Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Koçgiri başladı harba

Koçgiri diye bir coğrafi alan, bugünün haritalarında yoktur. Dolayısıyla, Koçgiri derken nereyi anlatmak istediğimizi belirtelim. Koçgiri, bugün (Sivas ve Erzincan'a bağlı) Zara, Divriği, Hafik, Refahiye, Kuruçay, Kemah, İmranlı ve Kangal diye bildiğimiz bölgenin toplamıdır.

Koçgiri ayaklanması, 1920 yılında, henüz cumhuriyetin kurulmadığı, Osmanlı’nın resmen yıkılmadığı koşullarda, Kürtlerin haklarını talep eden bir ayaklanmadır. İsyanın önderliğini Alişan ve Haydar Bey kardeşler ile Dersimli Baytar Nuri ve Alişêr ile eşi Zarife yapmıştır. Aslında Koçgiri İsyanı’nın hazırlık çalışmalarının, 1916 yılında, Kangal’ın Yellice nahiyesinin Hüseyin Abdal Tekkesi'nde yapılan bir toplantıyla başladığı söylenir. Bu toplantıdan sonra, 1918-1919’larda, bu toplantıyı düzenleyen Nuri Dersimi’nin, tekrar Koçgiri’ye gelmesi ve Kürt Teali Cemiyeti’nin şubelerini açması, isyanın hazırlıkları anlamında önemli gelişmelerdir.

Merkezileşmeye karşı özerklik talebi
Bu yıllarda Mustafa Kemal, yeni devletin kuruluşu için, Kürt ileri gelenlerinin katılımını sağlamak istediği Erzurum ve Sivas’ta kongreler düzenleyerek, çalışmalar yapmaktadır. Mustafa Kemal’in söyleminin esası, mealen, “Kürt ve Türklerin kardeş olduğu ve aynı dine inandıkları, gâvur olan ortak düşmana karşı ortak hareket etmenin gerekli olduğu” şeklindedir. Mustafa Kemal, 1919’da Sivas’ta görüşmelerini sürdürürken, Sivas Valisi Reşit Paşa aracılığıyla, Koçgiri’nin önde gelen Kürt liderleri olan, Alişan ve Dersimli Baytar Nuri Bey’lerle de görüşmek ister. Mustafa Kemal’in bu görüşme isteğine, Dersimli Baytar Nuri gitmez, Alişan Bey gönderilir. Mustafa Kemal, Alişan Bey’e, Zara, Nuri Dersimi’ye ise Dersim mebusu olmalarını önerir. Alişan Bey, hem kendi adına, hem Dersimli Baytar Nuri adına, bu öneriyi reddederek, “Kürtlerin hak ve taleplerinin karşılanması gerektiğini, bu yönlü gelişmeler olmadığı sürece milletvekili olmalarının söz konusu olmayacağını” söyleyerek, görüşmeyi bitirir.
Bunun üzerine, Koçgiri aşiret liderleri, toplantılar yaparak, durumu değerlendirir ve ne yapacaklarını tartışırlar. Burada çıkan sonuca göre Kürtler, Alişan Bey’in daha önce belirtilen düşüncelerine uygun olarak, bu yeni durumda, özerk siyasal durumlarının devamını talep etmeye, gerekirse, bu amaçla, ayaklanma dâhil, her yola başvuramaya karar verirler. Öte yanda merkezileşmeye çalışan yeni siyasal yapılanma, Koçgiri’de gelişen bu duruma karşı, Koçgiri’yi askeri ve siyasi olarak kontrol altına almaya yönelik hazırlıklara ve çalışmalara başlar.

