Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

"Kürtlük Aidiyeti" Güçlendirilmeli

Yıllar önce yazdığım bir makalede de değinmiştim;”Emperyalizmin bir ülkeyi işgal etmeye hazırlanırken,bölgeye işgal öncesi kendi kültürünü yerli halka beğendirme, şeffaf ve güzel göstermek için ünü uluslararasına yayılmış,tanınmış popüler bir şahsiyet yollar, onu televizyon ve basınla renkli göstermeye çalışırlar böylece hem kendi yaşamlarını bölge halkına renkli gösterme hemde işgal hareketlerini bölge halkına kabul etirerek kendilerini haklı gösterirler” hatırlanacağı üzere aynı seneryoyu Suriye’ye müdahale içinde kullanmışlardı, orada gelecek göçmenlere veya mültecilere daha iyi bir hayat vaad ediyorlardı.

Emperyal güçler baskı altındaki yoksul halkların hayatlarını güzelleştirme ve boyundurluktan kurtarma gibi propaganda ve vaatler baskı altındaki yoksul halkların ilgisini çekmiyor değildi, aslında baskı altındaki halkların veya toplulukların kendilerini kurtaracak bir güce hemen yanaşacakları bilinen bir durumdur. Peki bu durumda dört parçaya ayrılmış Kürdistan’a böyle bir güç yardımcı olabilir mi?

Kürt halkı bu durumda nasıl hareket etmeli ne istemelidir?

Herşeyin açıktan açığa yürütüldüğü günümüz dünyasında Kürt sorunu karşısında çok derin politik analizlere girmeye gerek olmadan en son söylenecek olanın en başta herkes tarafından söylenmesi daha gerçekçi bir duruş olacaktır.Şayet Kürtler yüzyıllardır bağlı bulundukları efendilerine hizmet ederken mutlu olsalardı bugüne kadar tek bir başkaldırı veya çatışma yaşanmazdı, halbuki günümüze kadar Kürtlerin yaptığı başkaldırıların haddi hesabı yoktur. Demek ki Kürtler tarihsel süreç içerisinde birlikte yaşadıkları hiçbir iktidarla memnun olmamıştır.mesele siyasal taleplere ve istemlere gelince bütün iktidarlar veya efendiler kürtlerin bu taleplerine yasaklarla,baskı, tutuklama ve katletmelerle cevap vermiştir. O zaman geriye en son söylenmesi gerekenin en başta söylenmesi zarureti ile kürtler bağımsız bir devlet olmadan asla ve hiçbir zaman tam olarak haklarına sahip olamayacaklardır.Bunun için bir başka devletin yardımına gerek duymadan kendi güçlerini ve iradelerini birleştirmeleri yeterli olacaktır.

Peki bunun için Kürtler neler yapıyor?

Kürt sorunun çözümü noktasında 2012 yılının ortalarına gelindiği bir dönemde dahi tüm bölgelerin Kürtleri henüz gerçek anlamda doğru bir strateji belirleme noktasında yanyana gelmiş değiller, kimileri Suriye’nin bölünmesi halinde muhtemel bir statü kimiside Irak’ın bölünmesi halinde bağımsız bir Kürdistan beklentisi içerisinde kendilerine düşecek payı beklemektedirler, kimiside bütün baskılara, yasaklara ve tutuklamalara karşın hala birlikte bir yaşamın peşinde, oysa tüm bu beklentiler gerçek anlamda Kürt sorununa çözüm getirmeyecektir, bölge devletleri kolay kolay buna onay vermeyeceklerdir ayrıca - ki belkide en büyük sıkıntı burada- Kürdistan’ın dört parçasında da Kürt olma aidiyeti tam olarak bütünsellik içermiyor. Her bölgenin Kürdü kendisini farklı hissediyor kimisinde biraz araplaşma, kimisinde türkleşme sözkonusudur, gerçek anlamda bir Kürt portresi ve aidiyeti yaratma noktasında çalışmalar günümüze kadar yetersiz kalmış veya hiç yapılmamıştır.

Yeryüzündeki savaşların, devrimlerin, reformların yeni yasaların ve değişimlerin insanların içindeki “aidiyet” duygularını yok edemedikleri herhangi bir değişikliğe uğratamadıkları söylenebilir fakat bu durum özellikle Türkiye’de yaşamakta olan Kürt Alevileri için aynı değildir, “biz Aleviyiz Kürt değiliz” tanımlamasıda tamda buna örnektir, kendilerini Kürt olmanın ötesinde türkleşmiş gördüklerinde bunu söylemektedirler. Kürtlük aidiyetleri zayıflamış bir toplum yaratılmıştır bunlarda da değişim ve dönüşüm erken olur kanısındayım.

