Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Yozlaşmaya ve asimilasyona karşı tek yürek olunmalı! -ERGIN DOGRU

Dersim’de insanlar artık sabırlarının son kertesinde. Sistem tarafından yürütülen yozlaşma ve çürütme politikaları, yüreği Dersim’de atan insanların tepkisine yol açmaktadır. Dersimli , demokratik tepkilerini göstererek kendisine dayatılan bu politikaları kabul etmeyeceğini defalarca göstermiştir.

 

Dersim, sistem tarafından tarih boyunca hep hedef olarak algılanmıştır. Sürdürülen katliam politikalarına rağmen teslim alınamayan bu asi coğrafya, şimdi inceltilmiş politikalarla esir alınmaya çalışılmaktadır.12 Eylül politikalarının tekçi dayatmalarıyla inletilen Dersim, buna tarihi mirasına sahip çıkarak direnmiştir. Acının eksik olmadığı coğrafyamızda şiddet politikalarıyla diz çöktürülemeyen Dersimli,  asimilasyon, yozlaştırma ve yoksullaştırma politikalarıyla teslim alınmaya çalışılmaktadır.

 

Köylerin yakılması ile üretimden koparılan, evsiz barksız bırakılan toplum sadaka kültürüne alıştırılmaya çalışıldı. Bir yandan insanlar yakılan köyler nedeniyle evsiz bırakılırken, diğer yandan topraklarından sürülerek yurtsuz da bırakıldılar. Adeta köksüzleştirilen toplum üzerinden kişiliksiz bireyler yaratma politikası sürdürüldü.

 

Yoksullaştırılan topluma dayatılan diğer bir gerçeklik ise, yozlaştırma politikaları oldu. Dersim’de açılan birahaneler, yaygınlaştırılan uyuşturucu ve fuhuşla toplum esir alınmaya başlandı.

 

Siyaset sadece topluma dayatılan kişiliksizleştirme ile değil, eğitim alanındaki uygulamalarla da sürdürüldü. Eğitim alanında Fettullahçı örgütlenmenin Dersim’de açtığı okullar iyi irdelenmelidir. Dersimlileri “iflah olmaz “olarak nitelendiren Fettullah Gülen’in Dersim’de okullar açması düşündürücüdür. Toplumu, çocuklar üzerinden etkilemeyi amaçlayan bu sinsi politika, ne yazık ki bugüne kadar yeterince teşhir edilemedi. Açılan 5 okula giden Dersimli çocuklara enjekte edilen Türk-İslam anlayışı, toplumun genleriyle oynamayı amaçlamaktadır.

 

Bu politikanın diğer bir uygulama alanı ise Tunceli Üniversitesi’dir. Dersimli hiçbir zaman eğitime karşı olmamıştır. Ama Tunceli Üniversitesi’ndeki dinci-Fettullahçı kadrolaşmanın amacının ne olduğu da bilinmelidir. Tunceli Üniversitesi’nin, Dersim toplumunun siyasal güçlerini, DKÖ’lerini dışlayarak gerçekleştirdiği sempozyum bu politikanın sonuçlarından biridir. Bu sempozyum ile, Dersim isminin ve Dersime yönelik egemen politikaların sorgulanması elbette olumludur. Bu olumluluğun gizlemek istediği ise, sistemin Dersim’e dayattığı asimilasyon politikalarının meşrulaştırılmasıdır. Burada okuyan öğrencilerin Dersim’in demografik yapısı üzerinde ne düşündükleri veya neyi hedefledikleri ise hiç tartışılmamıştır.

 

Dersim’i düşürmeye dayalı politikaların bir ayağıda inanç politikaları üzerinden sürdürülmektedir. Alevi inancını içselleştirmeye çalışan sistemin kullandığı kurumlar ve kişilerin sorgulanmaması önemli bir eksikliktir. Cemevinde ağırlanan bakanlar, müftülük tarafından sokaklarda dağıtılan aşureler niyetin ne olduğunu göstermektedir. Aleviliğin önemli bir merkezi olan Dersim adeta bu kimliğinde soyutlanarak, orta Anadolu merkezli bir Aleviliğe payende yapılmaya çalışılmaktadır. Buradaki ince politikanın, Türkleştirme olduğu görülmelidir. Bir yandan orta Anadolu üzerinden Türkleştirilirken, öte taraftan İslam içi anlayış hakim kılınmaya çalışılmaktadır. Kimlik ve inanç üzerinden uygulanan bu politika, köklerinden koparılmış, kişiliksizleştirilmiş bir birey ve toplum yaratılmaya çalışmaktadır. Dayatılan bu kişiliksizleştirme politikası üzerinden toplum kendine yabancılaştırılmaktadır.

