Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

„Sesle Barış Arası Barış Olmaz“-A.Haydar Gürbüz

Türkülerin kıyısında yürürken bu kıyıyı besleyen şiirlerin tarlasında buldum kendimi, şarkılarımızı besleyen bu verimli tarlada renga renk çiçekler arasında şöyle keyfimce bir dolaştım, boynu bükük karanfiller gördüm,üzüldüm,henüz yeni fidelenmiş yaşama merhaba demeye hazırlanan gelincikler gördüm,umutlandım,bu tarlada bütün renkleri görmek mümkündü, kardeşçe yaşıyor kardeşçe paylaşıyorlardı kelimeleri, sevindim, ara ara beni gözyaşlarına boğsalarda  bu renklerde büyük bir mutluluk duyarak gezindim, bu tarlada kimler yoktu ki neler söylenmiyordu ki, şiirler şarkılar bu tarlada ilk söyleniyordu ve rüzgarların kanatlarında dünyanın bütün kıtalarına ulaşıyordu. Kimilerine sevda şarkıları, kimilerinede savaş çığlıkları ve acıları düşüyordu işte bizede bu acılar nasip olmuştu....

 

Yaşadığımız coğrafyada bugüne kadar Edebiyat alanında bizlere kayda değer bir geleneğin bırakılmadığı veya yaratılmadığı görülmektedir. Şöyle bir etrafımda olan bitene baktım,kendimce anlamaya ve yorumlamaya çalıştım, şarkılarımıza yöneldim savaşın etkilerini yaşadım, baskıların en alasını yaşadım bu şarkılarda kolay olmasa gerek  asırlardır herşeyiyle baskı altına alınmış bir halkın şarkılarında elbetteki bu yaşanılanlar olacaktı, şiirlere takıldı gözlerim her mısrasında yaşanılan acılar dokunuyordu bana ..Sonra Nazım Hikmet’in bir şiirine takıldım,ne güzel karşılıyordu

“hoş geldin” diyordu Nazım;

Hoş geldin

Ayrılık uzun sürdü

Özledik, gözledik

Hoş geldin

Biz bıraktığın gibiyiz,

Ustalaştık biraz daha

Taş kırmakta

Dostu düşmandan ayırmakta

Ve devam ediyordu Nazım “yürüyelim “ diyordu, vaktimiz çok yok yapılacak o kadar işimiz varki,lafımızı yürürkende söyleriz diyordu ve bu çok anlamlıydı,yerimizde durarak hiçbir menzile varamayız bunu anlatmaya çalışıyordu illada hareket ve eylem diyordu...

Dinleyip diyecek çok

Fakat uzun söze vaktimiz yok

Yürüyelim

Son 30 yıldır ülkemizde süren bir savaş vardır ve bu savaş hala devam etmektedir bu savaşa parelel olarakta kürt halkı talepleri doğrultusunda yürüyüşüne devam etmektedir. Kürt halkının artık kendi değerlerini kendi sevinçlerini yaşama vakti gelmiştir,kendi şarkılarını özgürce haykırma devri gelmiştir, kendi romanını kendi geleneğini özgürce yazma zamanı gelmiştir,bunları artık engelleyecek ve yasaklayacak hiç bir güç kalmamıştır kürt halkının gözünde, yapılması gereken heryönüyle bu toplumsal hiyerarşiye sahip çıklıması ve sağlam temellere oturtulması için istenilen barışın bir an önce inşa edilmesidir. Şarkılar hiç bir zaman ayrılıklardan hoşlanmazlar,şiirler birlik ve beraberlikten barıştan çokça bahsederler,ellerinde silahlarıyla dağlarda yıllardır vuruşan özgürlük savaşçıları bugünlerde barışın getirdiği duyguları yaşamaktadırlar, onlara karşı savaşı yürüten yoksul askerlerde aynı duyguları beslemekte ve istemektedirler, birilerinin  kendi iktidarı ve sermayesi için savaşı diretiyor olması kürt halkının bu istemlerinden asla vazgeçirmeyecektir, kürt halkının sesi kulağı olan televizyonlarının kapatılması da bu gelişmelerin önünü tıkamayacaktır,her çıkmazın mutlaka bir nedeni vardır ve bunu kürt halkı kendi tarihindeki gelişmelerde çokça öğrenmiştir. Beranger,

 “ben şarkı yazmak için yaşıyorum,

 Beni kovarsanız,mösyö,

Yaşamak için şarkı yazarım”

diyordu bir şiirinde buna ek olarak bizlerde barış elimizi geri çeviren zihniyete şunu söyleyebiliriz,

“Biz barışı sağlamak için elimizi uzattık

Tutmazsan  elimizde,itersen bir yerlere

Özgürlük için vuruşacaktır ellerimiz bilesin”

Meramımızı her alanda anlatmaya dillendirmeye çalıştık, şiirlerin toplumlar üzerindeki etkileri azımsanmayacak kadar güçlü ve derindedir ne toplum şiirlerde ayrı nede şiirler toplumdan kopuk düşünülebilir.