Bugün Avrupa ülkelerinde yaşamakta olan her milliyette göçmen, yıllar geçmesine rahmen hala kendilerini bir Alman gibi,Fransız gibi hissetmiyorlar,günlük ve yaşamsal çıkarları gereği göstermelik bazı durumlar olsada özlerinde geldikleri ülkelerin kültürleri ve aidiyetleri hakimdir. Kendi ülkelerinde yaşanan gelişmelere karşı daha duyarlı ve içseldirler.Her göçmenin evinde mutlaka öncelikli olarak kendi anadillerindeki tv kanallarının sesleri yükselir, Yunalının evinde yunanca,türkün evinde türkçe, arabın evinde arapça konuşulur.Kürtlerde ise bu durum böyle değil, bizde ise, ilk önce bizi ezen ulusun televizyonlarında çıkan sesler dinlenilir, kürtçe konuşma ve kanallar tali plandadır, hatta hiç dinlenilmiyor diyebilirim, siyaset dilimiz çok keskin konuşur farklı söylenir, “kültürümüze ve dilimize sahip çıkalım” der,tüm bu sözler ve istemler dilimizin bir parçası olmuş ama pratikte buna uyan kim? En alt birimden tutunda en üst birime kadar ezen ulusun diline olan bağımlılıktan kendimizi kurtaramıyor veya birşekilde kurtulma çabası içerinde olamıyoruz. Buda biz Kürtlerin en acı gerçekliğidir. Daha dün izlediğim bir tv proğramında sunucu kaç kişiye kürtçe kendinizi anlatın dediğinde kimse kürtçe konuşmaya cesaret edemedi,edemedi çünkü kendilerini kürtçe ifade edemiyorlardı anadillerini bilmiyorlardı ve en acısıda öğrenme gayreti dahi göstermemişlerdi.

Siyaset dilimiz neden hep özgürlükten, kardeşlikten, eşitlikten dem vurur durur?

Gelelim meselenin çok daha farkındalık olması gereken durumuna; Kürt halkının tıpkı dünyadaki diğer halklar gibi kendi başına bir halk olduğu gerçeği tartışma götürmez bir realitet, kendi içinde farklı etnik yapıları barındırdığıda bir diğer doğru fakat bu halk nedense kendisine ait bir ulustan yoksun geçmişten günümüze kadar bağımsız bir strateji yürütememiş veya bağımsız olamamışlar. Bunda yukarıda belirttiğim “kardeşlik ve eşitlik” kavramları çerçevesinde yürütülen siyaset ve buna parelel olarak uygulamalarında önemli etkileri olmuştur. Bu etkiler hiç kuşku yok ki gelişen süreç içerisinde hep Kürtlerin aleyhine olmuş, bağımsızlık duygularını ve Kürtlük aidiyetlerinin yok olmasına zayıflamasına sebep olmuştur. Günümüzde hala bu politikayı sürdürmek isteyen Kürt siyasetçileri ve aydınları azımsanacak kadar az değildir, hiç şüphe  yokki kardeşçe ve eşit bir yaşamı kimse redetmez karşıda durmaz ama bu bile biz Kürtlerin kendilerine ait bir devletinin olması istemi önüne çıkarılmamalıdır. Kaldı ki bugüne kadar Kürtler üzerinde uygulanan tüm bu baskı ve yasaklar gözönüne alındığında hala bu istemlerde bulunmak ne kadar gerçekçi olabilir ki!  40 milyonluk bir halk bu söylemlerin etrafında dönüp dönüştürülebilir mi? oyalanabilir mi? Bu kavramalara umut bağlayarak hep başkalarının şarkılarıyla yaşamaya devam mı edecek? Peki bağımsızlık için kendilerini feda edenlere kim ne diyecek? Nasıl bir hesap verilecek?...Demem o ki bu yolun sonu ancak bağımsız bir devletten geçecektir bunun için sağa sola dürtmenin bir anlamı yoktur, tüm bölgelerdeki Kürtlerin aynı duygulara sahip olması halinde ise bu iş dahada kolay olacaktır...

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.