Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Tekno-ideoloji

Tekno-ideoloji

Ehmed Pelda

Bilginin üretimi, bilginin sistematize edilip kullanımı kendi içinde derin ve uzun erimli bir tarihe sahip. Önceleri fiziki anlamda kaba güce sahip, birazda cesaretli ve doğaya karşı ayakta tutunabilenler etrafındakiler üzerinde etki sahibi olabiliyorlardı. Fiziki güç avantajı onlara fikri güç sahibi olma imkanı da veriyordu. İnsanlığın oluşum ve gelişimi sürecinde bu çok uzun bir tarihe sahiptir. Çünkü sert doğa şartlarına karşı ayakta durmak tek esastı.


Ancak kendi güvenlik alanları oluşturmaları, toplayıcılık, avcılık ve tarımın belli bir mekan döngüsü içinde gerçekleşmeye başlaması, aynı zamanda istikrarlı toplulukların oluşmasına yola açtı. Ancak topluluk ilişkileri karmaşık ve çeşitliydi. Kaba güçle çözülebilir durumda değildi. Tecrübe, bilgi ve zeka gerektiriyordu. Böylece mekanda kalan, toplanan ürünleri, kontrol eden, sınıflandıran, ihtiyaca göre paylaştıran yaşlılar ve kadınlar öne çıkmaya başladılar. Yine aile, nüfus, çocuklar, ava ve tarıma gidenler, giderken götürdükleri araçları tanımlayan, belirleyen bu kesimler oldu. Haliyle öncü ve ideolojik güç oldular.


Daha karmaşık ve sistematik bir düzenin gerekliliği ortaya çıktı. Toplum yönetimi, toplumsal çelişkiler ve çalışmalar arttı. Güç kullanımı, askeri birimler ve yönetenlerin özel yetileri gerekliydi. Tamda böylesi bir dönemde insan üstü bir bilginin gerekliliği ortaya çıktı. İnsan kaynaklı dinsel inanç, yani mitolojik betimlemeler bundan güç alan bireyler ortaya çıktı. Mistik, bilge, yönetici pozisyonlar oluştu.


Evrensel karakterli dinler topluluk, birey, tanrı, evren tanımlamasını, ilişkisini daha ileri düzeyde ayrıştırdı. Bu devasa sistemde rol alanlar peyamner/peyamber/peygamber/mesajcı seviyesine yükseltti. Bilginin kaynağı, aracısı, taşıyıcısı oldular. Aynı zamanda bilge ve düşünürdüler. Yaşamlarıyla da örnek oldular.
Nüfus artışı, kentlerden kent birlikleri ve sistematik devletleşmeye geçiş, teknik alanda yaşanan gelişmeler, kültür, dil ve üretim sistemlerinin farklılaşması, kıtalar ötesi seyahatler, insanlar arası ilişkilerin aynı zamanda güç ve çıkar ilişkilerine dönüşmesi, sınıflar arası, ırklar arası, kıtalar ve bölgeler arası ekonomik, askeri, siyasi farklılıkların ortaya çıkması yepyeni bir evrenin işareti oldu.


Bilimsel dalların oluşması, birbirinden ayrışması ve kendi içinde uzlaşması zorunluluk oldu. Çünkü tek başına bütünü kavramak, kapsamlı analiz etmek mümkün olmadı. Ancak bilimsel verileri alıp yorumlamak, yeni bir çerçeveye oturtup, bireysel, toplumsal, siyasal, fikirsel analize, projelere dönüştürme gereği ortaya çıktı. Hala bütüncül analizler vardı. Örneğin Adam Smith, Hegel, Marks, Freud, Darwin, Nietsche ve benzer onlarca filozof bütüncül önermeler getirmişlerdir. Örneğin merkezi devlet, sermayenin serbest hareketi, işçi sınıfının devrimi, psikolojik sorunların çözümü, doğal seçilim vb önermeler geliştirmişlerdir. Her biri kendi çözümünün tüm insanlığın sorununu çözeceğini belirtmekte. Bunun üzerinden sistematik anlamda ideolojik üretim yaptılar.
Bu ideolojik üretimler toplumsal, siyasal alanda örgütlenmelere, mücadele ve çatışmalara yol açtı. Ama hiçbiri tek başına kapsayıcı olamadı, olamaz da. 20. yüzyılın iki dünya savaşı, hala devam eden çatışmalar bunu alasıyla ispatladı. Üstelik bu tür ideolojik üretim de tarihe gömüldü.


Şimdi teknolojiyi kullananlar aynı zamanda ideoloji üretiyor. Otomotiv, robotlar, bilgisayar, software, hakeza kent, çevre, doğa, uzay çalışmaları yapan güçler aynı zamanda toplumlara da devletlere de uygarlığa da yön vermektedirler. Gates, Buffet, Soros, Murdoch, Jobs, Page, Brin gibi hem marka ve teknoloji üreticileri hem de sermayedarlar şu an düşün dünyamıza yön veriyorlar. Çünkü onların sunduğu teknoloji ve araçlar aynı zamanda bizi sınırlandırıyor. Yani teknoloji aynı zamanda ideoloji üretiyor. Devletler, fikirler, inanaçlar, yaşam tarzları her şey bunlardan etkileniyor. Olumlanabilir mi? Hayır, çok tehlikeli. Ama buna karşı çıkış da eski