İnsanlar aralarındaki anlaşmazlıkları savaşlara dönüştürdüklerinde geriye hüzünden başka bir şey kalmıyor, zorluk derecesi yüksek acıların kaldırılmasında şiirlerin ve şarkıların yeri büyüktür,şairler bu trajedileri şiirlerinde dile getirererk gelecek kuşaklara ders niteliğinde aktarıp bu olayların tekrar yaşanmaması için temennilerini mısralarında belirtmektedirler. Savaşların yaşandığı her alanda karanlık güçler mutlaka odaklanır ve ortamda nemalanırlar, karanlık sokaklar yaratırlar bu karanlık sokaların aydınlanmısını isteyenlerin akibetleri bazen öldürülmekte olsa aydınlatma çabalarında asla vazgeçmemişlerdir. İran’lı Şair Ahmed Şamla “Seni Seviyorum” adlı şiirinde bu karanlık sokakların kızgınlığını aslında dile getiriyordu;

Gece yoktur bizim tarafımızda,

Sesle barış arası barış olmaz,

Beklemede sözcükler,

Yalnız değilim ben seninle,

Kimse kimseyle yalnız değil,

Gece yıldızlardan daha yalnız

Senin avuçlarındadır sokağın kızgınlığı,

Dudakların şiir parlıyor,

Seni seviyorum,

Gece kendi karanlığından korkuyor...

Yaşadığımız ülkenin sokakları uzun zamandır karanlık, bizim korkumuz bu sokakların karanlığından değil bu sokakları karartıp korkuluğa çevirenlerdendir korkumuz,bu yüzden bu sokaklar mutlaka aydınlığa kavuşturulmalıdır ve bu karanlıklarda nemalananlar bunun hesabını mutlaka vermelidir,barışı baltalayarak insanlığa acı çektiren zulüm çektiren bu karanlık güçlerin sokakları aydınlatıldığında gerçek yüzleri ortaya çıkacaktır bu yüzden savaşı tırmandıran ve barışın önünü kesen bunlardır....

“Sesle barış arası barış olmaz” olmaz diyor iranlı şaiır ve tamda bize uyarlanmış bir söz oluyor, kendi sorunlarını barışçıl bir çabayla çözmeye çalışan biz kürtlerin bu çabasına karşın kardeş halkımızın sözlü söylemleri bir fayda getirmiyor,kendi yasalarında çivi söktürmeyen bu zihniyet başkalarının hertürlü hakkına çivi çakmakla, sökmekle meşgul olmaktadır. Bu yüzden onlar kendi karanlıklarından korkmaktadırlar,bizim aydınlık yüzümüz o karanlıkları aydınlattığında ortaya çıkacaklardan korkmaktadırlar,tarihten günümüze kadar bu karanlık sokakların bekçiliğini yapanlar kendilerine yönelen herşeyi yok etmekle meşgul olmuşlardır fakat günün birinde bu korkuları kapılarına dayanacaktır bundan kaçış olmayacaktır çünkü gelecek herzaman doğruyu yakalamış ve yanında olmuştur..Kürtçe şarkılarımızı çaldılar,şiirlerimizi kendi şiirleriymiş gibi sahiplendiler,şairlerimizi işine gelenleri sahiplendiler kendilerine muhalif olanları ya sürgüne veyahutta mapusa yolladılar halada yollamaktadırlar,barış kavramını suç olarak algılamaktadırlar,Anadilimizi bir hak olarak görmemektedirler,kardeş halkımızda bu konuda onları izlemekte seslerini çıkarmamaktadır.

Kürtçe şarkıları ekranlarına taşırken sadece eğlence amaçlı izin verdikleri belli oluyor,yani şarkılarımızla şiirlerimizle eğleniyorlar,dilimizi sadece bir şarkı dili olarak görmek istiyorlar, Biz kürtler yıllardır silahların gölgesinde yaşarken şarkılarımızda ve şiirlerimizde bunları anlatırken sağır sultan misali türk kardeşlerimiz bize bunları reva görmekte yükselen barış seslerine cevap vermemektedir. Bizler bu kıyılarda yürürken savaşların olmayacağı bir gelecek umudunu taşıyoruz..

Uzatıyorum elimi,

Sende uzat,

Uzatki tutayım elini,

Biliyorum kızgınsın bana,

Kızgınsın çünkü,

Efendimsin  demiyeceğim sana,

Emirlerine boyun eğmeyeceğim,

Bu yüzden kızgınsın bana,

O kadar kızgınsın ki,

Elini uzatırken titriyorsun,korkuyorsun,

Korkma diyorum tut sana uzatılan bu eli,

Bu ellerin nasırlarını hissetmelisin,

Dokunmalısın ve anlamalısınki

Bu  nasırlar,çatlaklıklar,

Dostluğun ve barışın yol haritasıdır,

Dostluktan ve barıştan korkma uzat elini henüz geç değil....

Ali Haydar Gürbüz