Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Bîratiya Gûran!.. -Haydar UC

Hayvanlarla ilgili bir çok hikaye anlatılır. Aslında hikayeler insanoğlunun hayvanlara mal ederek olumlu-olumsuz düşünceleri anlatma durumundan başka bir şey değildir. Mesela Tilkinin kurnazlığı, Aslanın güçlülüğü ve Krallığı, Eşeğin aptallığı ve Kurdun güvenilmezligi çokça anlatılarak bu hikayelerden olumlu-olumsuz örnekler, değerlendirmeler yapılır.

Kurdun kardeş dedigi hayvanları karnı acıktığında yediğini dolayısıyla bu kardeşlige güven olamayacağını, buradan hareketle ihaneti anlatan onlarca hikaye var.

Kürtlere tarihten bu güne kadar yapılan bütün baskı, sindirme ve katliamlar kardeşlik aldatmacasıyla örtülmeye çalışılmıştır. Kürdün her hak talebi, özgürlük istemi ve direnişi kanla bastırılarak peşinden ne kadarda kardeş olunduğu hep anlatılmıştir.

TC devletinin kardeşlik söylemi başta Kürtler olmak üzere bütün halkların, emekçilerin ve demokratik güçlerin istemlerini bastırmanın bir yöntemi haline gelmiştir.

Kürtlerin hak ve özgürlükleri söz konusu olduğunda „ayrımız gayrımız yoktur, Edirneden Karsa kadar herkes eşittir, bu memleketi Kürdüyle, Türküyle, Çerkeziyle, Lazıyla birlikte kurduk, hepimiz bir bayrağın altında yaşıyoruz vs vs“ denilerek hak arama istemi boşa çıkarılmaya, üstü örtülmeye çalışılır.

Katledilen devrimciler, kamuoyunda „birliğimizi, kardeşligimizi bozanlar“ olarak lanse edilir.

Mustafa Kemal Osmanlı Ordusunda beraber çalıştığı ve Cumhuriyetin kuruluşunda beraber hareket ettiği Dersimli Hasan Hayri’yi tamda Dünyaya Cumhuriyetin ilanını „Türklerin ve Kürtlerin ortak Cumhuriyeti“ şeklinde ilan ettigi bir ortamda idam ettirdi.

Kürtler TC’nin her kardeşlik söylemine inandıklarında Kurdun kardeşlik hikayesinde anlatıldığı gibi acıktığında kardeş dedigi hayvanı yiyen kurt misali büyük bir hezeyana uğratılarak katledilmişlerdir.

Çok gerilere gitmeden yaşadığımız son otuz-kırk yıllık bir tarihimize baktığımızda kardeşlik, birlik, beraberlik adına Kürtler baskı, tutuklama, iskence ve katliamlara tabi tutulmuşlardır, bu süreç hala devam ediyor.

Kürt Ulusal mücadelesinin ivme kazandığı, yükseldiği dönemlerde Türk Devleti mücadelenin önünü kesme, boşa çıkarma adına içi boş bazı açıklamalar yaparak tansiyonu düşürür, kürtler boş bir beklenti içine sokulur sonrasında ise büyük katliamlar yapılır.

Bütçe görüşmelerinde Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’in yaptığı konuşma BDP’lilerce de alkış alıyordu. Arınç, Kürdün kardeşliginden, hakkından, dilinin tanınacağından, kültürel haklarının anayasaya konulacağından, bunun bir lütuf olmadığından bahsediyordu sahtekarca.

Sahtekarca cünkü konuştuğu sıralarda Imamın ordusu Kürdistan dağlarını bombalıyor, insanlar zindanlara tıkılmak üzere tutuklanıyordu!..

Söyledikleri eğer doğru ise gerçektende BDP’ninde istedigi, hatta PKK’nin da öne sürdüğü taleplerdir.

Arınç bu açıklamasını hangi koşullarda yaptı?

Kürdistan’da büyük bir gerilla katliamı, dağın-taşın bombalandığı, şehirlerde demokratik taleplerini dile getirenlere gazlı bombaların yağdırıldığı, bu yaptığınız zulümdur diyen herkesin göz altına alındığı, kadın, çocuk, yazar, gazeteci demeden herkesin zindana tıkıldığı bir çılgınlaşmış ne yaptığını bilmeyen dinci-fetullahçı faşizmi yaşıyoruz.

Cunta dönemini bile aratmayacak baskı, sindirme, tutuklama ve her türlü kimyasal silahla katletmeye rağmen direnen gerilla ve şehirlerde tanka, topa gögsünü siper etmiş kitlelerin direnişi var.

Murat Karayılan yaptığı son açıklamada, haklı olarak “madem birlikte kardeşçe yaşamamız istenmiyorsa bizde farklı seçenekleri tartışıyoruz, Türk devletine göbekten bağlı değiliz, bağımsızlık seçeneğinide tartışıyoruz” diyordu!..

Arınç’ın Bütçe görüşmelerinde yaptığı bu açıklama bütün bu yönelimlerin önünü kesme ve toplumun gazını almaya yönelik açıklamalardan başka hiç bir anlam ifade etmiyor.

Arınç bunları söylerken konuşmasının arasına şıkıştırdığı şu cümle dikkat çekicidir “BDP’lilerin düşüncelerinin yüzde doksandokuzuna katılmıyorum”. Oysa BDP’lilerin istemleri tamda kendisinin ifade ettiği taleplerdi.

Bu şu anlama geliyor: “siz istediğiniz için değil biz istedigimiz için size bir şey veririz, ve istedigimiz oranda, istedigimiz zaman ve istedigimizde de tekrar geri alırız”.

Süleyman Demirel, “kürt realitesini tanıyoruz” dedikten sonra daha çok kürt katledildi. Cumhurbaşkanı iken kendisine gözaltındaki kayıplar sorulduğunda şöyle demişti; “Diclenin kıyısında kuzusu kaybolan yanıma gelsin”. Sonrasında 17 bin sivil kürt katledildi.

Tarihten bu güne TC’nin bahsettigi “kardeşlik” ise kürdü kandırmanın, uyutmanın ötesine geçmedi/geçmiyor. Gerçek kardeşligin halkların eşit ve özgür birlikteliginden doğacağını hepimiz biliyoruz!..

Türk devleti hem içerde hem dışarda yarattığı sorunlarla bitap düşmüş, ölümle pençeleşen bir canavarı andırıyor. Ölürkende canhıraş bağırıyor, etrafında, yanında yöresinde ne varsa yakıp yıkıyor. Kaşının üstünde göz var diyen herkesi düşman ilan ediyor.

Bunun ceremesini ise tabiiki hergün daha da yoksullaşan, işsizlikle boğuşan, demokrasi, insan hakları diyen, demokratik özgür bir toplum diyen, cezaevlerinde zorla tutulan on binlerce insan çekiyor!..

Haydar Uc-25.12.2011