Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

BİR HALKI YOK ETMENİN ARACI OLARAK BARAJLAR—Ergin Doğru

Kapitalizm, tüm vahşiliği ile dünyayı sömürürken onun yerel uygulayıcıları da boş durmuyor. Vahşi kapitalizm ile yok edilmenin eşiğine getirilen doğa için tehlike çanları uzun süredir çalmakta. Yaşamın önemli bir parçası ve vazgeçilmezi olan doğa ile uyum, insanın geleceğini de belirleyecektir.

Türkiye’de sanayi atılımı adı altında yürütülen çalışmalar ile adım adım tükenişe gidiyoruz. Türkiye’nin dört bir yanında yaşadığımız doğaya dönük saldırılar hız kazandı. Hızla artan çevre sorunları bir bilinçlenme yaratmış olsa da oldukça yetersizdir. Ege’den, Karadeniz’e, Akdeniz’den Kürt coğrafyasına kadar yapılan ve yapımı süren, planlanan barajlar ve santraller ile insan-doğa uyumu yok ediliyor. Plansız gelişim ile kurulan fabrikaların yarattığı çevre sorunları da her geçen gün artıyor.

Sistemin yöneldiği bu vahşi kapitalist planlamalardan en fazla nasibini alan yerlerden biri de Dersim’dir. Bu coğrafyadaki barajların yapımı, çok yönlü bir planın parçasıdır.

Dersim’de barajlar ile hedeflenen şey, egemenlerin iddia ettiği gibi salt ihtiyaçlar, istihdam, enerji üretimi ve refah seviyesinin yükseltilmesi ile açıklanamaz. Dersimliler, egemenlerin baraj politikasını doğru değerlendiremezlerse ciddi bir yok edilme tehlikesi ile yüz yüze kalacaklardır.

Barajlar sinsi bir politikadır

Dersim’de barajlar devlet için, salt ekonomik anlamda yapılan bir üretim amacının ötesinde bir değere sahiptir. Burada elde edilecek enerjinin alternatif enerji şekilleri ile de elde edilmesi pekâlâ mümkündür. Dersim’deki HES projelerinden coğrafyanın tümü etkilenecektir. Dersim bölgesindeki endemik bitki türlerinin ve canlı türlerinin yok olması büyük olasılıktır. Yine barajlar ile iklimsel değişimler yaşanacaktır. Bu iklimsel değişimlerin yaşamı hangi yönde etkileyeceğini tahmin etmek hiç de zor değildir.

HES barajları ile coğrafya ve doğa üzerinde yaratılacak tahribatın yanında sistem açısından HES’lerin ardına gizlenen planlamalar da birebir uygulanacaktır. Özetle de olsa egemenlerin baraj politikaların hedefleri anlamında bazı vurgular yapmak ve bunlara dikkat çekmek gerekmektedir. Yaşanılanların tek yönlü ele alınması, oynanmak istenen büyük oyunun ıskalanması anlamına gelecektir.

Dersim inancında Munzur önemli bir yer tutar. Üzerine yeminlerin edildiği bir kutsiyete sahip Munzur’ un katli, Dersimlinin inancına dönük bir saldırıdır. Munzur üzerinde bulunan onlarca kutsalımız, baraj göllerinin altında kalacaktır. Ziyaret yerleri ile bağı koparılan toplum sistem içi yaratılmak istenen sahte inançsal projelerin parçasına dönüştürülecektir.

Sadece sular altında bırakılacak ziyaret yerlerimiz değil, Dersim inancını temelini oluşturan doğa tanrıcı anlayış da yok edilecektir. Dersimli için ağaçlarımız, suyumuz kutsaldır, su üzerine dua edilir. Doğa ile bu kadar bütünleşmiş bir toplumun barajlar ile önemli bir itikat alanı yok edilecektir. Toplum buralarda devşirmeler eliyle sürdürülen ve çarpıtılan ve giderek Dersim’de oturtulmaya çalışılan Türk- İslam Aleviliği eksenine çekilecektir. Bu, Dersimlilerin barajlara karşı çıkması için önemli bir noktadır: inançsal yok etme projesi.

