Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Nuri Dersimi’ye Neden Saldırıyorlar II------Nesimi ADAY

Yazının birinci bölümünde, Nuri Dersimi’ye saldıranları, George Gerbner‘in ‘Ekme - Yetiştirme’ (cultivation) olarak adlandırdığı amaçlı girişim teorisiyle anlatmaya çalışmıştım. Seyit Rıza’nın son sözlerini argüman olarak kullanmış, ellerinde herhangi bir belge olmadığı halde, Seyit Rıza’nın asılmasında aktif rol oynayan ve mezarlarının yerini dahi söylemeyen İhsan Sabri Çağlayangil’e inanmalarını eleştirmiştim.
Kürtlük fikrinden rahatsız olan ve Zazaları (Kırmanç) ayrı bir halk olarak tarif eden çevreler, Kurmanç olan Nuri Dersimi’nin kitaplarından subjektif ayıklama yapıp bir mantık oluşturmaya çalışıyorlar. Dersimi’nin anılarına bilimsel makale statüsü verip, sürekli didiklemekteler. Yıllar sonra sürgünde, kolu kanadı kırık bir ortamda yazılan kitaplarda eksikliklerinin olacağını anlamak istemiyorlar.
Bu saldırılar bazen o kadar tuhaflaşıyor ki Türk milliyetçisi Yeniçağ gazetesinden fotoğraf alıp yazılarında kullanmada sıkıntı görmüyorlar. Üstelik altına ‘‘Baytar Nuri Dersimi’’ yazılan fotoğraf, Ağrı ayaklanması lideri İhsan Nuri Paşa ve eşi Yaşar Hanım’a ait olsa bile.
Zihniyeti malum olan bu gazetenin yanlışı anlaşılabilir ama Dersimi hakkında bilirkişi edasıyla kalem oynatanların yanlışına ne demeli!
Nuri Dersimi’nin devlet adamı bir emir eri olduğunu ima ediyorlar sıkça. Dersimi’nin devlet adına baytarlık yaptığını, bu bağlamda devlet ilişkisinin mecburen olacağını ve o yıllarda okuyan yazan az sayıda nüfusun birbiriyle ilişkilerinin, karşıt görüşte de olsa daha fazla olduğunu bilmiyor olmalılar. Örneğin Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyit Abdülkadir aynı zamanda Danıştay Başkanı, Miralay Halil Bey İstanbul Polis Müdürü, Milletvekili Hasan Hayri Binbaşı, Ağrı İsyanı önderi İhsan Nuri Paşa Yüzbaşı. Devlet ilişkisini bu minvalde değerlendirmek daha doğru olmaz mı?
Mesele bağcıyı dövmek olunca, gayet ki üzümle ilgilenilmiyor. Dersimi’nin, Seyit Rıza’yla olan ilişkisi ısrarla görmezden geliniyor. 1993 yılında (Özgür Gündem) Nuri Dersimi’nin eşiyle yaptığım görüşmede, Xolfenk’teki evlerine Seyit Rıza’nın gelip gittiğini söylemişti. Maalesef Dersimi’ye sistematik saldırıda bulunan çevreler bu bilgiyi hep görmezden geldiler.
Sıkça başvurdukları bir argüman da Dersim’de yaptıkları alan çalışmalarında Nuri Dersimi’nin tanınmıyor olmasıymış. Koçgiri yenilgisinden sonra yıllarca Dersim’de yaşamış bir aydını devlet tanıyor ama bu rijit takımın dedeleri-babaları tanımıyormuş. Oysa hem Koçgiri’de hem de merkez Dersim’de Baytar Nuri ismiyle ünlü. Bu bilgiyi Pertek yöresinde yaptığımız alan çalışmalarında popüler bir kişilik olarak tespit ettik. İyi derecede saz çaldığı, toplumsal olaylar hakkında şiirler yazıp söylediği ve ‘Kürt Devleti’ fikri taşıdığı söyleniyor. Dersim Gazetesi’nin geçen sayısında okumuşsunuzdur. ‘Akılla dünyayı harabeye çeviren adam’ olarak da hatıralarda.
