Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Sayın Arınç’a teşekkür ederken.Ehmed Pelda

Hatırlarsanız, aylar önce Bülent Arınç Kürtçe’nin medeniyet dili olmadığını söylemişti. Bu birçok tartışmaya neden olmuştu. Daha o dönem ben de birşeyler yazabilirdim. Ama bunu bir pratik adımla gerçekleştirmek istedim.


Malum, günümüzde dilin en yetkin kullanıldığı alanlardan biri ekonomidir. Yunan kökenli olan bu kelime günümüzde birçok dilde yaygın olarak kullanılmaktadır. Arapça karşılığı iktisad ve Kürtçe karşılığı da Abori’dir. Yine “debar” ve buna denk gelecek birçok kelime Kürtçe’de mevcuttur. Ancak Türkçe’de karşılığı olmadığı için genelde “ekonomi” kavramı kullanılmaktadır.

Ekonomi ile ilgili ilk çalışmama 1993 yılında üniversite öğrencisi iken Türkçe’yi kullanarak başlamıştım. 20 yıl geçmiş. Birçok kitap çalışmam ve makalem mevcut. Hem teorik konular hem de özellikle Kürtlerin ekonomik durumu ile ilgili çalışmalarım söz konusu. Üç ciltlik bir kitabımın ancak tek cildi yayınlandı. Diğerleri elimin altında, henüz yayınlama konusunda bir girişimim de olmadı. Gerekçesi bu yazının konusu değil. Ama hep istediğim bir şey vardı. Kürtçe ekonomi üzerine yazmak. İlk denemelerim Azadiya Welat gazetesinde köşe yazarak gerçekleşti. Devamında da belli bir düzey yakaladı.

Şimdi Strek TV’de haftalık hem de Kürtçe “ekonomi-ekoloji” programı yapmaktayım. İşte Arınç’ın söylemi üzerine bu kararı aldım. Kaygımız şu idi. Kürtçe ekonomiyi anlatacak insan olmayabilir. Oysa yanılşımız. Konuklarımız var dosyalarımız var. Ayrıca İngilizce ve Almanca makalelerin yanı sıra Türkçe ve Kürtçe haberleri derleyerek bu programı hazırlıyoruz. Bu Kürt televizyonculuğunda da ilk ekonomi ve ekoloji programıdır. Sayın Arınç’a söyleyeyim, anlamasa da bir programı izlesin. Bakalım görünüm nasıl. Dilin kullanımı ve zenginliğini TRT6’tekilere sorsun. O zaman medeniyet dili meselesini ve bir halka hakaret üzerine yeniden düşünsün. Bu benden kendine bir iğne olsun.

