Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

35 PARAMPARÇA YÜREK-AZIZ ÖZ

Olayın neresinden bakarsanız bakın, nasıl ölçerseniz ölçün; doluya koyun, boşa koyun, olan tam anlamıyla bir kürt katliamıdır, cinayettir, zulümdür. Olayın neresinde bakarsanız bakın, Kürt sorunun kangrenleşmesinde en ufak bir katkıları olmayan, tam tersine bütünüyle kürt sorunun mağdurları olan 19'u çocuk 35 yürek, Kürt sorununun çözülmemesi için, elinde geleni ardına koymayanlar tarafında hunharca susturulmuştur.

Olayın neresinden bakarsanız bakın, yapılan tam anlamıyla bir insanlık suçudur, savaş suçudur(Eğer savaşı kabul edilmiyorsa, F-16 uçakları da neyin nesi? Dünyanın neresinde bu uçaklar "teröre" karşı uçak kabul ediliyor? Ne zaman Obüsler, savaş topları "terörle" mücadele aygıtları oldu?).
Gerek hükümet gerekse Genelkurmayın açıklamaları, insanın kanını dondurur cinsten.

Sanki öldürülenler can değil de, 3-5 böcek telef olmuş.
Başbakan, "en iyi savunma saldırıdır" anlayışıyla, olayın hesabını vereceğine,BDP'ye saldırıyor. Sanırsınız ki, olayı yapan BDP'nin uçakları. Sanırsınız ki,hükümet BDP'dir.

Oysa daha dün Ak Parti ordunun kendisine tabi olduğunu,bundan dolayı başarılı sonuçlar aldığını basbas bağırmıyor muydu? Alın size başarılı sonuç.

Çok açık görülüyor ki, başta Ak parti hükümeti olmak üzere iktidarın tüm kurumları, bu olaydan sıyırma derdine düşmüşler. Nasıl unuttururuz hesabı yapmaktalar.

Eğer öyle olmasaydı, cenazelere, o köylülere bu kadar kayıtsız kalırlar mıydı? Bir köyde 35 genç beden toprağa verilecek, vatandaşı oldukları ülkenin hiç ama hiç bir yetkilisi ortalıkta gözükmeyecek.

Katliamın üzerinde 20 küsür saat geçtikten sonra da çıkıp, sağı solu suçlayacak? Galiba katliamı iktidar tam algılayamadı. Çıkıp hep birlikte bağırmak gerek: Siz bir katliam yaptınız.

Siz 19 çocuk öldürdünüz.Siz ülkenin tarihine çok ama çok kara bir sayfa eklediniz. Siz kürt ve Türk halkları arasına çok ama çok derin bir uçurum koydunuz.

Siz gerek katliamınızla, gerekse ondan sonraki mesajlarınızla, ülkeyi ikiye böldünüz. Bu tabloyla nereye varmak istiyorsunuz gerçekten?
Böylesine korkunç bir vahşetten dolayı, bir özür dilemeyecekseniz, siz şu mesajları hem dünyaya hem de yurttaşınıza vermektesiniz:

1) Benim yurttaşımın canı o kadar da değerli değildir.
2) 35 kürt gencinin ölümü özür için yeterli bir sayı değildir.Hatırlanacaktır, Mavi Marmara gemisinden dolayı Türkiye haklı olarak, İsrail'den özür ve tazminat istemekteydi ve hala da istemektedir. Peki İsrail çıkıp "Siz 35 yurttaşınızı öldürdünüz ve "özüre gerek yok tazminat neyinize yetmez" dediniz.Peki ben neden 10 kişi için özür dileyeyim? Sizin öldürdüğünüz 35 kişi değersiz de benim 10 kişi neden onlardan daha değerlidir?" derse ne diyeceksiniz? Kendi yurttaşında özür dilemeyi çok gören bir anlayış, yabancı devletlerin öldürdükleri yurttaşları için özür isteme hakkı yoktur.
Bir başbakan, 35 gencin param parça olduğu bir katliamda, o katliama neden olan kuruluşa teşekkür edebilir mi?

Bu düpedüz iyi ki öldürdünüz anlamına gelmiyor mu?

Hem buna hata diyecek, hem de hata yapanlara teşekkür edecek. Peşinde de çok üzüldüğünü söylerse kim inanır? 35 paramparça bedenin olduğu bir "hata" dan dolayı teşekkür hangi vicdana sığar?
Tez zamandan özür dilenmelidir. Hem de büyük harflerle. Eğer bu özür dilenmez ise, dersim için yapılan özürün siyasi amaçlı olduğu tümüyle ıspatlanmış olcaktır.
Başbakan bir gazeteye kızarken "Devlet kendi halkını bobalar mı" diye bir soru sormuştu.Ben de sormak istiyorum: Bobalamaz mı, bombalamadı mı? Hayır bombalamaz ise ne hatasından söz ediliyor? Neden tazminat ödeniyor? 35 can nezleden mi öldü? Eğer bu bir hata ise ve kasıt yok ise ne soruşturması yürütülüyor? Karar verilmiş, kasıt yok, sıradan bir hata, tazminatlar hazır.Soruşturma da ne ola ki?
Bu katliam bir şeyi açık seçik ortaya konmuştur:

Türkye'de basın yoktur. Yalnızca  iktidarın 4. kolu vardır.Korkuç bir katliamı, vermek için, 10 küsür saat bekleyeceksiniz,iktidarın ağzına bakacaksınız, ordan gelecek işaretle hareket edeceksiniz, "öldürüldüler" diyemeyeceksiniz,manipüle etmek için bin derede su getireceksiniz, "PKK köylüleri tuzağa düşürdü" gibi akla ziyan iddialarla, olayı örtmek için çıpınacaksınız(hala bunu söyleyen gazeteci müsvetteleri var ne yazık ki), ama siz basın olacaksınız,ama siz gazeteci olacaksınız.

Eğer öldürülenler PKK'li olsalardı, bu basının atacağı başlıkları, naraları insan düşünmek dahi istemez. Kesinlikle bir yılbaşı armağanı olarak sunmaktan hiç duraksamazlardı.

Oysa PKK'li dediği de bu halkın çocukları. Halktan yaratacağı etki bundan hiç farklı olmayacaktı. Bu gazetecilik mesleğine ve etiğine haksızlık. Varolan "basın" öğle bir ortam yarattı ki insanlık mumla aranır noktaya geldi. Herkesi zehirledi. Evet üç beş gazete ve gazeteciyi dışarda bırakarak, ülkemizde ne yazık ki gazetecilik bitmiştir. Tüm gazeteciler içerde artık.
İktidar şu an ülkeyi yönetemiyor. Seçimden önce girdiği çok tehlikeli kulvardan ülkeyi hızla uçuruma itmektedir.iktidar şunu iyi bilmelidir. Türkiye bir sofradır. Bu sofraya herkes artık kendi kimliği ile, kendi kültürü ile oturmak istiyor.

Bu sağlanmadıkça herkes kirlenecektir. Başta iktidar olmak üzere. Eni sonu bu sorun çözülecek. Hiçbir problem sonsuza kadar sürmez.

Halkını ve ülkesini seven liderler sorunları en az maliyetlerle çözmeyi amaç edinirler. Hele bu maliyet doğrudan can ise bunu çok daha hızlı yaparlar.

Bu kendi iktidarlarının sonu pahasına olsa bile. Tarihe geçmenin iki yolu var: Ya alabildiğince kirli olarak ya da sorun çözücü olarak. Tercih ülkeyi yönetenlerin.