Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

BİR DAHA HIZIR OLMAM...!Hasan ASLAN

''Karanlık ışıktan korkar, karanlığı yok etmek için ışığı getirmek gerek.''

Hızır'da evimi ziyaret eden, ve yaşının verdiği olgunluğunu cemaline yansıtan, yetmşi aşkın yaşıyla hala ''Yol'' için ne yapabilirim diye Avrupa yollarına düşen (H.G.M) dedemi, dilimin döndüğü kalemimin yettiği kadar anlatacağım. Ama önce Alevi inancında Hızır ne anlam ifade eder, kısa da olsa bir kaç satır yazmak istiyorum.

Hızır, Anadolu insanın anlatımında değişik kıyafet ve görünümlerle zaman zaman, bozat sırtında, kimi zaman da yaya olarak insanların karşısına çıkmıştır. Kimi zaman fakir kılığında zenginlerin evine konuk olarak, fakirlere yaklaşımını yani yardımcı olup olmadıklarını yaşamıştır. Kimi zamanda ak sakallı Derviş olup, dar zamalarda insanaların imdadına yetişmiştir. Yani Hızır, ummetini gözetler, denetler, vicdani değerleri ölçerek, gönüllere konuk olup, sevdalılara yardımcı olan elle tutulmaz, gözle görülmez Nebî’dir, Şah-ı Merdan Ali’dir, Evliya’dır, İnsan-ı Kâmil’dir. Anadolu’da var olan Alevilik'te herşeyin sahibi Hızır’dır. Zorunlu olmadıkca hiç bir zaman şekli şimali üzerine bir tanımlama olmaz, tanımlama gerekince genelde aksakallı nur yüzlü görünümü anlatılandır Hızır.

Hızır günü dedem evimizde mihmandı. Bende Kıymet'te memnunduk. Dedem tatlı tatlı bize anlatıyor, biz küçük sorularla araya giriyoruz o tekrar anlatımına devam ediyordu; Dedelik babadan oğula geçermi? geçsede nasıl geçer, bu işin ehli olmayanlar dedelik yapabilirmi? Bir şartla yapar dedi, ''Eğer kendisini bu yol için yetiştirmişse, yoksa dede oğludur diye dedelik yapamaz. Bu iş öyle krallık gibi devam eden bir şey değildir babadan oğula. ''Pişmek gerek, en az yılda bir sefer pirinin ve taliplerin karşısına geçerek dara kalkıp paklanmak gerek. ''Eline, beline, diline sahip ol'' felsefesine sahip olduğu o Görgü Cem'inde onay alması gerek. Dedenin beş oğlu var ama sadece ortanca oğul kendisini yetiştirmişse bu yolun sürdürücüsü o olur. Ve babasından da destur alır. Destur almayan dede çocuğu, soydan geliyor diye dedlik yapamaz! Haklıydı da dedem. Son dönemlerde onbeş yaşından başlayıp elli yaşına kadar dede değilim demiş, gelmiş elli yaşına, ve elli yaşından sonra bir sabah kalkıp ben dedeyim seydiresûl evladıyım diyenler var. Bir gecede nelerin olduğunu neyin hesabını yaptığını tabiki biz bilmiyoruz ama...Bir şeyler olmuş olmalı mesela ''vahi'' gelmiş olabilir, yani bir değişim olması gerek. Dedem şöyle diyordu ''Biz semahı bu dünyayı cennet etmek için dönüyoruz, öbür dünyada cennete gitmek için degil.'' Ben dedeliği Dede gibi yapan dedeye hürmette kusur etmediğimi sanıyorum ama dedemin düşüncelerine katılmıyorsam açık açık söylüyorum ve söylerim ve bencede bu bir saygısızlık değildir, yanlış da değildir. hala kadına kişi değil dişi gözüyle bakan dedeler var. Bulundukları mekanları ceheneme çevirenler değil, cehenneme bile girse orayı cennete çevirecek kamil insan lazım. Tarih boyu bu işin sürdürücüleri dedeler olmuştur ve bazende yol uğruna canlarını vermişlerdir. Bir söz vardır derler ya ''Sözüm meclisten dışarı'' benim sözüm de Dedeliği Dede gibi yapanlardan dışarı.

Yetmişini aşmış ama hala davasının adamı olan dedem kelle koltukta gezenlerden biridir. Dedem yetmiş üç yaşında, ancak yüreğindeki yol sevdası onu yaşından genç tutmuş ve o sevda onu daha çok gençte tutacak. Dedemin bir gün önceki dernekteki anlatımlarıyla sohbeti bitirmek istiyorum.

O tatlı anlatımlarını yaşamdan karelerle yansıtıyordu tatlı, tatlı olayları dinleyicilerle paylaşıyor, onların kahkahalarına katılıyordu.

Hızır'ın işinin de zor olduğunu anlatıyordu ve ''bakın ben bir gün Hızır oldum ama bir dahada da olmam, çünkü görev çok zormuş''dedi. Dinleyiciler sessiz bir biçimde manalı manalı dedeye doğru baktılar.

Müsahibimle beraber geziyorduk, köyün orta yerinde evleri olan kızlarıyla yaşayan yaşlı bir karıkoca aile vardı.

-Yahu Özüm (Müsahip) ben gidem şu yaşlı İbişgilin fıskiyelerini (eski idare lanbası yada çıra) alıp kaçayım bakalım ne yapacaklar bu karanlıkta. Baktık ki; İki yaşlı ocağın başına oturmuş ısınıyorlar. İnsan hep ateşe doğru bakıtığı zaman, gözleri karanlıkta gelen bir insanı seçmede zorlanır. Hele bir de yaşlılarsa durum daha da vahim bir hal alır.

-Yavaşça yürüyerek onlara doğru yaklaştım tam o sırada Emo bacı bana doğru baktı, kim o, kim o dedi ben elime aldığım gibi fıskiyeyi üfledim. Karanlık olan ev zifri karanlık oldu. Ben kaçtım.

Sabah olmuştu.

Bizler, ''Dedenin Taşı'' denen taşın yanında duruyoruz. Bir baktık ki, Emo bacı lokma dağıtıyor. Orda bulunanlar mırıldandılar neler oluyor daha Hızır bitmediki, bu lokma neyin nesidir. Bizler bunu mırıldanırken; Köyün en küfürbazı olan Sılo:

-Kız Emo daha Hızır bitmedi ki bu lokma da neyin nesi oluyor?

Emo bacı: Be Sılo gurban olam dün Hızır bize geldi.

Sılo hemen,

-Ee geldide ne yaptı?

Emo bacı,

-Bizim fıskiyeyi aldı gitti.

Sılo

-Ben o Hızırın .........ne yapayım.

Ağza alınmayacak küfürler etmeye başladı. Ben hiç bir şey diyemedim. Sılo hep bana küfür etti.

Aradan bir hafta falan geşmişti ki, ben bizim karşi köye gittim.

Evine gittigimiz kadın, daha içeri girmeden ellerime sarıldı.

- Uy gurban olduğumu sen Hızırsın iyiki geldin.

Ben hemen elimi çektim.

-Yok yok ben Hızır değilim dedim. Kadın yok olurmu ben seni rüyamda gördüm sen Hızırsın. Ben başımda geçen olayı anlatmadım ama Hızırda olmadım.

Kimin ne muradı varsa ''Bozatlı Hızır '' yardımcısı olsun.

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.