İsyanın başlaması ve yenilmesi
Merkezi siyasal yapının, Koçgiri’ye askeri birliklerle girerek egemenlik kurmaya çalışmasını kabul etmeyen Koçgirili Mısto’ya bağlı birlikler, Temmuz 1920’de, Zara’nın Culfa Ali Karakolu’nu basarlar. Böylece Koçgiri başkaldırısı başlamış olur. Kürt isyancıların sürdürdüğü baskınlar sonucu, bölge, önemli ölçüde, Kürt isyancıların kontrolüne girer. Gittikçe genişleyen isyana, Dersim, Malatya ve o zamanki adı Arga olan Akçadağ’da bulunan Drajen ve Atma aşiretleri de ilgi göstermeye başlarlar.
Bu gelişmeler karşısında telaşa düşen Ankara Hükümeti, durumu kontrol altına almak ve isyanı durdurmak için yeni çalışmalar başlatır. Ümraniye nahiye müdürü olan isyan önderi Alişan Bey’i, Refahiye kaymakam vekilliğine, kardeşi Haydar Bey’i de, Ümraniye nahiye müdürlüğüne getirerek, onları isyandan vazgeçirmeye çalışır. Ancak isyan kararlılığında olan Koçgiri aşiretleri ve önderleri, bu durumda etkilenmedikleri gibi, isyanı büyütmek için yeni ataklar düşünürler. 
Dersim’in isyana katılmasını sağlamak için, Alişan Bey’in Dersim’e gitmesi gerektiğine karar verilir. Alişan Bey, Dersim’e gider ve Hozat’ta Dersim aşiret liderleriyle birlikte bir toplantı yapar. Bu toplantıda, Koçgiri’nin desteklenmesine ve bu durumun Ankara Hükümeti’ne bildirilmesine, ayrıca Kürtlerin isteklerini içeren bir mektubun Ankara’ya gönderilmesine karar verilir. 25 Kasım 1921’de “Batı Dersim Aşiret Reisleri” imzalı bu mektupla, Ankara’ya iletilen talepler, Kürtlerin varlığının ve özerk durumlarının kabulü, Kürt tutsakların serbest bırakılması, bölgeye gönderilen askeri gücün geri çekilmesi, bölgede Kürt memurların görevlendirilmesi, şeklindedir. Mektup, Ankara Hükümeti’ne verilmek üzere, mutasarrıf Rıza Bey’e teslim edilir. Ankara siyasal iradesinin, bu talepleri kabul etmesi söz konusu değildir ama isyanı bastırmak için de zamana ihtiyacı vardır. Bunun üzerine, Ankara Hükümeti, isyan önderleriyle görüşmek amacıyla, Koçgiri’ye bir ‘nasihat heyeti’ gönderir. Bu ‘nasihat heyetinin’ girişimleri çözümleyici olmaktan çok, oyalamak ve zaman kazanmak amacıyladır. Bu oyalamalar boşuna gitmemiş, bu arada kış gelmiş, Dersim’in ve Koçgiri’nin dağları geçit vermez olmuştur. Bu koşullarda isyancılar, ilkbaharı beklemek zorunda kalmışlardır.
Bu arada Mustafa Kemal, Diyap Ağa’nın da içinde olduğu çeşitli Kürt ileri gelenlerini ikna etmiş, Ankara meclisine girmelerini sağlamıştır. Bu durum, Koçgiri İsyanı açısından, olumsuz bir durumdu. Bundan başka, Aralık 1920’de Koçgiri İsyanı’nın önderlerinden Dersimli Baytar Nuri, bir tertip sonucu, tutuklanıp cezaevine atılmıştır. Ancak Dersimlilerin ve Koçgirililerin ısrarlı baskıları sonucu, serbest bırakılmıştır.


Ümraniye’nin ele geçirilmesi
Bu zaman içinde yaşanan en önemli olay, Mart 1921’de, Miralay Halis komutasında bir Türk müfrezesinin etkisizleştirilerek, Ümraniye’nin (İmranlı) ele geçirilmesi ve buraya Kürt bayrağının asılmasıdır. Ayrıca Miralay Halis’in, isyancılar tarafından yargılanarak idam edilmesi, sorunun Ankara nezdinden de büyük bir önemle ele alınmasına yol açmıştır. Bu gelişme üzerine Ankara Hükümeti, bir yanda, Koçgiri’ye Bitlisli Şefik’in başkanlığında, ikinci bir ‘nasihat heyeti’ gönderirken, diğer yanda, bölgede sıkıyönetim ilan ederek, Sakallı Nurettin Paşa komutasındaki orduyu Koçgiri’ye gönderir. İkinci ‘nasihat heyeti’, Haydar Bey ve diğer Koçgiri beyleriyle görüşmeler yaparak, onlarla Ankara arasında bir sözde anlaşma sağlamaya çalışır. 
Nurettin Paşa ve ordusu Koçgiri’ye gelince de, ‘nasihat heyeti’, işi bittiği için, Koçgiri’den ayrılır. Nurettin Paşa, 29 Mayıs’ta Erkan-i Harbi Umumi’ye gönderdiği bir yazıda, mealen, "bu işin çözümünün daha çok şiddetli davranmakla mümkün olabileceğini" belirtmekte ve ‘böyle davranacağını’ ifade etmektedir. Nurettin Paşa, önce Koçgiri’yi, Dersim’de ve güç alabileceği tüm çevresinden kopartır, yolları keser, kontrol altına alır. Sonra, tüm direniş merkezlerine saldırlar başlatır. Ayrıca, kendisi için çalışacak hainler arar ve hiç zorlanmadan bulur, Ginyan aşireti reisi Murat Paşa, bu işi yapmak için çok heveslidir. Bu arada Ankara Hükümeti, isyanın bastırılması için, Topal Osman adındaki bir çete reisini de, görevlendirir. Koçgiri, artık kan akmaktadır. Köyler basılır, evler yakılır, ihanet ve zulüm kol gezmektedir.