 

Dersim’de saldırıların bir ayağı da, coğrafyasına yönelik olarak sürdürülmektedir. Yakılan ormanların yanında, Munzur Vadisi’nde yapılan barajlarla, Dersim coğrafyası yok edilmek istenmektedir. Barajlarla yok edilmek istenen coğrafyanın, insanımız üzerindeki olumsuz etkisi her geçen gün artarak devam etmektedir.

 

Dersimlilere dayatılan bu politikalara karşı demokrasi güçlerinin refleksleri ise yetersizdir. Dersim’deki siyasal parçalanmışlık demokratik refleksleri körelttiği bilinmektedir. Ortak refleksler gösterilmediği sürece, meydanın Dersim’i düşürmeye çalışan zihniyetlere kalacağı açıktır. Öncelikle siyasal farklılıklara rağmen, barajlara, yozlaşmaya,  asimilasyona, yoksullaştırma ve baskı politikalarına karşı ortak refleks göstermelidir.

 

Demokratik refleksin boyutuna ve yöntemine ise dikkat edilmelidir. Yozlaştırmada sembolik bir anlamı olan birahanelere karşı gösterilen tepki, temel odaklanma noktası olmamalıdır. Elbette buradan dayatılan çürütme kabul edilemez, ama asıl sorunun sistemden kaynaklandığı göz ardı edilmemelidir. Mücadele bir bütün olarak sistemi ve egemen zihniyeti hedeflemelidir. Aksi takdirde yanlış algılamalara sebebiyet verebilir. Burada yapılacak bir hata, haklı iken haksız algılamalara sebebiyet verebilir.

 

Yapılması gereken, ortak hareket ederek, demokratik refleksleri arttırmak ve toplumsal bilinci geliştirmektir. Sistemin uzantıları olan ve topluma çürütmeyi dayatan, içerden sistem figüranlığı yapan, kurum ve kişiler teşhir edilmelidir. Bu kurum ve kişiler toplumsal teşhirin ardından tecrit edilmelidir. Kimse “bana ne” gibi bir yaklaşımın içerisinde olmamalıdır. Bilinmelidir ki, Fettullahçı zihniyet  Dersim’de örgütleniyorsa bunun yerelde mutlaka ayakları vardır. Bunların kim olduğu halka anlatılmalıdır.

 

Bu anlamda Dersim’de yapılacak olan miting çok önemlidir. Ama kabul edilmelidir ki, içeriği açısından eksiktir. Kamuoyuna yapılan bilgilendirmede “asimilasyon ve zorunlu din dersleri” başlık olarak konulmuştur. Elbette bu konular önemlidir. Ama bu politikalarla bağlantılı olarak yozlaşmaya karşı da tepki konulmalıdır. Dolaysıyla tertip komitesi mitingin konu başlıklarından biri olarak bunu işlemeli, halkın bu alanda var olan rahatsızlığı en üst düzeyde dillendirilmelidir.

 

Miting üzerinden yakalanan geniş birliktelik, bundan sonraki süreçte de korunmalıdır.

Dersimliler tarih boyunca çok seferler gördü ama diz çökmedi. Dersimli,  belirgin bir düşmanla değil, sinsi bir politika ile karşı karşıya olduğunun bilincinde olmalıdır. Buna karşı durmanın yolu da, kendi kültürüne, diline, inancına sıkı sıkıya sarılarak ve birliğini koruyarak mümkün olacağını bilmelidir. Dersimli, güçlü kültür köklerine dayanabildiği oranda bu beyaz katliam girişimlerini boşa çıkaracaktır.