Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Boru hatları gerçeği ve Türkiye'nin güç gösterisi

'Türk'ün Türk'e progpagandası'na göre Türkiye 'bölgesel güç' hele şu boru hatları meselesinde 'dünyanın kilidi'. Erdoğan'ın her sözü, Türk yetkililerinin en küçük bir adımı bile 'dünyanın kaderini etkilemekte' ve Türkiye tüm dünya tarafından 'takip' edilmektedir.


Sadece Türkiye'deki söylem ve yaklaşımları esas alan önemli sayıda Kürt aydını veya politikacısı da genelde bu dalgaya kapılır. Olduğundan büyük bir rolü devlet yönetimine atfederken, kendi düşünsel egzersizlerini, kültürel, sosyal ve politik adımlarını da dizginlerler.

Oysa popüler olan boru hatları konusunda bile Türkiye belirleyen değil belirlenen, şekillendirilen yönlendirilendir. Üstelik Türkiye üzerinden geçecek boru hatları projeleri gerçekleşmez, ya da mevcut olanlar işlemez ise de global ölçekte büyük aksamalar yaratmaz. Aksine Türkiye'nin hem enerji hem de politik ve ekonomik kaybı daha büyük olur.

Le Monde diplomatique tarafından hazırlanıp almanca yayınlanan 'Atlas der Globalisierung'da Asya ve Afrika'da gerçekleşen ve tasarlanan tüm boru hatlarının haritaları çıkarılmış. Buna göre Rusya tam bir tekel. Bu ülke Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan'la doğrudan, Ermenistan-Gürcistan üzerinden İranla doğal gaz boru hatlarına da sahip. Üstelik bu hatları Arap ülkelerine kadar uzatmak mümkün. Üretilen gaz, Karadenizin üzerinden ve kuzeyinden Avrupa'ya akmakta. Yine Rusya'nın kendi gazı Baltık denizi yoluyla Almanya'ya, Ukrayna ve Beyaz Rusya üzerinden tüm Avrupa'ya uzamaktadır. Mavi Hat ise Karadeniz üzerinden Türkiye'nin tüketimi için inşa edilmiştir.

Boru hatlarının yönü sadece batıya değil. Japonya, Çin, Hindistan ve Güney Kore'de Asya'nın büyük enerji tüketicileri. Bunlarda Rusya, Kazakistan, Özbekistan, İran ve Arap gaz ve petrolünün kullanımı için boru hatlarını inşa etmektedirler. Ancak üretici ülkelere uzak ama büyük tüketim potansiyeline sahip olan Avrupa ve bölgenin dengelerine yön vermeye çalışan ABD'de boru hatlarının inşasına ve yönlerine müdahil olmaktadır. Özellikle Clinton Hükümette iken Türkiye'den de geçen BTC (Bakü, Tiflis, Ceyhan) boru hattının inşası ve Rusya'nın tekelinin kırılması için müdahale etti. Kazakistan'a, Özbekistan ve Türkmenistan'a hatta Hindistan'a kadar uzaması hedeflenen bu hat aslında tam anlamıyla gerçekleşmedi.

AB'nin ise bizzat kaynak ülkelerle diyalog yoluyla oluşturmaya çalıştığı boru hatlarının dalları Arap ülkelerinden, İran'dan ve Asya ülkelerinden beslenerek Kafkaslar üzerinden Karadenize ve Avrupa'ya uzamayı amaçlamaktadır. Bunun bir alternatifinin gündemde olan Nabucco projesi eliyle daha güneyden, Kürdistan ve Türkiye üzerinden geçişi öngörülmektedir.

Boru hatları ekseninde önem kazanan merkezi coğrafi bölgeler; Karadeniz, Kafkaslar, Hazar denizi, iç ve güney batı Asya'dır. Gürcistan-Abhazya, Çeçenistan-Rusya, Azerbaycan-Ermenistan, Afganistan-Pakistan merkezli bölgeler ikili ve çok taraflı sıcak çatışmaların zemini. Ayrıca Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan yönetimlerine darbe yoluyla müdahaleler sözkonusu.

Öte yandan coğrafi anlamda tali öneme sahip Ukrayna, Türkiye, Beyaz Rusya geçiş bölgeleri olarak politik müdahalelere maruz kalmaktadırlar. Hatta direnmeleri halinde vazgeçilebilmektedirler. Örneğin Ukrayna-Rusya anlaşmazlığına karşılık bizzat Almanya Eski başbakanı Schröderin yönetimindeki Konsorsiyum eliyle Baltık denizi yoluyla Boru hattı Almanya'ya ulaştırıldı. Nihayetinde ABD ve AB tarafından desteklenen Ukrayna'daki hükümet de desteğini yitirdiği gibi ABD Doğu Avrupa'da kurmayı tasarladığı üslerden de vazgeçti.

Çok ileri gitmesi halinde Türkiye'den geçen boru hatlarının Karadeniz ya da gelişen tekniğe paralel olarak Akdeniz üzerinden tüketim piyasalarına ulaştırılması mümkün. Hele hele Irak'ın istikrara kavuşması, Suriye'nin sisteme entegrasyonu, Iran'ın siyaseten elimine edilmesi sonrasında Türkiye'nin eli daha da zayıflayabilir.

Bundan dolayı bırakınız bölgesel güç olmayı Türkiye muhtaç durumda. Çekici olmak, kabul görmek hızlı davranmak zorunda. Ermenistan, Kürdistan, İran, Pakistan görüşmelerinde bütün kırmızı çizgilerin erimesi, tüm bu geçiş noktalarında var olan PKK'ye karşı da değişime gitme çabası tesadüf değil.