Barajlar ile hedeflenen diğer bir konu ise Dersim’i insansızlaştırma projesidir. Uzun yılara dayanan şiddet ve baskı politikalarına rağmen topraklarında yaşamakta ısrar eden Dersimliye dayatılan bir zor aygıtı da sürgünler olacaktır. Yerleşim yerleri baraj altında kalacak köylüler için hazırlanmış bir istihdam projesi de yoktur, demek ki amaç, gizli bir sürgün projesidir. Değişecek demografik yapıyla egemenlerin hedefleri de berraklaşacaktır. Dersim insansızlaştırılarak 38, 12 Eylül ve 94 köy yakmalarında olduğu gibi tümüyle başarılamayan amaçlar gerçekleştirilmek istenecektir. Dersim’in insansızlaştırılması egemenler açısından tarihsel bir hedefin zora dayanmadan! uygulanması olacaktır.

Göz ardı edilen diğer bir nokta ise barajlar göz önüne alındığında Dersim merkez ve ilçeleri arasında coğrafi bir parçalanmışlık meydana gelecektir. Dersim kültürünün, kişiliğinin, duruşunun parçalanması amacına yönelik tüm çabalar boşa çıkarılmalıdır. Dersim ilçelerini ekonomik ve sosyal anlamda komşu illere bağlayarak,ilçelerin Dersim merkezi ile bağını koparma üzerinden bir yabancılaşmanın sağlanabileceği düşünülmektedir.

Barajlar politikası egemenlerin güvenlik politikasının bir parçasıdır. Yapılacak barajlar ile Dersim’de bölgeler arası geçişler engellenmek istenmektedir. Koynunu yıllarca özgürlük sevdalılarına açmış dağlar, göller ile boğulmak isteniyor. Devletin güvenlik konsepti ile dağlardaki özgürlük güçleri sınırlandırılmaya, kısıtlanmaya çalışılıyor.

Satırbaşları ile de olsa değinmeye çalıştığımız egemenlerin hedefleri anlamında birçok şey paylaşılabilinir. Burada es geçilmemesi gereken nokta ise barajların, gösterilmek istendiği gibi masum bir çabanın ürünü olmadığıdır.

Yoksullukla terbiye edilmeye çalışılan Dersimliye istihdam, yüksek refah seviyesi ve gelişmişlik olarak yutturulmak, imzalattırılmak istenen aslında tam da ölüm fermanıdır.

Barajlar karşısında Dersimlinin tutumu ne olmalıdır?

Devletin barajlar konusundaki hedefleri bu kadar net iken Dersim’i yok etme projesine karşı Dersimlinin duruşunu da sorgulamak gerekiyor, zira egemenler adım adım planlarını hayata geçiriyorsa burada Dersimlilerinin kendini gözden geçirmesi gerekiyor.

Verilen emekleri, yürütülen mücadeleyi yok saymak, görmezden gelmek elbette doğru olmaz, lakin bir de ortada duran bir gerçek var ki o da barajların yapıldığıdır. Tüm karşı çıkışlara rağmen barajların hayata geçirilmesi yürütülen mücadelenin eksik olduğunun göstergesidir. Öncelikle barajlar mücadelesi halka mal edilmeli, halk mücadelenin direkt öznesi olabilmelidir. Bunun başarmanın yolu da büyük bir bilinçlendirme hareketi geliştirmektir. Egemenlerin yürüttüğü psikolojik savaş ve çarpıtmalara karşı halk aydınlatılmalıdır.

Bu durumla ortaya çıkan en önemli eksiklik ise barajlar mücadelesinde yaşanan ortaklaşma sıkıntısıdır. Barajlar mücadelesi siyasetler üstü bir mücadele olarak algılanmalı ilgili tüm çevreler Türkiye’deki ve dünyadaki diğer mücadeleler ile ortaklaşarak yürütülmelidir. Ortak mücadelelerin etkili gücü kısmen bazı etkinlikler ve eylemlerde açığa çıkmıştır.

Barajlar mücadelesi salt eylemlilikler ile değil geniş, profosyenel bir hukuk mücadelesiyle de desteklenmelidir. Bireysel, hukuksal girişimler ortaklaştırılmalı, birlikte hukuki mücadele Dersim adına yürütülmelidir.

Sonuç olarak Dersim bir kez daha ciddi bir tehdit ile yüz yüzedir. Dersimliler ve dostlarına düşen şey, Dersim kimliğini, kültürünü, coğrafyasını tehdit eden barajlara karşı yekvücut hareket etmektir, başarı söz söylemekten çok, pratikte daha güçlü çıkışların imkanını yaratabilmekten geçiyor.