Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Kürt Sorununda Açıl(ama)ma Politikası!.-HAYDAR UC.

Son bir kaç aydır AKP Hükümeti „Kürt Açılımı“ adı altında 85 yıllık TC`nin imha ve inkar politikalarını  yalanlayan bir tarzda sorunu tartışmaya hatta „çözüm“arayışları adına dialoglar geliştirmeye çalışıyor.  Başbakan Erdoğan hiç de alışık olmadığımız bir tarzda „akan kanın durması“ndan, „savaşın  bitirilmesi“nden  bahsederek kamuoyunda önemli bir „iyimserlik“ havası yarattı.

Daha açılımın ne olduğu açıklanmadan sanatçılardan ve aydınlardan destek mesajları gelmeye baslandı. Özellikle Kürtler arasında ( kısa süreli de olsa) bu açıklama önemli bir iyimserlik havası yarattı.  Öyle ki DTP adına Ahmet Türk „eğer akan kann duracaksa“  geçmişi unutmaya hazır olduklarını  söyledi.
Diyarbakır`da bu savaşta çocuklarını kaybeden asker ve gerilla anneleri buluşarak, artık fazla kan ve gözyaşı  istemiyoruz mesajı  verdiler.
Şimdiye kadar DTP ile görüşmeyen, DTP`yi „terörün destekçisi“ olarak gören TC Başbakanı Erdoğan DTP ile görüşmeye başladı.  Karşılıklı hoşgörüden, Kürt-Türk kardeşliginden, dialogdan ve çözümden bahsedildi.
Bu nedenle Içişleri Bakanı Beşir Atalay, kurulan Komisyon başkanı olarak bir çok kurum ve kuruluşla görüşmeler yaptı,  öneriler aldı.
Muhalefet partileri CHP ve MHP çok geçmeden bilinen klasik ınkarcı faşist düşüncelerini dile getirerek bir kez daha Kürt düşmanlıklarını deklere ettiler. Kürde zırnık verilmemesi gerektigini ilan ettiler.
Hükümetin „Ordu ile mutabıkız“ söyleminin aksine Genel Kurmay Başkanı Ilker Başbuğ`dan beklenen aciklama geldi ve kamuoyunda yaratılan sunni beklenti önemli oranda açığa çıktı.
Yani açılım balonu patladı. Ilker Başbuğ Üniter devletten, tek dilden vazgeçilemeyeceğini, Kürtçenin eğitim dili olamayacagını, bunun ülkeyi böleceğini, sonuna kadar savaşacaklarını söylemesi AKP`nin atacağı kırık dökük bazı adımlarının önünü tıkamış  oldu.
Peki ne oldu da AKP Hükümeti böyle bir „açılım“ yapma geregi duydu?
Gercekten AKP samimi mi? Yoksa dışarıdan birilerinin dayatması sonucumu kerhen böyle bir adım atıldı? Hangi iç ve diş etkenler sonucu bu sorun gündemleştirildi?
Öncelikle bir yanılsamayı tespit edelim; Kürt Sorunu bir anayasal sorun degil, yani anayasaya konulacak kişisel haklarla çözülecek bir sorun degil. Kürt Sorunu Ulusal bir sorundur, Kürdistan Sorunudur, yani Kürtlerin Kendi kaderlerini kendilerinin belirleme sorunudur. Kürtlerin özgür iradeleriyle, nasıl yaşayacaklarına kiminle yaşayacaklarına, otonom bir tarzda mı, özer mi, birlikte mi yoksa bağımsız bir devlet olarak mı yaşayacaklarına kendilerinin karar verecegi sorunudur. Yani kamuoyunda tartışılanların Kürt Sorunuyla ilgisi yoktur.
Yine de bu sorunun devletin ağzından telefuz edilmesi hangi gerekçelerden ötürü olursa olsun olumlu bir başlangıçtır. TC`nin resmi inkar politikasının inkarıdır. Asimilasyoncu Kemalist politikanın kırımıdır.
Bu  sorunun konuşulması ve tartışılması Kürtlerin mücaledesinin bir sonucu olduğunun altının çizilmesi gerekir. Kürt silahlı direnişinin yirmibeş yılı aşkındır büyük kahramanlık ve bedellerle yürüttüğü bir sürecin sonucudur.
TC, Kürtlere karşı  her türlü aşağılık yol ve yönteme başvurarak sürdürdügü savaşı sürdüremez duruma gelmiştir. Içte ve dışta tıkanmış, dünya kamuoyunda önemli ölçüde teşhir olmuştur. Ancak Türk Devlet mantığında dünden bugüne önemli bir gelişmenin oldunu söylemek mümkün degildir.
