Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kaybedilen seçimdir,Dersim değil-Ergin Doğru

Seçimin sonuçlarına bakıldığında en büyük tartışmayı ve hayal kırıklığını Dersim’in yarattığı söylenebilir. Bölgenin ayağa kalkışı ile Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun kazandığı başarı, herkeste umut ve sevinç yaratırken, Dersim seçimleri mutluluğumuzu buruklaştırdı.

Dersim’de yaşananlar doğru tahlile edilmediği takdirde, başarısızlık açığa çıkarılamaz ve asıl büyük tehlike o zaman belirir, zira Dersimde büyük bir oyun oynanıyor ve bu oyunun ilk safhasında egemenler başarılı olmuş durumdadır. Uzun süredir Dersim üzerine yazılanlara bakıldığında, egemenlerin dün Dersim’de katliamlar yaptıklarını, bugün ise farklı politikalarla Dersim’i düşürmek istedikleri vurgulanmıştı. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde sistemin çok yönlü politikalarının sonuç vereceği kaygısı sürekli vurgulanmıştı. Dersim’deki seçim başarısızlığı bu anlamda egemenlerin politikalarının sonuç verici olduğunu ve Dersim’de geniş bir kesimi etkilediğini söylemek gerekiyor. Referandum sonuçlarında, bugünün ipuçları vardı, ama durumu doğru değerlendirmek yerine, gerçekleri başka yerlerde aradığımız için bugünkü başarısızlıkla karşı karşıya kaldık.

 

Dersim seçimlerine gidilirken planlar yapılmıştı.

Dersim’de özgürlük hareketinin güçlenmesi ile beraber, Kemalist zihniyet ciddi bir gerileme içine girmişti. Halk, Kemalizmin ve onun temsilcisi olan CHP’nin maskesini düşürmüş ve ona olan desteğini giderek geriye çekmişti. Yerel seçimlerde ve sonrasındaki genel seçimlerde CHP ciddi oy kaybetmiş ve siyasetten silinme noktasına gelmişti. CHP’ den doğan boşluk Dersim’de Fetullahçı örgütlenme ve Kemalizmin farklı figüranları tarafından doldurulmaya başlanmıştı.

Özgürlük hareketi Dersim’de güçlenmesine rağmen, kendi ideolojik anlayışı ve tarzını Dersim’de oturtma sıkıntısı yaşadığı ise diğer bir gerçekti. Kadroların ürkek, ikircikli ve ideolojik netliği olmayan, etkilemekten ziyade etkilenen yahut yön vermek yerine zaman zaman yön verilen pozisyona gelmesi ise özgürlük ideolojisinin değişim dönüşüm diyalektiğinin Dersim’de oturmasını engeller bir rol oynamıştı. Bu gerçekliğe rağmen halkın teveccühü ile seçimlerde başarı kazanılmıştı.

Özgürlük hareketinin Dersim’de kendi anlayışı ve yaşam biçimini örgütleme ve oturtma çabasının hız kazanmasıyla beraber, sistem de harekete geçti. CHP kartının zayıfladığı anda farklı argümanlar ve figüranlarla, Dersim denetimde tutulmak istendi.

 

Dersim’in kişilik genleriyle oynanıyor

 

90’lı yıllarda Dersim’de köy yakmalar ve sürgün politikalarıyla, insansızlaştırma ve yoksullaştırma politikası uygulandı. Köyleri yakılarak, üretimden koparılan insanlar, sürgünlerde yeni travmalarla yüz yüze kaldılar. Bir yandan geçim sorunlarıyla uğraşırken, öte yanda 38’den sonra yaşanılan ikinci travmanın sonuçları kendisini gösteriyordu. Dersim’de yakılan köyler ve insansızlaştırma politikası sonucu, toplumun diri güçleri Dersim’i terk etmek zorunda kaldı. Dersim’de kalanlara ise dayatılan daha çok yoksullaştırılma ve kişiliksizleştirilme dayatmasıydı. Değersizleştirme, korku, sindirme ve açlıkla terbiye ederek kendine bağlama politikası ile Dersim’in onuru kırılmaya çalışılmıştır. Toplumu düşürme operasyonu oluşturulurken alt yapı ve üst yapı kurumları da tamamen buna göre düzenlendi. Yeni ideolojik argümanlar ve oluşturulan toplumsal psikoloji ile sonuç alınmak istendi.

