Kaybolmuş Değerler -Ali Haydar Gürbüz
Kır yaşamını terkederken belkide özgür ve doğal bir yaşamı terkediyorduk, dağımızdan taşımızdan koparak uzaklaşan bir yaşama doğru gidiyor güzel olan saf olan menfaatsiz olan herşeyden uzaklaşıyor kopuyorduk. Derdin insan yaşamında kronikleşeceği bağımlılığın artacağı,borçların çoğalacağı, geleceğe dair umutların, söylemlerin içeriğinin ve inanırlılığının yitireleceği kollektif yaşamın yerini bireyselliğe bırakacağı gidişatı seçmiş oluyorduk, aldığımız kültür ve edindiğimiz yaşam alışkanlıklarına uymayan ve hiçte hoş olmayan (hoş olsada alışamayacağımız) bir hayatın içerisinde şöyle veya böyle kendimizi buluyorduk. Kır yaşamımızı gurbet ellerde anlatırken yüzümüzde beliren mutluluk çok şey ifade etmektedir. Şimdiki hayatımızda geçmişe oranla daha çok şeye sahibiz ama bir türlü memnun olamadığımız gerçeğini de belirtmem gerekiyor.
Bütün kapıları kapadım
Işıkları söndürdüm
Kendimi karanlığa
Sessizliğe ve yalnızlığa bıraktım
Şimdi çok sakinim
Ve huzuru dinliyorum
Birde huzur anlatan şarkıları
O hiç tanımadığım tadamadığım
Ve aslında hayatımda herzaman
olması gereken anı yaşıyorum
Stresten uzak
Boş lafların tınısından uzak
Siyaset ve ikiyüzlülüğün yaşanmadığı
Bu anı yaşıyorum
İşin özü yalnızlığımı
Vede kendimi yaşıyorum
Birde tabi
Kendimden ne kadar uzaklaştığımı vede
Koptuğumu anlıyorum...
Ali Haydar Gürbüz
Hayatımda birçok şeye değer verdiğim olmuştur, bu değerler uğruna maddi manevi bir çok şey yitirdiğim olmuştur, Belkide yitirdiğim bu şeylerin benim için , uğruna umut ettiğim hayellerim yanında pekte bir önemi olmamıştır kendime dert etmemişimdir sonuçta kaybedilenlerin yanında kazanılanları görmek ve öne çıkarmak bana daha mantıklı ve doğru geliyordu. Kendime değer verirken yaptıklarımla ancak bir sonuca gidebiliyorum, yapacaklarım beni bu değerlerden koparabilir de uzaklaştırabilir de, kişi olarak herzaman en iyisini tasarlarsın düşünürsün bu anlamda çalışmalar yürütürsün ama bu doğru algılama pratikte bazen tersi sonuçlara tekabül edebiliyor işte o zaman bu yanlışlar senin sahip olduğun değerleri bir anda yokedebiliyor. Toplum olarak son yapılanlar ve yazılanlarla kişileri yargılama alışkanlığına sahibiz hatta bu anlamda dünyadaki diğer toplumlarda en öndeyiz diyebilirim.Yıllarca dostluğundan endişe etmediğin birilerine herhangi bir eyleminden (yazılı veya pratik) ötürü yanlışını belirten düşünceni söylediğinden o dost sandığın ve yıllarca değer verip kendinden uzaklaştıramadığın kişi bir anda kayıplara karışabiliyor senden uzaklaşabiliyor, dünya pohpohlama dünyası herkesi mükemmel göstereceksinki kimselerden uzaklaşmayasın bunuda ben yapamıyorum kişinin kendi yanlışını görmesini sağlamak kanımca en iyi davranışlardan biridir ve dürüstlüktür başka türlüsü artistliktir...