Bu olguları görmemeyi ve anlamamayı düstur edinenlerin politikaları basit; Eğitimli kesimi alaşağı et, aşiret diyarından öteye geçmemiş gariban köylünün fikirleriyle bir tarih yaz, Kürtlük ve Kürdistan gibi ulusal olanı reddet, Dersim milletvekili Hasan Hayri, ta 1925’te, ‘neden asıldı’, onu hiç sorma, boynuna zincir takılan, çocukları öldürülen ve sürgünde ‘Ah’ içinde ölen Nuri Dersimi’yi ajanlıkla suçla ve Dersim faciasını başta Milletler Cemiyeti olmak üzere pek çok uluslararası kuruma yazılı olarak bildirmesini de kendi reklamı olarak algıla. Ama ta 1976 yılında yaptığını söylediğin görüşmeyi 2011’de yayımla, Dersimi’den ‘‘Qalé yi kutik keno… uyuz bir köpek ’’ diye bahset. Ama Kemalizmle hesaplaşma. Reyberé Qop kişiliğinin çağdaş versiyonu bu olsa gerek
Amaçlı girişim fikir sahiplerinin cümleleri, başkaları tarafından işte böyle kuruluyor. Yoksa CHP’ye verilen oylar, oda duvarlarında Hz. Ali’nin yanına asılan Atatürk fotoğrafları ile İsmet İnönü, Fevzi Çakmak, Alpdoğan isimlerinin günlük hayatın parçası haline gelmesinin travması nasıl açıklanabilir ki?! 1980 öncesi kendini ‘devrimci’ gören bu zevat Nuri Dersimi şahsında Kürt aydınlarına hakaretler yağdırırken, Munzur’un kan kızıl akmasına sebep olanlar için iki satır yazmışlar mıdır?! Nuri Dersimi’yle hesaplaşıyorlar da CHP ve Mustafa Kemal’le hesaplaşabiliyorlar mı?
Saldırının temel argümanlarından biri Dersim’de siyasal çalışmaların olmadığı, Nuri Dersimi tarafından yapay bir Kürtlük ve Kürdistan ülküsü yaratıldığıdır. Zaten İngilizlere yazılan mektubun da Seyit Rıza’ya ait olmadığı, Dersimi tarafından yazıldığı savı dillerde pelesenk. Mektup, Dersimi veya başkaca aydınlar tarafından yazılmış olabilir. Bu neden yadırganıyor ki? Tarih boyunca lider ve önderlerin danışmanları veya yazıcıları olmuştur. Bu danışman kişiler bazen liderlerin önüne de geçmiştir. Mesela Koçgiri’li Alişér Bey böyle hatırlanmıyor mu? Bunun neresi yanlış anlamak zor! Ayrıca Dersim meselesinin aktörlerinden biri olan Nuri Dersimi’den başka nasıl bir tavır beklenebilir ki! Katliam olurken ne yapsaydı yani, iki satır yazmasa mıydı?!
Bu tartışmalar tarih bilgisinden o kadar yoksun yapılıyor ki doğrusu insan cümleyi nasıl kuracağını şaşırıyor. Oysa Koçgiri harekatını ve akabinde Alişér’i doğru okuyabilseler, Dersimi ve Dersimi’yi anlayacaklar. Ama okumuyorlar. Bu günlerde Seyit Rıza’yı tartışırken de aynı davranışı gösteriyorlar. Seyit Rıza ‘Fıkara bir Rızo’dur tipi işleniyor. İçi boşaltılıyor. Değersizleştiriliyor. İsyan mı? Elbette isyan yok. Ama Dersim siyaseten boş mu? Haydi Seyit Rıza’yı ve diğer liderleri geçelim, peki ya Alişér Bey?
Bilindiği gibi 1921 Koçgiri yenilgisi sonrası başta Alişér ve yoldaşı Zarife Hanım olmak üzere, Nuri Dersimi ve yaklaşık bin kişi Dersim’e geçiyor. Dersim ilişkileri ise Seyit Rıza. Koçgiri Harekatı’nda Seyit Rıza’nın aktif desteği var. Alişér ve Zarife Hanım 1921 ile 1937 yılları arasında yani tam 16 yıl Dersim’de kalıyorlar. Bu arada Nuri Dersimi de bölgede. Kürdistan Teali Cemiyeti gibi entelektüel bir derneğin üyesi olan bu iki şahıs Dersim’de siyasal faaliyetlerinden vaz mı geçtiler? Hele Alişér Bey! Ne yaptı bunca süre? Kürdistani fikirlerini Seyit Rıza’ya anlatmadı mı hiç?
Bugün Dersim katliamı konuşulurken, Dersimli aydınların bir kısmı bu olguyu ısrarla es geçiyorlar. Böyle davranınca, öldürülen ve sürgüne gönderilenlerin masumiyetini daha rahat anlatacaklarını sanıyorlar. Oysa Hozat belediye Başkanı Cevdet Konak’ın dediği gibi, ‘’Bu ülkedeki asli unsurları bir süs bitkisi gibi azınlık statüsüne indirgeyen ve her defasında bunu lütufmuş gibi sunan bir Kemalist diktatörlük rejimiyle muhatabız.’’
Son söz olarak Doğan Munzuroğlu’ndan ödünç şu cümleyle insaf çağrısı yapmış olalım: ‘‘ Dersimi’nin yurtseverlik misyonuna ters yönde politize olmuş bazı Dersim’liler insafsızca eleştirseler de Nuri Dersim’inin kitapları Dersim tarihiyle ilgili başvuracağımız birinci dereceden yazılı kaynaklardır.’’

dersim gazetesinin aralık sayısında yayınlanmıştır