Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kaypakkaya’yı anlamak….Ergin Doğru

Mayıs ayı, şairin dediği gibi “ayların gülüdür” fakat ayların gülü olduğu kadar, bizler açısından acının, matemin, direnişin, aynı zamanda görülecek bir hesaplaşmanın da adıdır. Mayıs ayı içerisinde toprağa gömdüğümüz ama her zaman yüreğimizde yaşayan kızıl fidanlarımızı hiçbir zaman unutmadık ve hesaplarını soruncaya kadar da unutmayacağız.


Türkiye devrimin önder kadroları Haki Karer, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ı Mayıs ayında sonsuzluğa yolculadık. Türkiye devrimci hareketinin bu öncü kadrolarını kaybettiğimiz “kanlı Mayıs “ ayında yüreğimiz kanamaya devam etti. Haki Karerler ve Deniz Gezmişlerin ardından komünist önder İbrahim Kaypakkaya ve Ali Haydar Yıldız’ı da bu ay içerisinde güneşe uğurladık.


Şahadetlerinin yıl dönümünde andığımız İbrahim Kaypakkaya ve Mayıs şehitleri dün olduğu gibi bugün de yolumuzu aydınlatıyor. Haki, Deniz, Yusuf, Hüseyin kısa ömürlerinde sadece siyasal hareketlerine değil devrimci mücadeleye de damgalarını vurmuş, devrimci hareketin karakterinin belirlenmesine yön vermişlerdir.


Türkiye devrim hareketine yön veren ve yaşamıyla, teorisiyle temel değerlerinden biri olmayı başaran önder isimlerinden biri de İbrahim Kaypakkaya’dır. Ser verip sır vermeyen Kaypakkaya’yı kelimelerle, kısa yazılarla anlatmak kolay değildir. Kısa süren yaşamında inancı, bilinci, kararlılığı ve direngenliğiyle Türkiye devrimine yön veren ve haklı olarak komünist önder olarak anılmayı hak eden Kaypakkaya’yı anlamak ancak onun ideallerini ve davasını anlamakla, sürdürmekle mümkün olur.


Genç yaşında revizyonist ve reformistlere karşı devrimci çizgiyi geliştirmekte tereddüt etmeyen, Türkiye halklarının ortak düşmanı olan Kemalizmi mahkum ederek, devrimci öncülüğün ne olduğunu ispatlayan Kaypakkaya, önder kişiliğinin ve kimliğinin nasıl olması gerektiğini hepimize gösteriyor.


Koyu bir inkârcılığın sürdüğü bir süreçte, herkesin inkâr politikasını benimsediği bir zamanda, korkusuzca Kürt halkının varlığını ve UKKTH (ulusların kendi kaderini tayin hakkı) Kürtler açısından da geçerli olduğunu kabul etmiştir. Revizyonistlere ve reformistlere karşı amansız mücadele vererek, her türlü bedeli ödemeyi göze almıştır. Bu anlamda Kaypakkaya ideolojik ve teorik tespitler geliştirmekte uzlaşmasız, ikirciksiz bir tavrın sahibidir. Doğru bildiği gerçekleri savunma pahasına her bedeli ödemekten geri durmamıştır, en başta da kendi arkadaşları ile bu ideolojik mücadeleyi yürütmüş ve revizyonistlerden ayrışmıştır. Kürt sorununda Doktor Kıvılcımlı’dan sonra Kürt sorununu bu kadar net ortaya koyan Kaypakkayacı geleneğin bu çizgiyi sürdürme, Kürt özgürlük hareketiyle daha fazla dayanışması gerekmektedir. Bu Kaypakkaya’ya ve onun çizgisine bağlılığın bir gereğidir. Kaypakkayacı çizgiyi bir anlamıyla hayata geçiren Kürt özgürlük hareketi bu yönüyle Kayapakkaya’nın pratik karşılığıdır.

Kaypakkaya açısından yaşam ikircikli değildir, saflar nettir. Yaşamın bir yanında sistem öte yanında devrim vardır. İkisinin ortası yoktur, “devrimcinin safı devrim cephesinde olmalıdır” der ve sistem içi solculukla kendini ayrıştırır. Revizyonistlerle yürüttüğü mücadelede ikircikli olmamıştır. Kemalizmle uzlaşmak yerine onun harekete, kişiliklere sinen etkilerini tespit etmiş ve en önemli mücadelenin Kemalizm ile olması gerektiğini ortaya koymuştur. Türkiye sol hareketinin geniş kesimlerinde hala Kemalizmin etkisini görünce bu tespitin, bugün daha değerli olduğu anlaşılıyor. Üzücü olan ise 40 yıl önce Kemalizme dönük bu kadar sağlam eleştiriler olmasına rağmen Kaypakkayacı olduğunu iddia edenlerin bir kesiminin halen bu Kemalizm ile içi içe yaşamasıdır. Kemalizmi bu kadar ağır eleştiren bir geleneğin ardılları olduğunu iddia edenlerin, Kemalizmin evladı olan CHP’den kopamaması, üzerinde durulması gereken bir durumdur. Dersim gibi Kaypakkaya’yı bağrında taşımış bir bölgede Kamer Genç, Hüseyin Aygün gibi Kemalist artıklar konuşuluyorsa, Kaypakkaya’yı daha fazla özümseme ihtiyacı belirgin olarak ortaya çıkıyor.


Yine Kaypakkaya devrimci yaşamın, ideolojinin, kararlılığın olduğu kadar devrimci direnişinde adı olmuştur. İşkence sehpalarında bedeni lime lime parçalanırken dahi devrimci önderliğe yakışacak bir duruşla tereddütsüz bir şekilde direnişin adı olmuştur. Bugün genç nesiller “ser verip sır vermeyen önder “diyorsa, Kaypakkaya’nın yarattığı direniş geleneğinin büyük payı vardır. İnancı uğruna bedenini parçalatan ama onurunu ve davasını korumayı bilen Kaypakkaya’nın yarattığı bu direniş geleneği ve dava uğruna bedenini feda etme kültürü Dersim’de Mazlumlarla, Zilanlarla sürdü ve bir gelenek oluşturdu.


Kaypakkaya’yı kısa bir yazıyla anlatmak mümkün değildir. Kısa değinmelerle de olsa aktarmaya çalıştığımız özellikleriyle İbrahim Kaypakkaya bir geleneğin adıdır.

Türkiyede siyasetin ve devrimci mücadelenin yaşadığı sıkıntılar göz önüne alındığında Kaypakkaya’ya ihtiyaç ortadadır. Bugün yapılması gereken Kaypakkaya’nın yaşam ve çizgi gerçekliğini özümseyerek Kaypakkaya’ları artırmaktan geçiyor.