Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kürt Sorunu Terör Sorunu Degil

Cumhuriyeti birlikte kurdular. Türk devlet oldu, Kürde ise diz çöktürüldü. Kendisine inkar dayatılıp katliamdan geçirilirdi. 1938’de, Dersim-Nazimiye CİVRAK Köyünden topladıkları bir sülaleyi, kadın çocuk, ihtiyar 54 canı katledip, nüfusa “Tifodan öldüler!“ yazdılar. Katliam sonrası, kırklı yıllarda Kürdistan’da yatılı bölge okulları, Köy Enstitüleri açıp, Türk ulusalcılığına merhale kazandırırken, Kürtleri asimilasyon çarkında silinecek konuma soktular. Genozid ve etnozid paralel yürüdü. Darbeci General Cemal Gürsel, “Kendine Kürt diyenin yüzüne tükürün!“ buyurdu. O yıllarda Diyojen’in lambası ile Kürt aranırdı. Korkuyu yenen sadece bir avuç aydındı. Kemalist Türk ulusalcılığı din gibi topluma dayatılırken, bugünkü “dinciler“ antikomünizm yaftası altında para kazanıp, Anadolu yeşil sermaye birikimi yaparken, Kürtler ve solcular can pazarındaydı. Anlayacağınız bir halka “buyur önden“ denilirken, kültür sarayları, operalar, her türden okullar yapılırken, Kürde ise; “Ya Türk ol, ya defol!“ bırakıldı. Maraş’ta kahraman, Antep’de gazi, Urfa’da şanlı Kürt “pis Kürt“ yapıldı. Zindanlar onlarla doldu taştı, işkence ve en büyük hakaret Kürde reva görüldü. Kürt on binlerle katledilirken, hiç devleti olmadı. Sonra biri çıkıp “Bese lo!“ dedi. Sen misin efendine karşı gelirsin, diyen baş generaller, dinciler, dinsizler saldırdılar. Onların bu savaşta can derdi yoktu. Ölen fakir Türk ve Kürtlerdi. Subay kastı ve dinci çevreler savaşın rantından Karun olurken, Kürtleri açlığa sürüklediler. Aç insanla oynamak kolay olur. Onu korucu yaptılar, içinden ihanetçi çıkardılar. Eline silah verdiler, öteki Kürdü öldürttüler. Kürt yok, varsa kart kurttur, dediler. Bir halk ile dalga geçmenin azamisini oynadılar. O bir avuç Kürtten; çok, pek çok insan öldürüldü, ama şanlı özgürlük direnişi sürdü.

Sonra, baktılar ki, bu Kürtleri yenemiyor, üstelik dünya kendileriyle dalga geçiyor, 20 milyon nasıl dilsiz, kimliksiz bırakılır. Bu kez de “Kürt sorunu yok, terör sorunu var“ dediler. Uzun lafın kısası bu yalan da tutmayınca sonunda Gül, “Türkiye’nin birinci sorunu Kürt sorunudur” dedi. Geçen yazımda “Türkiye Kürde Vuruyor“ demiştim. Elli küsur senedir bu devletin Kürde yaptıklarına tanık olarak, çok pesimistim. “İti ite kırdırmak“ için Kürt halkının yumuşak karnı olan çapulcuları tepeden tırnağa silahlandırıp, Türkçeleştirdikleri Bilge Köyü katliamı yaptırıp yine Kürdün üzerine atmak üzereyken, kazara ele düştüler. Dilimiz, kültürümüz, Kürt kimliğimiz anayasal yasak altında tutulursa insan optimist olamıyor. Ama Kürt mücadelesi önemli merhale katetti. Hani bir zamanlar ağzını açan Türk ve hain Kürt ne diyordu: “Türkiye’de Kürt sorunu yok, terör sorunu var“. Devletin en üst ağzından konuşana bakarsak, artık “terör“ kavramı kullanılmamalıdır. Çünkü Cumhurbaşkanı