Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Dersim 38’le Yüzleşmek…

Dersim 38’in üzerinden 70 yıl geçti. Resmi rakamlar sayı olarak 12 bin deseler de, genç-yaşlı-çocuk ayırt edilmeksizin, öldürülen insan sayısının 70 binden az olmadığı söylenmektedir. Katliamdan sağ kurtulan Dersimliler, katliam yıllarında neler olup bittiğinin ayrıntılarını hiçbir zaman tam olarak anlatmadılar, anlatamadılar… Katliamı ağıtlara konu ettiler. Ve Dersim 38, 70. yıldönümünde hala kanayan bir yaradır…

Dersimliler, hiçbir zaman bu olaydan dolayı başka halklara, Türk halkına düşman olmadılar. Yüreklerinde tanımsız bir acıyı bütün sıcaklığıyla her zaman yaşadılar, ama bunu bir kin ve nefret konusu haline getirmediler. Fakat, katliamdan sonra da yürütülen bütün sistemli asimilasyon politikalarına rağmen, bu olayı asla unutmadılar.

Avrupa parlamentosu bünyesinde DTP li bazı milletvekillerinde katılımıyla “Dersim 38” konulu bir konferans gerçekleşti ve her kes gibi bende bu konferansı basından takip ettim. Türkiye basınında yer alan tepkiler, bu ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünün ne denli büyük bir tehdit altında bulunduğunu bir kez daha gösterdi. Dersim 38 bu ülkede kanlı bir tarihinin adıdır. Dolayısıyla bu süreçle haspalaşmayı öngören düşüncelerin devlet ve medya tarafından bu denli tepkiyle karşılanmasını anlamak mümkün değildir.

Avrupa parlamentosu üyesi olmayı hedefleyen bir Türkiye var ve aynı Türkiye bu çatı altında kendi toprakları üzerinde yaşanmış bu büyük trajedinin gündeme getirilmesine ve tartışılmasına tahammül edebilmeli. Katılımcıların “hain”likle suçlandığı ve adeta bir linç kampanyasına dönüştürülmeye çalışıldığına tanık oluyoruz. Dersim sorunu bu gün olduğu gibi yarınlarda da tartışılmaya devam edilecektir. Zira kendi geçmişini sorgulamayan ve bu sorgulamanın gereğini yapmayan bir ülke, bir halk ve düşünce asla özgür olamaz.

Peki, Dersim’de 1937–38 yıllarında neler yaşandı ve neden bizler bu trajik tarihin mağdurları olarak hala bu sorunla birlikte yaşamak zorunda bırakılıyoruz?

Dersim bu katliama dili, kültürü, inancı nedeniyle uğradı. Fakat bu değerlerini bugün de sahiplenmeye devam ediyor ve varlığını inkâr edilmesine karşı duruyor. Türkiye’de rejimin Kürt ve Alevi sorunu konusundaki inkârcı zihniyet ve tutumunu sürdürmekteki ısrarı, yüreklerimizdeki Dersim 38 yarasını daha da kanatmaktadır.

Türkiye’deki rejimin Cumhuriyet tarihi boyunca uyguladığı katliamlarla yüzleşmekten kaçınması, bir demokrasi ve özgürlükler çağı olması gereken bu çağda, hala farklı dillere, kültürlere, inançlara düşmanlık yapmasını getirmektedir. Türkiye’deki rejimin Dersim 38’le yüzleşmemesi, katliama karşı direndiği için asılarak katledilen Seyit Rıza ve arkadaşlarının naaşlarını ne yaptığını dahi açıklamaktan kaçınması, nasıl bir rejim ve zihniyetle karşı karşıya bulunduğumuzu çok açık bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Bizler, Türkiye Cumhuriyeti devletinden, Dersim 37-38’de neler olduğunu bütün açıklığıyla itiraf etmesini istiyoruz ki bunu istemek bizim hakkımız. Yine yakılarak külleri havaya savrulan Seyit Rıza ve 7 yoldaşının naaşlarına ne yaptıklarının açıklanmasını istiyoruz. Ancak bu şekilde hayatımızın bu kâbustan kurtulacağına ve rahat bir nefes alabileceğimize inanıyoruz.

Dünyada çağdaş bir demokrasi inşa etmiş bütün ülkeler, kendi tarihleriyle yüzleşmişlerdir. Güney Afrika ırkçı “Apartheid” rejimini aşmasaydı bugünkü Güney Afrika olabilir miydi? Latin Amerika ülkeleri kendi cuntacılarını yargılamasaydı, demokratik bir yola girer miydi? Almanya Yahudi soykırımından dolayı Yahudilerden özür dilemeseydi o kanlı geçmişini koruyarak demokrasiye geçebilir miydi? Bütün bu örneklerin bize gösterdiği gerçek, Türkiye’nin tam ve gerçek bir demokrasiye geçebilmesinin olmazsa olmaz şartının, kendi gerçekleriyle yüzleşmek olduğunu göstermektedir.

1937-38 yılları arasında Dersim’de bir insanlık suçu işlenmiştir. Kürt ve Alevi kimliğinden dolayı Dersim, katliam ve asimilasyoncu politikalarla yok edilmek istenmiştir. Dolayısıyla hiç kimse bizden bu gerçekleri unutmamızı ve unutturmamızı beklemesin. Bu gerçekler bu gün olduğu gibi yarınlarda da biz olmasak bile çocuklarımız tarafından farklı ülke ve platformlarında gündeme getirilecek ve tartışılacaktır.

Bu günün anısına idam edilirken Seyit Rızanın şu sözleriyle bitirmek istiyorum.“Evladı kerbela’yız,bihatayız. Ayıptır, zulümdür bu katliamdır.”

Dersim kırımının 71. yıl dönümünde; zulüm ve katliamların olmadığı, kardeşçe barış içinde yaşanılır bir Türkiye dileğimle.