Burada iki temel değer silinmek istenmiştir: Birincisi, Dersim’in muhalif kimliği iğdiş edilerek çarpıtılmaya ve hedefleri belirsizleştirilmeye çalışılmıştır. Öyle bir noktaya gelinmiştir ki düşman kim, hedef kim, neyin muhalefeti soruları anlamsızlaştırılmıştır. Sistem ve egemenlerin buradaki rolü flulaştırılmış ve ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır. Hâlbuki Dersim muhalifliğinin özü, sistem ve devlet karşıtlığıdır. Sistem, kendini hedef olmaktan çıkarmış, belirsizleştirmiş; şeriatçılar, yerel iktidarlar ya da kişiler gibi basit hedeflereyöneltilmiş bir toplumsal algılayış ve psikoloji yaratılmıştır. Örneğin, son seçimlerde halk, devletin değişimi, dönüşümü; hatta daha ileri giderek yıkılması gibi bir hedefi aklından dahi geçirmemiştir. Seçim sonuçlarına baktığınızda en büyük çoğunluk, “devlet bizim; ama şeriatçı AKP’den kurtulmak lazım” diyerek CHP’ye gitmiştir. Burada bilakis hayallerinde ve bilinçaltlarında olduğu gibi “devletin asıl sahibi bizsek, devletimizin başına Dersimli geçecek” algısı oluşturulmuştur. Tıpkı “gerçek Müslüman biziz, onlar kılıç dönmesi” algılayışı gibi.

İkinci kesim ise “artık devlet imkânlarından faydalanmak, palazlanmak gerekir” diyen ve aslında eskiden beridir bir yanı hep devletin içerisinde olan kent bürokrasisi ve sermaye temsilcileridir. Bu kesim de, ideolojinin önemsizliğini öne çıkarıp, “önemli olan para, hizmettir bu da iktidardan yana olmakla olur” diyerek, kendini var eden tüm Dersimi değerlerden kopararak AKP’de temsilini bulmuştur.

Üçüncüsü ise halen Dersim kimliğine bağlı olan, onu korumak isteyen Blok bileşenleridir. Bu kesim ise Dersim değerlerini korunmanın ancak mücadeleyi büyütmekle olacağını, halk siyasetinin halkla yürütülebileceği gerçeğini göz ardı eden, doğru öncülük yapamayan halk gerçekliğini doğru izleyemeyen sorunlu bir öncülüktür.

 

Neden kaybedildi?

 