Katliam tüm vahşetiyle yaşanmakta
Koçgiri zordadır, katliam tüm vahşetiyle yaşanmakta, ihanet tuzaklarını kurmaktadır. Ginyan aşireti reisi hain Murat Paşa, Kangal ağası ittihatçı Kürt Hacı Ağa’yla yaptığı görüşmeden sonra, isyan önderlerinden, Seyit Aziz’i, Zalim Çavuş’u ve kardeşi Hüseyin Çavuş’u tuzağa düşürerek yakalamış ve devlete teslim etmiştir. Nurettin Paşa kuvvetleri, Kurmeşan aşireti lideri Güzel Ağa’yı, şehit etmişlerdir. Topal Osman çetesi Haydar Ağa’nın konağına saldırarak yakmış ve ailesini esir almıştır. Aşiretlerin önderi durumunda olan Sabri ve Bahri Beyler de, girdikleri çatışmalarda şehit olmuşlardır. 
Durumu değerlendiren Haydar Bey, 2 bin kişi ile 24 Nisan 1921’de, Erzincan-Pülümür üzerinde Dersim’e çekilmek, orada almayı düşündüğü kuvvetlerle tekrar dönmek için, çıktığı Dersim yolculuğunda, yine bir ihanetle karşılaşır. Kureşan aşireti lideri Kör Paşo, Haydar Bey’in yolunu keser. Haydar Bey’e, “kendisini desteklemediklerini, bunun için de Dersim’e girmesini istemediklerini,” söyler. Beklemediği bu ihanet karşısında şaşkına dönen Haydar Bey, Dersim’e girmek için kardeş kavgası yaşamakla, geri dönmek arasında kalır ve “bir kardeş kavgası yaşamak istemediğini” belirterek geri döner, Koçgiri dağlarına. Ancak ailesinin rehin alınmasından ve genel gelişmelerden dolayı, isyanı sürdüremez. Bu durum, Koçgiri İsyanı’nın sonu demektir.

Artık Koçgiri’de, kırım zamanıdır
Bu şekilde yenilgiye uğrayan Koçgiri İsyanı’ndan sonra, Nurettin Paşa ve Topal Osman, katliamlarını yoğunlaştırırlar. Artık Koçgiri’de, kırım zamanıdır. Koçgiri yanmış, yıkılmış, çocukların, kadınların, yaşlıların içinde olduğu binlerce insan, her türlü vahşet yöntemleri kullanılarak, öldürülmüşlerdir. Bir biçimde ölümden kurtulanlar, dağlarda, mağaralarda yaşamak zorunda bırakılmışlar, yakalanıp öldürülmeyenler sürgün edilmiştir. Sınırsız ve kuralsız bir katliam yaşatılır Koçgiri’de. O denli insafsızlık ve gaddarlık gösterilmiştir ki, o günün meclisinde bile bazı milletvekilleri sert tepki göstererek, Nurettin Paşa’nın ve Topal Osman’ın yaptığı zulme karşı çıkmak zorunda kalmışlardır. Muş mebusu Hacı A. Efendi, meclis oturumunda, ‘gördükleri ve duydukları karşısında dehşete düştüğünü’ belirtmektedir. Lazistan milletvekili Ziya Hurşit de, bu katliama karşı çıkanlardandır.
Esas yoğunluğu 1921 yılının yaz aylarına kadar süren Koçgiri İsyanı’nın bastırılmasından sonra, önderlerin kimi teslim olur, kimi ihbarlar sonucu yakalanır. Haydar Bey, Koçgiri’ye döndükten sonra, yapılan görüşmeler sonunda, 1000 kişilik maiyetiyle birlikte teslim olmaya mecbur edilir. Alişan Bey, Ankara Hükümeti’yle yaptığı görüşme sonucu, af edilmek şartıyla, teslim olmayı kabul eder.

Yargılamalar
Dönemin sıkıyönetim mahkemesinde yapılan yargılamalar sonucu, 400 Koçgirili yargılanır. İsyanın önderlerinden 15 kişi vicahen, 95 kişi de gıyaben idamla, geriye kalanlar da çeşitli hapis cezalarıyla cezalandırılırlar. Ancak, henüz yeni olan Ankara Hükümeti, bu idamları uygulamayı göze alamaz ve iki ayrı af yasası çıkartarak, Dersimli Baytar Nuri ve Koçgirili Alişêr ve eşi Zarife dışındaki önderleri affeder.
Buna rağmen, isyan önderlerinden Alişan ve Haydar kardeşlere sürgün cezaları uygulanır. Alişan ve Haydar Bey’ler, 1931’de çıkan bir af kanunuyla Koçgiri’ye dönerler ve Ümraniye’de yaşamaya başlarlar. Ancak dönemin kaymakamının örgütlediği iddia edilen bir saldırı sonucu, evlerine atılan bir bombayla Alişan Bey ölür, Haydar Bey ağır yaralanır. İsyan önderlerinde Alişêr, eşi Zarife ve Dersimli Baytar Nuri, Dersim’e geçerler. Koçgiri İsyanı’nın yenilmesinde büyük rolü olan hain Murat Paşa ise, direnişçiler tarafında, 1926 yılında öldürülür. Böylece ihanet cezasız kalmamış olur.