Ama gelelim çuvaldızı da kendimize batıralım. Dilde sorun yok. Bende, bizde sorun var. Kürtçe ile uğraşanlar almışız baltaları dilimizi habire parçalıyor, anlamsızlaştırıyor, öldürüyoruz. Özellikle Türkiye’de dile yaklaşım mantığıyla herşeye bir Kürtçe kelime türetme derdindeyiz. Ve bu dili mahvediyor. Yeterince araştırıp dilin kavramlarını, formlarını öğrenmiyor, oturup kafamızı zorluyor kelime türetiyoruz. Türetme dilin formlarını bozuyor. Bırakalım bir kavramı olduğu gibi kullanalım. Örneğin “Fakir” kelimesi Arapça kökenlidir. Kürtçe’de bunun yerine geçecek birçok kelime var. Hejar, neçar, xizan, kesip, zıvar vs. gibi. Ama sadece Arapça kökenlidir diye, ya da öztürkçeciler gibi, özkürtçe yaratmaya kalkışıp “feqir-fakir” kelimesini kullanmaz ve dilden atarsak, dilin tümünü öldürmüş oluruz. Çünkü içinde “fakir” kelimesinin geçtiği birçok deyim, stran, edebi eser var. Bu kelime etrafında bir ruh, bir refleks, bir kültür oluşmuş. Bunu kullanmamak dilin formu açısından büyük bir kayıp, büyük bir zarardır. Yine halkta yerini bulmuş bu kelimeyi kullanmamakla beraber halktan da uzaklaşmış oluyoruz. Bir başka örnek, “denge” kelimesi de Kürtçe’dir. Ama Türkçe’de yaygın kullanıldığından mıdır? Kürtçe olduğunu bilmediğimizden midir? Oysa kullanılırsa daha yaygındır. Yerine “hevsengi” vb birçok kelimeyi kullanıyoruz ki bunların bazıları sorani, bazıları çok lokaldir. Oysa hepsini kendi formlarıyla, en iyi ifade ettikleri deyimle, atasözüyle, denkliğiyle kullanmamız mümkün. Bir başka örnek; ekonomide “politikaya Kemer şidandinê” yani “kemer sıkma politikası”ki, (kemer kelimesi de Kürtçe’dir) Türkçe ile aynı mantıkla kullanılmış. Ama tutuyor ve kullanmaktan sakınmamak lazım. Fakat “Aborıya Sexbêrî” yani “tasarruf ekonomisi” ki Almanca’da “Sparprogramm”a tam denk düşüyor, bu da kullanılabilir ve kullanılmalı. Her ikisi de zenginlik getiriyor. Dil alışıyor ve kavramsallaşıyor. Fakat sorunlu bir alan var. Örneğin yatırım için “Razandin”, “Razemeni”, “Veberhênan” kullanılıyor. Ama hangisi, nerede, nasıl kullanılacak, tam belli değil. Oturmamış. Hele hele anlam kaymasına uğramış ve şimdi uyumak ile eşdeğer tutulan ‘razandın’ halk arasında yaygın kullanılmasına rağmen, ekonomi yazım alanından dışlanıyor. Oysa bu kelime içeriği itibariyle kendini yeniden doğurtma, var etme, canlandırma anlamındadır. Yani halktaki kullanımı doğrudur. Benzer şekilde ikisi de Kürtçe ve anlamdaş olan “para” ve “dırav” kullanımı da tam yerinde değil. “Dırav” daha çok finans kavramına yatkın geliyor. Bir katılımcı “ekoloji” için “Jingeh” kelimesini kullandı. Ama bana hiç de tutarlı gelmedi. “popülasyon” içinde aynı kelimeyi kullanmak pekala mümkün. Ve ama en doğrusu “ekoloji” kavramını da aynen olduğu gibi kullanmak gerek. Çünkü gerçekten çağrışımı, oturmuşluğu, tarihi bütün bir kavramdır. Onu kullanınca salt bir kelime değil. Bir bilimin tüm tarihini ve disiplinini ruhuyla dilimize konuk etmiş oluyoruz. Zenginleşiyoruz. Son bir örnek “Pişesazi” sanayi anlamında tam yerli yerinde. Ama son dönemlerde, tam da bu anlamda “Pişevani” kullanan yazılar okuyorum. Bu ise çözülmüş bir soruna yeniden çomak sokmaya benziyor. Varmak istediğim nokta şu. Bülent Arınç’ın iddia ettiği gibi bu dil öyle basit ve geri bir dil değil. Bunda sorun kendi şahsına münhasırdır. Ama biz dilimizi kullananlar, yazanlar, konuşanlar da çok dikkatli olmak zorundayız. Acele etmeden, sakin bir biçimde, danışarak, tartışarak hareket etmeli. Dilin formlarını ve ruhunu bozmamalıyız. Arapça, Türkçe, Farsça, Ermenice, Yunanca, İbranice komşu dillerimiz. Toplumlarımızın iç içe geçmesi gibi kelimelerimiz de deyimlerimizde iç içe geçmiş. Buralardan gelen ruhi şekillenmeler ve kavramları zenginliğimizdir. Bir dille oynamak, bir toplumsal ruhla oynamak gibidir. Bir dili bozunca bir toplumun psikolojisini, kültürünü alt üst etmiş oluruz. Hem de iyi niyetimizle ve kendi ellerimizle. Son olarak, anadilde eğitimin gerekliliği de tam bu sorunların önüne geçmek için şarttır. Zorunluluktur. Mücadelesini vermeliyiz. Arınç’ın karşısına her biçimde dikileceğiz. Başka yolu yok.