Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Irak'ta Sünniler ve Şiiler-Kötümser gelecek

Kötümser bakıldığında Irak'ta Sünniler ve Şiiler arasında ayrılığına giderileceği yönünde herhangi bir belirti bulunmuyor. Iraklı gazeteci Ahmed El Sadavi, Irak'ta dinci parti ve akımlar ile mezhep temelli silahlı grupların egemenlik kurduğu çatışma ortamı ışığında Irak'taki durumu yorumluyor

Necef'te bombalı saldırıda ölen yakınına ağıt yakan bir Iraklı Irak'taki toplumsal bölünmede, ülkenin siyasi alanında faaliyet gösteren mezhepsel temelli siyasi partilerin rol oynadığı, tartışma götürmez bir gerçektir. Ancak, tüm günahların sorumluluğunu bu partilere yüklemek, pek de doğru bir yaklaşım olmaz.

Zira eski yönetim, Irak'ın devlet bünyesinde büyük yapısal dengesizlikler yaratmış, devlet politikasına ırkçı bir zihniyetle egemenlik kurmuş, temel hak ve özgürlükleri kısıtlanmış; bunların yanında, eğitim ve ekonomide büyük bir gerilemeye neden olmuştur. Tüm bu etkenler de, günümüzde yaşanan mezhepsel bölünmelerin oluşmasına ortak olmuş ve zemin hazırlamıştır.

Irak toplumu bugün kültürel söylemlerini, mezhepsel temele dayanan politikalarda buluyor. Mezhep temelli partiler ise varolabilmeyi, gelişebilmeyi ve varlığını sürdürebilmeyi, dar mahalli toplumların kültürel kaynaklarında buluyor. Ve sonuçta dar mahalli toplumların kültürel kaynakları da, söz konusu partilerin halk tabanını oluşturuyor.

Bundan dolayı farklı kültürel kaynaklardan söz etmek, bu partiler açısından büyük bir tehlike oluşturacaktır. Zira farklı kültürler, toplumların bir kişiye ya da bir cemaate bağlanmalarının önünde bir engel olacaktır. Engel olacağı gibi, herhangi bir mezhebin temsilcisini ya da bu mezhebe bağlı siyasi temsilciyi, mezhep mensuplarının tek temsilcisi olma konumundan çıkaracaktır.

Ekonominin rolü

Eldeki veriler ışığında Irak'ın geleceğine dair karamsar bir bakış açısına sahip bazı çevreler, ülkenin şu ya da bu şekilde jeo-politik bir bölünmeye doğru gittiğine inanmaktadır. Bu minvalde, demir yumrukla kurulmuş üniter
totaliter devletin kalıntıları üzerine, uluslararası toplumla diplomatik ilişkileri düzenleyen kırılgan merkezi devletin adına, üç güçlü yeni varlık yükselecektir.

Diğer yandan şu anda var olan mezhepsel temelli partiler, varlıklarını ancak iki temel etken sayesinde sürdürme olanağı bulacaklardır. Birincisi; Irak'ın serbest ekonomi kervanına katılması; ikincisi ise, devletin idari ve mali alanlarında yolsuzluğun yayılmasıdır.

Aynı zamanda bu ikinci etken, bazı etkili çevrelerin şahsi çıkarları için, kanunlarla oynanmasına yol açtığı gibi; egemenliğini ve nüfuzunu uzun bir süre korumak ve sürdürebilmek amacıyla planlar yapan siyasi nüfuz çevrelerinin, kamu malını kendi amaçları doğrultusunda kullanmalarına da neden oluyor.

Necef yakınlarında bundan 30 yıl önce öldürüldüğü tahmin edilen kişilerin bulunduğu bir toplu mezar Kamu sektöründe özelleştirme faaliyetlerinin yanında, başta petrol olmak üzere, birçok alanda faaliyet gösteren özel yatırım şirketlerine kapıların açılması, ulusal ekonomi kartellerinin ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Sonuçta bu karteller, kendi siyasi nüfuzlarını sağlayabilmek için, kendisiyle beraber hareket eden siyasi grupların etkili unsurları üzerinde egemenlik kuracaklardır. Kısacası, bu alanda sermayenin siyaset ve siyasi partiler üzerindeki etkisini vurgulamak istiyoruz.

Iraklı birçok gözlemci, sözü edilen öngörülerin gerçekçi olduğu ve gerçekleşmesinin mümkün olduğu konusunda hemfikir. Ancak Irak'taki duruma ait bu gerçekçi öngörüler, aynı zamanda başka gelişmelere de yol açabilir.