Türkiyenin demokratikleşme problemlerinin en başında Kürt Sorunu gelmektedir. Hatta söyle de diyebiliriz; Türkiyenin demokratikleşememesinin en temel sorunu Kürt Sorunudur.
TC, yürüttügü kirli savaşın ekonomik yükü altında ezilip büzülmekte, bu kirli savaşta Ergenekon vari çeteleşmelerle boğuşmakta, rant ve iktidar kavgasında birbirlerine çelmeler takmaktadırlar. Türkiye hala 12 Eylül anayasasıyla yönetilmektedir. Ordu, sahip olduğu holdingleri vasıtasıyla özellikle askeri teknoloji, araç ve gereç alımında tek başına söz sahibi durumundadır. Savaşta ısrarın temel nedenide budur. Vatan-millet-sakarya edebiyatının altında yatan gerçek generallerin ekonomik çıkarlarıdır.
Işin bir başka boyutu ise ABD `nin Ortadoğu politikası  ve Türkiyenin orada alacağı  pozisyonla ilgilidir.  ABD Irak ve Kürdistandaki petrollerinin başına bir bekçi dikme ihtiyacından hareketle Türkiyeyi burada etkin rol almaya; ancak bundan öncede Kürt Sorununu  ufak tefek kırıntılarla halletmeye zorlamaktadir. Senaryoya göre Türkiye Irak ve Kürdistan petrollerini Türkiye üzerinden Akdenize taşıyarak dünya pazarına sunacak. Ancak PKK faktörü burada özellikle petrol boru hatlarının güvenliği bakımından risk oluşturuyor. Bu nedenle bu sorunun bir biçimde, en az riskle halledilmesinin hesabı yapılıyor.
Kürt açılımının ne olduğu tam anlaşılmazken, Kürtler cephesinden de bir belirsizlik olduğunu söylemek gerekir. PKK Abdullah Öcalan`ın açıklamalarının ve açıklayacağı yol haritasının kendileri için bir emir olduğunu ve buna uyacaklarını açıklamasına rağmen, Öcalanın net olarak neler söyledigi hala anlaşılamadı.
Hiç bir savasın sürgit devam etmesi beklenemez. Her savaşın bir sonu vardır. Bu savaşında kazanımları olduğu gibi bir o kadar da kayıpları olmustur.  Bu savaşın en cok Kürtler açısından ekonomik ve sosyal bir yıkım oluşturduğu biliniyor.
Kürdistan coğrafyası tar u mar edildi, yakılıp yıkılmayan köy, orman, bombalanmayan dağ-tepe kalmadı, binlerce gerilla katledildi, on yedi bin Kürt sivili gözaltına alınarak katledildi, asit kuyularına atıldı, gösterilerde çocukların kolları kırıldı, kafaları parçalandı, cezaevlerindeki kürtler işkencelerden geçirilerek onar onar katledildi, kürtler göçertilerek metropol kentlerin varoşları yoksul, işsiz mahalleler yaratıldı, kürt aydın ve yazarları  hapse atıldı  binlercesi sürgün edildi.
Bütün bunlar yaşanmamış  gibi Kürtlerle dalga geçilerek açılım-saçılımdan bahsediliyor. Isteyen kürtçede öğrenebilecekmiş, televizyonlarda kürtçe türkü söylenebilinirmiş, ortak vatan Türkiye de herkes kardeşmiş, Kürdistan demek bölücülükmüş, Kürt halkı  demek, Kürt Ulusu demek bölücü-terörist argumanlarmış…………
Hiç  bir Kürt (eger biraz ulusal ve insani duygu taşıyorsa) yakılmış-yıkılmış, işgal edilmiş toprağında dalgalanan işgalci-sömürgeci  egemenlik ve sömürgeci-isgalci bayrak  altında yaşamaya razı olamaz!..
Kürtler adına, kürtlere rağmen ortaya atılmış açılım-saçılım numaraları  Kürtleri kandırmaktan öteye bir anlam ifade etmez.
Kürt Sorununun gerçek çözümü, Kürdün kendi çözümüdür.
Yirmidokuzuncu Kürt Isyani da bazı ara çözümlerle bitirilse bile bu, bu sorunun biteceği anlamına gelmez. Özgür Kürdistan mücadelesi kısa süreli yenilgi alsa bile tekrar mücadelesine devam edeceğinden hiç kimsenin kuskusu olmamalıdır.
Ideal olan bağımsız Demokratik bir Kürdistandir. Dünyadaki bütün halklar gibi biz Kürtlerinde kendi topraklarımızda kendi egemenligimizin olduğu, söz, yetki ve kararın bizde olduğu özgür demokratik ve sosyalist  bir Kürdistanda yaşama hakkımız vardır. Bu hak sadece bize aittir. Yeterki bunu kullanmasını  bilelim.