Sistemin bilinçli olarak toplumun genleriyle oynaması ile Dersim’de süreç hızlanmıştır. Sistem figüranları her dönem farklı kimliklerle karşımıza çıkmıştır. Bazen üniversite, bazen ise Alevilik üzerinden toplum bilinci maniple edilerek, çarpıtılmaya çalışılmıştır. Bilinen argümanların zayıfladığı noktada ise yerel milliyetçilik hortlatılarak, dışarıdan örgütlenen ”Dersimcilik” yaratılmaya çalışılmıştır. Tüm bu kesimlerin kendilerine hedef olarak aldıkları ise Kürt özgürlük hareketi ve devrimci değerler olmuştur. Toplum, Kürt karşıtlığı temelinde örgütlenmeye çalışılmıştır. Sistem tarafından beslenen tetikçiler, her fırsatta özgürlük hareketine saldırmış, kara propagandaya hız vermiştir.”Dersim, Diyarbakırlılaştırılmaya çalışılıyor” “belediye çalışmıyor” “Dersim kimliğimiz Kürtleştiriliyor” vb. sloganvari lafların altında yatan gerçek ise Dersim’i Kürt kimliğinden kopararak ayrıştırma çabasıdır. Bu kara propagandalar, uzun süreli olarak sistemli yürütülmüştür. Öyle ki Dersim’in köyünde duyduğunuz eleştiri ile metropoller ile Avrupa’da yaşayan Dersimlinin, Kürt özgürlük hareketine karşı bu kara propagandalar konusunda dilinin aynı olması, sistemli bir çalışma yürütüldüğünü gösteriyor. Bu durumu sadece teknoloji ve iletişim ile açıklamak mümkün değildir. Herkes aynı yalanda buluşuyorsa, bunun altında yatan gerçek, yalanın örgütlendiği olgusudur. Önyargı ve yalanın vardığı nokta açısından vurgulamak gerekirse Dersim’de açılan Seyit Rıza anıtı ile ilgili metropolde bir Dersimli aynen şunu söylüyor: “Hiç kimse kalmadı  da Seyit Rıza anıtını Diyarbakır’dan gelen hem de adı Osman olan biri, yani Osman Baydemir açıyor?” Aradan geçen süre zarfında, bir arkadaşımın anlatımı ile aynı şeyi Dersim’in bir köyünde bir köylüden duyduğunu söyleyince, kara propagandanın boyutunun nerelere vardığını daha iyi anlıyorsunuz. Burada mezhepçilik temelinde bir karşı çıkış mı, yoksa Dersim Diyarbakırlılaştırılıyor söyleminde olduğu gibi şovenist yaklaşımı mı sorgulamalı? Aslında bunların altında yatan, sistem tarafından pompalanan Kürt karşıtlığı temelindeki ayrıştırma ve bölme taktiğidir.

Egemenler tarafından çarpıtılan diğer bir olgu da Dersimin Kızılbaş Alevi kimliğidir. Alevilik özünde egemen bakış açısına karşı bir duruş olmasına rağmen, Dersim’de sistem Aleviliği geliştirilmek istendi. Dersim’in özgün Kızılbaş Aleviliği törpülenerek sistem içleştirilmeye ve politik olarak ayrıştırma rolü oynatılmaya çalışıldı. Kürt Alevi kimliğindeki etnik öğe önemsizleştirilip, Alevilik üzerinden ayrıştırma ve farklılık propagandası öne çıkarıldı. Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği hiçbir yerde vurgulanmamasına rağmen, Dersim’de öne çıkarıldı. Başbakanın mitinglerde Kılıçdaroğlu’na yüklenmesi, Dersim’de Aleviliğe karşı bir duruş olarak algılandı.

Önemle üzerinde durulması gereken diğer bir olgu ise Dersim’de yoksullaştırma üzerinde devlete bağlama, kişiliksizleştirme operasyonuydu. Dersim Gazetesi yazarlarından Hüseyin Ayrılmaz’ın bir yazısında vurguladığı: ”Köy yakmalar sırasında metropollerden topladığımız yardımları Dersim’e götürmüştük. Halka yardım dağıtırken insanlar utanıyor, yardımları almak istemiyordu, biz de gizli olarak yardımları insanlarımıza ulaştırıyorduk. Aradan epey zaman geçti, 2010 yılında Dersim’e yaptığımız bir ziyarette kaymakamlık önünde kuyruk görünce yanımdakilere durumu sorunca devletin verdiği yardımı almak için kuyruğa girildiğini öğrenmiş ve çok üzülmüştüm.” Aslında bu belirleme Dersim’de açlıkla terbiye ederek devlete bağlamanın geldiği aşamayı gösteriyor. Köyleri yakıldığında kendi insanlarının yardımlarını dahi almayı onur meselesi yapanlar, sonrasında ise kaymakamlık önünde kuyruğa girmek de beis görmüyorlar. Burada suçlu olan halk değildir, ama bizim çıkarmamız gereken derslerin olduğu da aşikârdır.