Örneğin kaplumbağa hızıyla ilerleyen ekonomi, birçok alanda durgunluk sorunu yaşarken; bu ekonomi, halen yaşanan tutucu mezhepçiliği aşacak sihirli değneğe de sahip olabilir.


Eski sistemin mirası

Şii ve Sünni birçok siyasi oluşumun varlığı, kriz dönemlerinde canlılık kazanarak basını meşgul etmiş; kitleleri de, geçen dört yıl boyunca yaşanan bunun gibi krizlerle manipülasyona uğratmıştır. Irak'ta güvenliğin sağlanması halinde, söz konusu parti ya da siyasi gruplar büyük oranda küçülecektir.

Ekonomi, iyimser bir bakış açısına sahip olanların da öngördüğü gibi, günümüzde yaşanan çatışma haritasını aşacaktır. Bu harita ki, Irak toplumunda geniş kesimlerin yaşadığı umutsuzluktan beslendiği gibi; gençlerin yaşadığı işsizlik ve eğitimde geri kalmışlık gibi etkenlerden de beslenmektedir.

Saydığımız tüm bu etkenler de, uluslararası yaptırımların gölgesi altında yaşanan cahilleştirme eyleminin yanında, eski yönetimin ihmalinin de doğal bir sonucudur. Ama iyimser bir bakış açısına sahip olanlar ise, geçen dört yıllık deneyimden birçok örnek ve kanıt ileri sürüyorlar.

Bağdat'ın Azamiye semtinde inşaası planlanan 5 kilometre uzunluğundaki duvara karşı gösteriler Felluce çatışmaları sırasında şehirdeki yerleşim birimleri bölgesi daha sakin idi. Bunun da nedeni, bölge sakinlerinin devlet memuru olmaları, mühendislik ve tıp alanlarında uzmanlardan oluşmaları ve teknik branşlarda çalışıyor olmalarından kaynaklanıyor.

Ayrıca, farklı bölgelerden gelmiş olmaları, aralarında kan ya da kabile bağları yerine sınıfsal ve eğitimsel düzeyde bağların bulunması da sayabileceğimiz etkenlerdendir. Bu bölge sakinlerinin büyük bir çoğunluğu, ABD'nin bölgeye saldırmasını kınamışlardır; ama aynı zamanda karşı tarafı da kınamış ve çatışmaların nedeni olarak saymıştır.

Ülkede ekonomi çarklarının dönmesiyle, işsizlere istihdam alanları yaratılmış ve halkın yaşam düzeyi de yükselmiştir. Ancak ekonomik etken, mezhepsel çekimlerin doğasını etkilemesine rağmen, tüm anahtarları elinde bulundurmamaktadır.

Devlete güven yok

Irak'ın toplumsal yapısını oluşturan unsurlar ve onun siyasi temsilcileri arasında yaşanan güvensizlik, devleti oluşturan temel etkenlerin kaybolmasının gölgesinde varlığını sürdürecektir.

Siyasi faaliyetlerin seyri düzeyinde temel adımlar atılmasına rağmen, henüz sabit ve nihai bir anayasaya ulaşamadık. Vatandaşın, devlete güvenini sağlayacak mezhepsel ya da etnik bağlardan kurtulmasını sağlayacak güçlü bir idari, yargı ve güvenlik cihazına da sahip olamadık.

Açık meseleler

Vatandaş (ve belki de birçok siyasetçi), federasyonun ilan edilmesine rağmen, Irak devletinin gelecekte alacağı şeklin nasıl olacağını bilmiyor. Aynı zamanda hiç kimse bu federasyonun şekli ya da kaç vilayetten oluşacağı konusundan da habersizdir.

ABD güçlerinin ülkeden ayrılmalarının ardından petrol, Kerkük ve Irak'ın geleceği ne olacaktır? Gerçek olan bu durumun, ABD'nin iç siyasi tartışma platformları gölgesinde kalması mümkündür.

Birçok gizemli dosya, doğmakta olan devletin şekli üzerinde önemli bir etki yapıyor. Ayrıca, korunmak için başka bir yol denemeden, aynı mezhepten insanların yaşadığı bölgelerde korunmaya çalışan Irak vatandaşının bağlılık çizgisini de etkiliyor. Bu durum, ülkede her şeyin hareketli ve istikrarsız olmasından kaynaklanıyor.

