Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Acılı Topraklar-Ayfer Ber

 

 

Çalıştığım iş yerinde Yunan bir arkadaşımla zamanımızın çoğu geçmekte.İlk görünce Türkçe biraz bilmesi ve eşinin adının Savaş olması dikkatimi çekmişti.“Savaşmı dedim“ eşinin ismi,”eşimin ailesi Karadeniz´de gelmiş Laz´dır.Kültürü yaşam tarzları,yemekleri bize o kadar benzemesi dikkatimi hem çekiyor hemde güzel bir bağ kurarak güzel saatler geçiriyoruz.Kaynananasını merak ediyorum “hiç gittimi Rize´ye?,ailesi varmı orda,neden götürmediniz bir kere ölmeden diyorum.”Kadın ısrarımı fazla anlamıyor ama ben zorluyorum “götürün bir görsün topraklarını ölmeden.”O kadar çokki savaşzamanıYunanistan´a gidip orda bir Yunan olarak yaşayan.

Bunu en iyi anlatan yapıt Bulutları beklerken filmi. Yeşim Ustaoğlu´nun Karadeniz´den göç ettirilen Rumlardan bir ailenin dramatik öyküsünü anlatan filmdir.Yeşim Ustaoğlu´nun derin düşünmesine hayranım.Güneşe Yolculuk filminde doksanlı yıllarda  boşaltılan Kürt köy evlerine X işareti konularak hedef gösterilmesini ilk Ustaoğlu´nun filminde görmüştüm.

Bunun için HDK heyetinin Karadenize yaptığı ziyaretini bende heyecanla izledim.Karadenizi en çok Kürtler ve devrimciler sever.Muazzam doğası,ezilmiş yoksul insanları,horonlu halaylarını ve ikinci dünya savaşında kaybolan,sürgüne yollanan ailelerle hep yüreğimizin en derin yerinde bizi kendine çekti bu ezilen halk.Bunun için bu buluşma önemliydi.Belki biraz erkendi ama gerekliydi.

Benim için en önemli olanlardan birinin Sebahat Tuncelinde o heyette yer almasıydı.Sebahat Tuncel dünyanın en önemli şehirlerinden binlerce oy alarak Türkleride temsil eden bir parlamenter.Önemli ve değerli bir Kürt kadını.İster kabul edin ister etmeyin o herkesi temsil eden önemli bir şahsiyet.Hemde hiç çıkarı olmayan her iki halkın,kadınlarının özgürleşmesi için çaba sarfeden biri.

Sebahat Tuncel belki Karadenizde özgürce konuşmayıp Karadeniz halkıyla kucaklaşamadı bir grup faşist yüzünde.Ama biliyorum ve inanıyorumki Kazım Koyuncu gibi binlerce devrimci ve barıştan yanaKaradeniz´linin canı sıkılmıştır yaşanılan onca haksızlık karşısında.Ama nerdeydiler iki gün boyunca neden sessiz kaldılar diyede sormadan geçemeyeceğim.Orda o kitle saldırı yapınca,başka bir yerde dayanışmak için bir basın açıklaması yapmaktamı zordu.

Artık görmek istiyor dayanışmayıda Kürtler,Aleviler,Devrimciler.Sadece davet edilip iyi özel ağırlandığınız yerlerde görmek istemiyoruz sizleri.Haksızlığın olduğu gidilmemiş,ulaşılmamış heryerde sizleride görmek istiyoruz.Kendini canlı kalkan yapan,savaşa dur diyen aydınları,yazarları,politikacıları ben insanım diyen herkesi görmek istiyoruz.Bu iş öyle benim partim olursa olura gelmez.Dünyanın hiç bir yerinde barış için mücadele edenler önce benim çıkarım demez.Toplumun çıkarını esas alır ve kendini dayatmaz.

Bu sene uzun yıllardır gitmediğim memleketime gidince bazı konularda yüreğim çok acı duydu.Aynı ülkeden yaşayan kendilerine aydın diyen insanların, konuşmalarına başlarken bu acılı topraklardan olmaktan sözleri bana çok itici geldi.Biz daha çocukken dünyanın öbür ucundaki insanların acısını acımız olarak yüreğimizde hissederken, bu ülkenin insanlarının Kürtlerden bu kadar uzak duruşları beni çok üzmüştü.Neden biz bunları bu kadar önemsiyoruz diye, en çok kendi insanlarımıza vereceğimiz değeri başkalarına verdiğimiz için kendimede kızıyordum.Kendi dimaniklerimiz diye kendine dönmek böyle birşeydi.

Dışarda bakıpta oralarda yaşayan insanların yanlızlığını görünce yüreğim daha çok acı duymuş irkilmiş ve zoruma gitmişti.İrkildim çünkü,acılı topraklar dedikleri yanıbaşlarında birkaç saatlik bir yerdi.Acılı topraklar dedikleri, yıllardır sürgün,işkence,baraj,operasyonlar,ambargolar yaşamış ve ülkenin en fazla nusuf kaybetmiş şehirleriydi.Acılı topraklar dedikleri,kirli savaşta binlerce çocuğunu kaybetmiş yitik ama onurlu şehirlerdi.Acılı topraklar dedikleri,onca yaşamışlıklara rağmen ayakta kalmayı başarmış muhteşem kentlerdi.Kürt kentleri ve toprakları olduğu için o kadar uzak kalmışlardı.

Bir Türk o topraklar için bir şey dedimi,gittimi başının tacı yaptı Kürtler.Nereye koyacaklarını nasıl ağırlıyacaklarını şaşırdılar.Ama durum ters olsa ne olur diye düşünüyorum.Kürtler Türk,Türkler Kürt olsaydı ne olur.Barıştan bahsedildiği bir zamanda en çok burjuvazinin korkulu rüyası “acaba Barış olursa biz ne olacağız” diye düşünmeye yazmaya,atışmaya başlamaları,korkmaları tuhaf bir durummu diye düşünürken aslında birazda haklılar galiba.

Bir düşünsenize barış oldu diye geriye dönüp metropollere yerleşen iyi yabancı dil bilen,okumuş yabancı ülkelerde yetişen insanların geri dönüşlerini.Hafif bir gülümseme sarıyor benide son zamanlarda yaşanılan ve yazılanları okuyunca.Bütün Türkler işşiz kalır diye korkuyorlar.Nede olsa şimdiye kadar kimliklerinden dolayı başarıları görülmemiş dışlanılmıştı Kürtler.

 

Neden Kürtler bu kadar acı çektiler?.Kürtlerin yüreği,kalbi,beyni yokmu?.Yaşanılanlar zorlarına gitmiyormuydu?.Gidiyor elbet artık Kürtlerde kendi dinamiklerini görmek istiyor.Sebahat Tuncel´e yapılanlar çok ama çok zorumuza gitti.Ama biliyor ve inanıyoruzki bu devran böyle gitmez.Gün gelecek ezilen halklar kazanacaktır.Burjuvazi koltuklarına sarıla dursun.Korkunun olduğu yerde kaybetme daha kolaydır.

21-02-2013 Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.