 

Kaybedilen seçimdir Dersim değil

 

Dersim’de yaşanan başarısızlığın birçok sebebi vardır. Seçim sonuçlarını doğru tahlil ederek yeni bir politika belirlemek en önemli noktadır. Seçim sonuçlarından yola çıkarak halka yüklenmek, hakaret etmek ve suçlu görmek ise en büyük yanlış olur. Unutmayalım ki bu halk devrimci, yurtsever çizgiye her zaman destek vermiştir. Burada suçlu aranacaksa en son suçlanması gereken halktır. Dolayısıyla üslup ve yaklaşımlarımızda tepkisel değil, kazanımcı ve aydınlatıcı olmak zorundayız.

 

Dersim açısından devrimci, yurtseverlere düşen şey, zaman kaybetmeden halka gitmek, halkı dinleyerek seçim tavrının, tepkisinin sebeplerini öğrenmek olmalıdır. Siyaseti merkezden değil, yerellere kaydırarak halkın içerisinde örmek gerekiyor. Özgürlük hareketinin demokratik özerklik ve halk meclisleri modelinin uygulamasına uygun bir yapısı olan Dersim’de, bu projelere derhal hayata geçirilmelidir. Köy komünleri oluşturarak siyaset en ücra noktaya taşınmalıdır. Dersim’in ilçelerinde demokratik kurumlar oluşturma ve var olan kurumların içerisine girerek politik belirlemeleri hayata geçirmek önemlidir. En önemli nokta ise Dersim siyasetinde birlik projesi üzerinde ciddi durulmalıdır. Dersim siyasetindeki farklı anlayışlar ortak temeller etrafında toparlanmalıdır. Blokun yaratığı önemli avantaj Dersim’e yedirilerek sonuç alınmalıdır.

 

Bütün bu sayılanların hayata geçirilmesi ise Dersim’de örgütsel birliğin pekiştirilmesi ve emek boyutunun öne çıkarılarak, ideolojik netliğin tüm kadrosal yapı tarafından özümsenmesine bağlıdır. Dersim’in özgünlükleri olduğu kesindir, ama Dersim’in özgünlükleri ideolojik anlamda liberalleşmenin gerekçesi yapılmamalıdır. Özgürlük hareketinin ideolojik duruşu ve çizgisi zaten tüm özgünlükleri kapsayacak zenginliktedir. Dolayısıyla özgünlükler gerekçe yapılmamalıdır. Kadrolar arası uyum ve birlik görüntüsü çok önemlidir. Dağınık ve parçalı duruş, halk tarafından iyi gözlemleniyor ve çok başlı görüntü farklı polemiklerin konusu haline dönüştürülüyor.

 

Dersim örgütü ve diasporadaki Dersimliler ilişkisi doğru örülmeli, birbirini besleyen, güç veren pozisyona getirilmelidir. Diasporadaki gücün imkanları ve Dersim siyaseti üzerindeki etkileme gücü küçümsenmemeli, genel mücadele doğruları ortaklaştırılmalıdır.

Sonuç olarak baktığımızda Dersim’de şimdilik kaybedilen sadece seçimlerdir. Bizler açısından ise Dersim’in kendisi seçimlerle ölçülemeyecek kadar önemlidir. Özgürlük hareketi bakımından, politik ve stratejik açıdan büyük bir öneme sahip olan Dersim’e verilen emek ve ödenen büyük bedellerin, artık legal siyasette de karşılığını bulması gerekiyor.

Dersim, üzerinde çokça oynanmasına rağmen Kürt coğrafyasının önemli bir parçası, rengi ve zenginliğidir. Sistemin koparma ve ayrıştırma politikalarına karşın, Dersim daha fazla savunulmalı, emek harcanmalıdır. Miras yedicilikten vazgeçilerek Dersim’in değerlerine, değer katmak, tüm Dersimlilerin ve dostlarının görevidir. Dersim’in düşmesi, sadece siyasal anlamda bir kayıp değil, stratejik anlamda ciddi bir geriye gidiş olacaktır. Bunun için de herkesin Dersim’in yeniden inşası için çabası zorunludur.

Tüm Dersimliler çok laf ve teori üretmek yerine taşın altına elini koyarak, bu işin emek boyutunu büyütmelidir. Dersim’in kendi ecdadının onurlu duruşuna layık bir şekilde yeniden örülmesinin başka çaresi de yoktur