Iraklı siyasetçilerin, ulusal birliğin sağlanmasının zorunlu olduğunu ortak bir şekilde dile getirmeleri, herhangi bir siyasetçiyi mezhep ayrımcılığı yapmakla itham etmeleri ya da hatiplerin Cuma hutbelerinde "Sünniler ve Şiiler arasında hiçbir fark yoktur; hepimiz Iraklıyız!" söylemini tüm ülkede yüksek sesle dile getirmeleri, hiçbir anlam ifade etmeyen içi boş söylemlerdir. Çünkü süslü laflar değil, pratikte gelişen elle tutulur gerçekçi etkenler daha büyük bir etkiye sahiptir.

Siyasi ergenlik

Herhalde, Irak'ta mezhep kökenli bir iç savaşın çıkma ihtimali, zamanla daha da azalmıştır. Özellikle Samara kentinde "İmameyn Kubbesinin" bombalanması sonucu doğan krizin aşılması, buna açık bir kanıt olarak gösterilebilir.

Ama bunun yanında bazı siyasi gruplar, mezhep çatışmalarını, rakiplerine saldırmak amacıyla bir yöntem olarak kullanıyor. Ama herkes, Irak'ta bir iç savaşın çıkması halinde,tüm kesimlerin büyük zarar göreceğini biliyor.

Yeni deneyimler

Herhalde Irak siyasi bir ergenlik dönemi yaşıyor. Öyle ki, Baas Yönetiminin siyasi ve siyasi – kültürel hayata yaklaşık 30 yıl süren egemenliği ile temsil olunan siyasi ölüm ardından, Irak'ta bir siyasi deneyimden söz etmek doğru olmaz.

Dört yıllık siyasi faaliyet özgürlüğü tecrübesi, kişisel kapasitenin başkalarının kapasiteleriyle kıyaslanarak ölçülmesi, medya, vatandaşlar, yönetim ve diğer aktörler arasındaki siyasi faaliyet ve onun dengeleri arasındaki güven göz önünde bulundurulduğunda, Irak'ta bir siyasi deneyimden söz etmek çok zordur.

Söz konusu dört yıl sadece bir başlangıç. Eğer iyimser olsaydık, mezhepsel kökenli siyasetin, derin siyasi deneyimin yok olmasının doğal bir sonucu olduğunu söylerdik. Mezhepsel kökenli siyasetin kaderinin, siyasi olgunluğa yardımcı olacak bir ortamın doğmasıyla aşamalı olarak yok olacağını da söylerdik.

Ama karamsar isek, Irak toplumunda herkesi, bağlı olduğu mezhebe göre bölecek olan bir Berlin duvarının geçeceğini söylerdik. Ayrıca, Irak'ta şehir ve vilayetlerin, barındırdıkları mezhepsel çeşitlilikten arındırılmak istendiğini de söylerdik. Öyle ki, Hindistan yarımadasının iki devlete bölünmesinde yaşanan, Hindularla Müslümanların iki ters yönde göçe zorlanmalarında olduğu gibi; Irak'ta da bir yıldan bu yana aynı durumun yaşandığını söylerdik.

Kötü niyetli olanlar, Irak'ın şehir ve vilayetleri arasında mezhepsel bölünmenin gerçekleştirilebilmesi amacıyla, zorunlu göç faaliyetlerinin gerekli olduğunu ileri sürebilirler. Ki bu da, federatif temelde siyasi bölünmeyi kolaylaştırır.

Irak'ta çoğu çevreler, bölünmenin, etnik ve mezhepsel temelde saf bir toplum yapısına göre gerçekleştirilebilmesi için, Irak toplumunun şu anda yaşanan sıkıntılara ek olarak, daha büyük sıkıntılar yaşanmasına ihtiyaç olduğu üzerinde birleşiyorlar. Ayrıca, söz konusu çevreler bu sıkıntıların, Sünnilerin ve Şiilerin arasında tüm temasların sona erdirilmesi amacıyla da gerekli olduğu konusunda birleşiyorlar.

Tarafsız gözlemcilere göre ise bu durum, federatif sistemin en kötü örnek ve şeklini göstermektedir. Aynı zamanda, Irak'ın uygarlık yapısını oluşturan ortak yaşam ve kültür üretimi için geniş bir alan yaratan Irak'ın etnik oluşumları nezdinde –Yönetim ve hukuk ihlalleri çerçevesinde doğan çatışma ve anlaşmazlıklara ek olarak – uzun tarihi ilişkiler açısından da en kötü örneği oluşturuyor.

Ahmed El Sadavi

Arapça'dan çeviren: Adnan Yılmaz

© Qantara.de 2007