Gül; Kürt sorunu Türkiye’nin birincil sorunudur dedi. En yetkili ağızdan bu sözler çıktığına göre, umarız yetkililer buna göre konuşur. Ama Türkiye normal bir devlet mi? Normal olmadığını Başgenerallerine bakınca görürsünüz. Kürtler “irade“ arıyor, bulamıyor. Türkiye’de erk generallerin elindedir. İrade generallerdir. Devlet general mülküdür. Okuyoruz ki, bunlar kendi aralarında kavga ediyor, birbirlerine santaj yapıyor, çete kuruyor, devlet olanaklarını subay kastına peşkeş çekiyor. Normal bir devlet, Hakkari’de bir köyü bombalayan İran’a nota verirdi. Hakkarili soydaşımın söylediği gibi: “Eğer Edirne bombalansaydı, bu devlet sessiz kalır mıydı?“ İşte gerçek burada yatıyor. Türk devleti, kuruluşundan beri Kürt ve Kürdistan’ı kendisine düşman görüyor. Yabancı halklar hep sorarlar: “Neden Türkiye Kürtlere böylesine düşman?“ Sabrını bitirinceye kadar anlatsan bile mantıklı yanını göremiyorsun. Bu devlet Kürde neden düşman? Oysa Kürtlerin en yetkili ağızları, gelin Kürde anayasal hak hukuk, özerklik tanıyın, Kürt dilini okulda öğrensin. İster üniter sınırlar içinde kardeşçe yaşayalım, isterseniz Güney Kürdistan’ı da katıp büyük Türk ve Kürt cumhuriyeti olarak müreffeh olalım. Kürtler çıtayı yürüme özürlüsüne göre indirdiler. Ama devlet hala düşman. Her tarafta asker saldırı halindedir. Taha Akyol, devletin silahıyla katledilen 44 kişiye acımıyor, hatta katliamı “PKK usulü feodal katliam“ şeklinde gösterirken, devletin katliamdaki rolünü gizlemeye çalışıyor. Eğer Kürtler hala feodal düzende arkaik yaşam sürdürüyorsa, bunu Türk devletine borçluyuz. Toprak reformu yapmadı, Kürt ağaların, aşiret beylerinin önüne attığı kemikle kendisine bağladı. Böylece Kürtleri; satın alınan nüfuz sahibi beylerle devlet partilerine oy veren bilinçsiz, beyinsiz, ruhsuz kalabalık yaptı. Bakın AKP’deki Kürtlere! Hangisinde ulusal onur var? Bakın CHP’nin Kürtlerine! İnsanlıkla bağdaşan yanları var mı? Bakın Koruculara! Silah alırken, namusum şerefim üzerine yemin ederim diyorlar. Halkına silah çekende namus ve şeref olur mu? En iyi Kürtleri, JİTEMci Kürtler öldürdü. Bakın şu Bingöl, Muş, Bitlis, ve diğer illere! Ne gördüler bu sistem partilerinden ki onlara oy veriyorlar? Kürtlerin önemli bir bölümü ulus bilinciyle DTP’yi destekledi. DTP’nin aldığı oyları siz üç ile çarpınız. Ulusal bilince erişmiş bir Kürt nüfusu, içindeki pisliklere rağmen başı dik yükseliyor. Onun için Kürtler direndikçe, medeni cesaret gösterip temel demokratik insani hakkını istedikçe, devlet geri adım atmak zorunda kalıyor. Artık iyi bilinmeli ki, çözümün anahtarı Kürdün elindedir. Farklılıkları atıp DTP etrafında saf tutar, uygar haklar gibi kendisine sahip çıkarsa, sorun Kürt tarafının istediği şekilde çözülür. Sonuç olarak; Türkiye, Kürde anayasal özgür-eşit yurttaş hakkı getirirse, o Türkiye; Kürdün de Türkiyesidir. Acaba bu fırsat değerlendirilecek mi?