Son dönemlerde şahsıma yönelik birkaç mail aldım hepsininde altında sahte isimler var, dikkate almayayım diye kendimi zorluyorum ama bu maillerin içeriğinde kişiliğime yönelik sahip olduğum etnik yapıma yönelik hiçte hafife alınmayacak hakaretler vardır. Kimden geldikleri belli değil ama beni iyide tanıdıkları belli. Bir avukat arkadaşımla durumu konuştum bu işin arkasına düşmenin bir anlamının olmadığını çok zaman alacağını ve bu tür davalarda da herhangi bir sonucun alınmadığını söyledi yani kısacası çilesine cabasına değmez dedi. Evet aslında hak veriyorum bende bu durumda rahatsızım umarım bu mailleri yazan veya yazanlar önümüzdeki dernek kongresine gelip orada dertlerini dile getirip konuşurlar. Gurbette bölgemiz ve özeldede köyümüz için yapmaya çalıştığım/ız çalışmalarda bu derece rahatsız olan ve sırf bu çalışmalardan ötürü (başka bir neden düşünemiyorum) bana yönelik şahsıma yönelik yazı yazanların art niyetli oldukları aşıkardır.Ama işin bir başka tarafıda uzun süre bir kurumun içerisinde kalmanın doğru olmadığı bazı görevlerin artık yeni kuşaklara bırakılması gerektiği gerçeğidir. Kurumların önünün açılması ve çalışmalarının dahada ileriye taşınması açısında önemlidir.Bu konularda çalışmalarımızın yeterince açık ve şeffaf olduğunu biliyorum bu anlamda da bana yönelik gelen çirkin eleştirilerede kongrede iyi bir cevap verebileceğimizi düşünüyorum.
Yaşadığım yerde binlerce km uzaklıkta bir coğrafya için bazı şeyler yapmaya çalışıyorsam/sak bu benim orada ve burada yaşamakta olan topluma karşı sorumluluğumdan kaynaklanmaktadır. Devrimci kültür edinmiş birinin kendi toplumundan kopuk yaşaması düşünülemez, sorunlara karşı duyarsız kalması düşünülemez nasılki başka ezilen halkların davasının sorunlarına karşı sorumluluk taşınıyorsa onlardan bir adım önde önce kendi halkının sorunlarına çare olunmalıdır. Bende bir kürt yurttaşı olarak elbetteki önecelikle kendi halkımın sorunlarıyla ilgileneceğim bundan doğal daha ne olabilir ki, Şimdi benim sorunlarım dağ gibi büyürken ve benim yanıbaşımda yaşamakta olan bir başka halk –kardeş halkım-bana bu sorunlarımın çözümünde yardımcı olmuyor illada kendi milliyetçiliklerini dayatıyorlarsa benimde artık onlardan bağımsız düşünmem ve kendi başımın çaresine bakmam kadar doğal ne olabilirki. İllada birilerine bağlı kalmanın bir anlamının olmadığını düşünüyorum. BU anlamda 1-13 Eylül arasında Avrupa’da yapılacak “kürt kimliğni tanıma” kampanyası benim içinde önemlidir. Almanya’da türk kökenli bir alman olarak tanınacağıma etnik kimliğim olan kürt kökenli bir alman olarak tanınmam en doğrusudur ve bu hakkım için bu kampanya son derece önemlidir.Burada yaşayan tüm kürtlerin bu kampanyaya katılmaları gerekli ve hatta vazifeleridir.Kaybolan yitirilen değerlerimize gerçek kimliğimizi sahiplenerek geri kazanabiliriz. Atılan bu adımlar önemsenmelidir.
Bir iki cümlede Burkay hakkında yazmadan geçemeyeceğim. Kemal Burkay 31 yıl sonra Tayip Erdoğan’ın davetlisi olarak elini kolunu sallaya sallaya Türkiye’ye gitti ve oradada vali yardımcısı ve AKP hükümeti tarafından karşılandı evet ayağının tozuyla hükümetin açılımlarını övdü. Yakında alternatif bir kürt partiside kendisine kurdurturlar, şimdilik devletin desteğiyle dört köşe olmuş durumda ama önümüzdeki günlerde oda durumun bu şekilde yürümeyeceğini görecektir.Doğrusu memleket hasretini giderme uğruna geçmişine sünger çeken bir kürt aydını olmak istemezdim, Kemal Burkay bugün Türkiye’de rahat olabilir ama yarın Kürdistan topraklarına ayak bastığında gerçeklerin orda görüldüğü gibi olmadığını anlayacaktır. Bu saatten sonra birde Burkay’a TRT6’de bir proğram ayarlanmalı ve kürt halkına karşı Burkay silahı hükümet tarafından kullanılmalıdır , buda uzak bir ihtimal değildir, bundan sonra kuvvetli bir ihtimalle gelecek olan Şıvan Perwer’dir. AKP hükümeti orduyla başaramadığını bu kürt aydınlarını kullanarak başarmak isteyecektir ama buda beyhude bir çabadır.Demokratik Özerklik ve kürt kimliğinin tanınması çalışmaları artık geri dönülmeyecek şekilde yürütülmektedir K.Burkay ve Şıvan Perwer gibi kürt aydınlarının hükümet tarafından kullanılmasıda bir sonuç vermeyecektir.
Ali Haydar Gürbüz