Ebubekir Hazım Tepeyran
Koçgiri Katliamı’ndan sonra, Sivas’a vali olarak giden, Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Oktay Akbal’ın dedesi Ebubekir Hazım Tepeyran, yakın dönemde yayınlanmış olan anılarında, 1921 yılında yaşananları, “orada komutanlık yapan Nurettin Paşa’nın, acımasız bir katliamı olduğunu” yazmaktadır. Aynı yetkili, anılarının başka bir bölümünde, “Ümraniye bucağına ve Zara ilçesinin merkezine bağlı köylerden 76 ve Divriği ilçesinde 57, toplam 132 köy, savaştaki düşman istihkâmları gibi yakılmış, yıkılmış ve yüzlerce nüfus öldürülmüştür. Binlerce nüfus da dağlarda, kırlarda, açlıktan ve sefaletten ölüme mahkûm edilmiştir.” Tepeyran devamla, “Nurettin Paşa, yarattığı facialarla yetinmemiş, Koçgiri ileri gelenlerinden öldürülen ya da can korkusuyla dağlarda saklanan kişilerin ailelerini de Sivas’a sürmüştü” demektedir.

Topal Osman

Topal Osman, taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmamacasına, insan öldürür Koçgiri’de. Çoluk-çocuk demeden binlerce Alevi’nin vahşice öldürülmesinden birince derece sorumludur. Çoğu insanı, üzerine benzin dökerek ve karınlarını deşerek öldürmüştür. Topal Osman, yıllar sonra, Ankara Hükümeti tarafından kullanılmasına gerek kalmadığı için ve aralarında doğan bir sorundan dolayı, merkezi hükümet kuvvetleriyle girdiği bir çatışmada öldürülür. Ölümüne yasallık verilmesi için, yapılan yargılamada, idama mahkum edilir. Topal Osman’ın idam kararı, Ankara-Buğday meydanında, kafası koparıldığı için, ayaklarından asılarak yerine getirilir.

Alişêr ve Zarife


Alişêr
Alişêr, 9 Temmuz 1937’de öldüğü zaman tahminen 55 yaşlarında idi. Alişêr, bir halk hareketinin önderi, bir siyasetçi olarak, Koçgiri İsyanı’nda önemli bir rol oynamıştır. Koçgiri İsyanı’nda yaşanan yenilgiden sonra, Nisan 1921’de eşi Zarife ile birlikte Dersim’e gitmiştir. 
Alişêr ve eşi Zarife, Dersim Katliamı devam ederken, 9 Temmuz 1937 Cuma günü, Kafat köyü yakınlarında kaldıkları bir mağarada, hain Rehber ve çetesi tarafından, tuzağa düşürülerek öldürülürler. Alişêr’in ve Zarife’nin başları, hain Zeynel tarafından kesilerek, General Alpdoğan’a verilmek üzere Alb. Nazmı Sevgen’e teslim edilir. Katil ve hain Zeynel’e, Alişêr’i öldürdüğü gün, devlet tarafından 100 altın verilir. Ancak Zeynel’le işi bitenler, onu da daha sonra, oğluyla birlikte öldürmüşlerdir. Alişêr, isyan önderi olmasının yanında aynı zamanda Kürtçe ve Türkçe güzel şiirleriyle de bilinmektedir.

Alişêr’in bir şiirinde;
Koçgiri başladı harba
Sesi gitti şarka garba
Bir ordu asker geldi
Dayanamadı bu darba


Zarife
Alişêr’e, tüm yaşamında eşlik eden Zarife, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, güzel bir kadın olarak anlatılır. Dost-düşman herkesin takdir ettiği, omzunda tüfeği eksik olmayan yiğit bir Kürt kadınıdır Zarife. Nazmı Sevgen; “Alişêr’in karısı Zarife de dikkate şayan bir tiptir. Kocasına, silahlı olarak her zaman refakat ve eşlik etmiş, sonunda o da kocasıyla birlikte kaçınılmaz sona ermiş, fakat bu anda dahi Vank’lı Efendi adında birisinin canına kıymıştır” diyerek, düşmanı olmasına rağmen takdir duygularını dile getirmekten kendisini alıkoyamamıştır.


AZİZ TUNÇ / Yazar Aziz Tunç, ‘KCK’ operasyonları kapsamında tutuklu bulunmaktadır.