Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Para, mantık, açlık-Ehmed PELDA

 Dünya ekonomisine dair veriler akıyor. Örneğin 870 milyon insan aç. Bunlar dahil toplam nüfusun 1.5 milyarı açlık sınırında. Yani yeryüzünde her 7 kişiden biri ya gerçekten aç ya da sınırda. Bir başka veri diyor ki okula gitme yaşında olup da gidemeyenlerin sayısı 61 milyon. Okula gidip devam edemeyenlerin sayısı 150 milyon. Yerel gündemimiz de bundan farklı değil. Her ne kadar doğruluğu tartışmalı olsa da Türkiye’de kişi başına gelir nerdeyse 10 bin rakamına vuracak. Ama Kürtlerin yaşadığı iller de 400-600 arasına kadar düşüyor. Yani 1000’i bile bulmuyor. Peki yiyecek mi yok? Okuma olanakları mı sınırlı? Ya da Kürt bölgelerinde yaşayan insanlar çalışma ve kazanma yeteneğinden yoksunlar mı? Ki böylesi teoriler de var.

Bu tür üretilecek soru biçimlerini arttırmanın gereği yok ve hepsine toptan hayır diyebiliriz. Çünkü tüm yeryüzü baz alındığında gıda endüstrisinin üretimi insan ihtyaçlarının üzerinde. Okul olanakları, alternatif eğitim araçları ile desteklenebilmekte, etkin ve yaygın eğitim her şartta mümkün. Son olarak tüm istisnalar hariç insanlar belli bir zeka potansiyeline sahip ve bununla kendilerini idame edecebilecek durumdalar. Yeter ki olanaklar olsun. Ancak tam da sorun bu cümlede. Yani “olanaklar” meselesinde. Örneğin insanların yiyecek alacak yeterli parası yok.  Besin ihtiyacını karşılayacak çeşitli ürünler yerine fakirin yiyeceği kuru ekmek ve patates tüketimi tam da bu dönemlerde artıyor. Burada sorunun öznesi para.

Okula gidecek çocukların ihtiyaçlarının karşılanması için de para gerekli. Bu yok. Aksine para kazanması, aile bütçesine katkıda bulunması, kira, yiyecek, giyecek ihtiyaçlarını karşılaması için okuldan alınıyor. İşe gönderiliyor. Yani sorun paranın yokluğu.

Kürt bölgelerinde eğitimi artırmak, kendi kültüründe, dilinde ve düşünüş biçimine mesleki kaliteyi eklemek, modern düşünebilme, araştırabilme özelliklerini kazandırmak, fonksiyonel bireyler ve girişimci özelliklerin artması demek. Ama mevcut erkin tercihiyle karakol, asimilasyon merkezi okullar, bürokratik baskı aygıtı devlet daireleri habire artıyor. İktisadi gelişme olmadığı gibi, toplumsal kültürel farklılaşma da olmuyor. Tabii ki paranın kullanım tercihi ve sonucuyla karşı karşıyayız.

Bu döngü bizi genel anlamıyla kapitalizmle yüzyüze getiriyor. Özgün ve özel anlamıyla paranın fonksiyonuyla. Para ilk çıkışındaki rolünü oynamıyor. Esnek ve etkili bir değişim aracı idi. Mübadelenin zorluklarını ortadan kaldırmış. Maddeleşmiş emeğin temsili olarak bir enerji barındırıyor ve elde tutulan, tasaruf edilebilen bir güç halini almıştı. Ama ne zaman ki elde tutulan ihtiyaç fazlası para faiz ya da tefe karşılığında kullanım hakkı itibariyle başkalarına devredildiyse, yani artık alınıp satılmaya başladıysa tüm özelliklerini yitirdi. Maldan üretimden bağımsızlığını ilan etti. Bir kağıt ya da demir para, çek, senet, tahvil, bono, imza atılan bir anlaşma biçiminde vücut buldu. Belli bir zaman diliminde alınması karşılığında faiz ödendi. Gittiği her yerde arttı, şişti, büyüdü ve güç oldu. Onu elinde tutmak onun fonksiyonlarından yararlanmak artık bir amaç oldu. İster üretim yoluyla, ister faiz yoluyla, ister borsayla, ister kumarda, ister soygun, isterse uyuşturucu karşılığında elde edilsin. Ne olursa olsun tek bir amaç haline dönüştü. Onu veya onun temsili değerini elinde tutan, tüm güçleri de kendi elinin altına toplayabildi. Hanlar, saraylar, yatlar, katlar, kadınlar, haremler, korumalar, müdürler, şefler, danışmanlar, hizmetkarlar sıraya dizildiler parayı elinde tutanın önünde. Ya parası elinde olmayanlar. Hatta bir gıdım ekmek bile alamayacak kadar temin edemeyenler. Çalışmak isteseler de iş bulamayanlar. Belki dipte debeleniyorlar. Ama sorun ne işte ne ekmekte, normalde ikisine de fevkalade kolaylıkla ulaşabilirler. Çünkü var ve mevcut. Yani üretilmiş, depolarda bekliyor. Ya da denize dökülmek üzere. Ama mantık sapmış para yüzünden. iş arama gerekçesi para kazanmak olmuş. İşveren alacağı randımanı değil, vereceği parayı hesaplıyor. Olması gereken doğru bir buluşmanın arasına dolaylı bir ara, para, giriyor. Para artık kaos, para artık şiddet, para artık açlık, para artık cehalet üretiyor.