan sistem değil, ister liberal ister sosyalist isterse karma ekonomi olsun, esas olan ürünün dönüşümü ve döngüsü ve buna dair organizasyonun bağlantılarının işlerliği, esnekliği. Ayrıca kullanılan teknoloji, işgücü niteliği, arz ve talep arasındaki bağlantının da iyi bir pozisyonda olması dikkate değerdir .
Bu kriterler esas alındığında en ideal mekanizmanın varlığını bir an için düşünelim. Ve bu hangi sistem olursa olsun kabul gören, özlenen bir durumdur.
Peki böylesi bir işletme üzerinde yıkıcı etkiyi yaratacak üretim dışı faktör ne olabilir?
Para.
Liberal sistemin en önemli aygıtı ve ideolojik ayrışma da burada ortaya çıkıyor. Evet para burada ayırt edici faktördür çünkü paranın fonksiyonu üretimden bağımsızdır. Üstelik üretim üzerinde egemen pozisyondadır. Üretimden beslenir. Ama dışa açıktır. Bundan dolayı da piyasa dışı, ekonomi dışı faktörlerden de etkilenebilmekte, olumlu gelişmeler karşısında işletmeden bağımsız gücüne güç katacağı gibi olumsuz durumlarda fırtına gibi her şeyi yok edip darmadağın edebilmektedir.
Mesela işletmenin tam kapasite ile çalıştığını varsaydığımızda, yaptığı üretim sabittir. Ama üretilen ürünün fiyatının artması ya da azalması fabrika üretiminden bağımsız olarak işletme gelirini etkileyen parasal bir faktördür.
Oysa fiyatların yükselmesi ve parasal kar gelirinin artması işletmenin durumunu doğrudan etkilemeyeceği gibi sabit kalması da etkilemeyecektir. Böylesi bir işletmede haliyle hiçbir finansal rahatlama veya sıkıntıda mevcut olmaz. Girdi alımında ihtiyaç duyulan para uygun bir biçimde ayrılır. Bazen sıkıntılar olsa da banka kredibilitesi sayesinde hiç sorun yaşanmaz. Alınan kefalet veya kredi de zamanında ya da çıktının satışından elde edilen gelirle paralel olarak zamanında ödenir, sorunlar telafi edilir.
Ama ne zaman ki, yine işletmenin üretim sürecinin dışında, piyasa şartlarına göre fiyatlar oynar, özellikle de düşüşe geçerse işletmenin girdi çıktı dengesini de olumsuz etkiler. Örneğin çıkan mal ucuza gider, hammadde maliyeti, işgücü gideri ve öteki masrafları karşılamazsa o zaman firma zorlanır. Hatta birçok örnekte olduğu gibi iflasa gider.
Tabii sadece iflasa giden firmanın kendisi değildir. Aynı zamanda hammadde ürününün alındığı yerlerde müşterilerini kaybettikleri için zorlanacaklardır. Yine çıktıyı alan firmalar yeni bağlantılar bulmaya çalışacaklardır. Tabii hepsi de fırtınadan sağ kurtulabilirlerse.
Yani durup dururken sadece parasal faktörlerden dolayı kurulu üretim dizgisi alt üst olabiliyor. Örneğin para hiç olmasaydı. Fiyat mekanizması bulunmasaydı. En azından böylesi bir işleyişi bir an için hayal edelim. Bu durumda üretim süreci ve bağlantıları devam edecekti. İflas ve bundan dolayı mağdur olan çalışanlar da olmayacaktı. İlgili sektörlerde kriz dalgasına kapılmayacaklardı.
Burada sorgulanması gereken paradır. Sadece malın değişim değerinin temsili olarak serüveni başlayan para günümüzde tek başına bir aktör haline gelmiş. Üstelik faiz, kredi, repo, arbitraj gibi bir sürü fonksiyonuyla banka, borsa ilişkiler ağında meta haline gelmiş. Malın temsili yerine bir güç olarak onu ekarte etmiş. Değeri durup dururken artıp azalabiliyor, el değiştirebiliyor ve bu ilgisi olmayan günlük yaşam içindeki insanın canını da yakıyor. Ya da hiçbir emek, çaba göstermeyen borsa, banka, faiz, tefe, kumar oyuncuları elinde bir oyuncak olabiliyor. Ondan ona geçip güç aktarımının önemli bir kaynağına dönüşebiliyor.
Böyle olunca, yani para tek başına bir anlama dönüşünce artık nasıl elde edildiği önemli olmuyor. Yeter ki elde edilsin mantığı ruhlara, yaşama, hayata hakim oluyor. Böylesi bir durumda uyuşturucu, silah, kumar, kara para, bunun sonucunda mafyalar, çeteler, profesyonel ordular, uyuşturucu organizasyonları, hırsızlar vs de ortaya çıkıyor. Hatta yapılan her eylem, her zorbalık da meşru görülüyor. Başarıyla, yetenekle, beceriyle eşdeğer görülüyor.
Tabii bundan dolayı toplumun değer anlayışında da sapma meydana gelebiliyor. Popülerlik, yozlukla eşdeğer oluyor. Kandırma entrika, zeka ürünü sayılıyor. Zorbalık yiğitlikle bir tutuluyor. Ahlak tutuculuk, korkaklıkla eş sayılıyor. Yardımseverlik salaklıkla bir görülüyor.

Nihayetinde para gibi işlevinden uzaklaşan her şey ama her şey insana, insanlığa daha büyük zararlarla, darbelerle, tahribatlarla geri dönüyor.