Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Hewal Zarife-Cilem Öz

 İki büyük katliamın direnişçi kadını Zarife hanım, tahmini 1882 yılında  Azger köyünde dünyaya gelir. Zarife Hesenanlıdır eşi Alişer ile akrabadır.  Hayvancılığı bırakıp yerleşik hayata geçmenin etkisi ile bir çok Koçgirili  gibi Zarife de  eğitim görme imkanı bulur, iyi derecede okuma yazma öğrenir. Eşi Alişer ile Koçgiri direnişinin ,hem beyin gücüne hem de bilek gücüne çok önemli katkıları olur.

1921 de çok kanlı bastırılan Koçgiri ayaklanmasından sonra toplanan bir mecliste Hasan Hayri Bey(Dersim Mebusu) ile yaşanan yoğun tartışmalar sonrası Alişer bey şöyle der; ‘İttihad ve Terakki’nin mirasçılarıyla aynı çuvala girilmez. Hayrı Efendi’nin Cumhuriyet’e bunca hizmetinden sonra korkarım ki benim gibi bir âsiyle Hayrı Efendi’nin sonu aynı olsun. Bunlar için en iyi Kürt, ölü Kürt’tür…”  Bu sözlerin üzerine Zarife; ‘hewalamın bu tartışmaların bir sonucu yok, daha yürüyecek çok yolumuz var erken giden kazanır ;umarım hepimiz Dersim’in selametinde buluşuruz’ der.

Tahminen 1921’in Nisan ayında Alişer ile Zarife Dersim’e geçerler.Koçgiride önemli bir tecrübe yaşamışlardı.  Devleti, neler yapabileceğini, amacını iyi görmüşlerdir. Bu nedenle tüm “isyancılara” af çıkaran devlet Alişer ile Zarife’yi bu aftan muaf tutmuştur.

Koçgiri bölgesinde yaşarlarken,  Dersim’ede  gidip gelen Zarife ve Alişer aşiretleri ve yapılanmalarını yakından tanırlar. Uzun yıllar birlikte hareket etmenin önemini anlatırlar halka.  Zarife iyi bir propagandacıdır. Aşiretler arası sorunları çözmek için çok defa halk mahkemeleri kurmuş ,barışı sağlamışlardır. Aşiretler birlik olmaz ,devlet Dersim’e girerse neler yaşanacağını iyi bilir. Zira Koçgiri ‘de yakından tanıklık etmişlerdir yaşanmışlıklara.   

Zarife Dersim’de uzun yıllar birçok kadına eğitim verir. Onunla birlikte kadınlar dağlarda silah çatar. Zarife’den bahseden her kaynak onun ne kadar yiğit bir kadın olduğunu anlatır. Zarife üreterek hayatın içinde yer almış bir kadındır. O nedenle eşine hewalim diyerek ilişkilerini cinsiyetçilikten kurtarıp bu gün bile eşine az rastlanır devrimci bir yoldaşlığa taşımıştır. Bu yönüyle önemli bir miras bırakmıştır Zarife.

Her yerde Alişer’in yanında olan Zarife feodaliter bakışı da önemli ölçüde kırmıştır.  Seyit Rızanın sofrasına oturan ilk ve tek kadın olmuş, kurulan meclislerde, toplantılarda fikri, kimliği ve cinsiyetiyle var olmayı başarabilmiştir. Nuri Dersimi Alişer’in  Zarife ile konuşmadan kararlar almadığını anlatır. Bu da Alişer’in Zarife’yi bilgisi, birikimi donanımı ve hakları ile bir bütün insan olarak gördüğünün ispatıdır. Bu nedenle birbirlerin Hewal diye seslenmeleri çok anlamlıdır

Girdiği bir çok çatışmada keskin nişancılığı ile çevresindeki erkekleri şaşırtan bir kadındır . Zarife ile katıldıkları bir çatışmadan sonra yaşadıklarını anlatan Hıdır isimli tanık şöyle der; ‘Zarife bizimle olsun, Hozat’ı teslim almak iş değil’. Aynı Zarife aşiretler arasında kurduğu güzel sofralarla da ünlüdür. Çok insan ziyaret eder Zarife ile Alişer’i ve her misafirini de çok güzel ağırlar.  Bu nedenle Zarife’den bahsedenler ‘erkek gibi kadındı’ demezler  yiğit bir kadındı derler çünkü yiğit olmak erkek olmak değil,  zulme karşı koyabilmektir.

Zarife bu mücadeleye kadın dilini ve yüreğini katmıştır, bu nedenle de mücadelenin seyrine önemli katkıları sunmuştur. Amacı ne olursa olsun yapılan bir mücadelede kadın yoksa şiddet korkunç düzeyde gelişir. Bu nedenle kadınlar askere hiçbir zaman alınmamışlardır. Burada sebep kadının iyi silah kullanamaması değil zira çok iyi silah kullanabilen bir sürü kadın olmuştur, sebep kadının şiddetle uyuşmayan ruhudur. Bir mücadelenin sonunda bir barış hayali var ise o mücadelede kadın olmak zorundadır. Zarife’de Dersim’de aşiretler arası barışın emekçi yüzü olmuştur.

Seyit Rıza, Zarife, Alişer ve Nuri Dersimi süreci iyi tahlil edebilmiş ve mutlaka birlikteliği sağlayıp, direnmek gerektiğini savunmuşlardır. Bu nedenle de Dersim Kasabı olarak bilinen Alpdoğan paşanın ölüm listesinde ilk sıraları almışlardır. Alpdoğan paşa sinsi bir politika ile halkı yaşananların sebebinin bu kişiler olduğuna eğer teslim edilirler ise Dersim’de acıların sona ereceğine inandırmaya çalışır. Bu politikanın savunucusu Reyber tetikçisi ise Zeynel olur. 

Dönemi yaşayan tanıklardan biri Seyit Rıza ile ilgili şöyle bir anısını anlatır. Devlet bölgede yoğun katliama başlamıştır. İnsanlar dağlara kaçar. Çok yer değiştiren hamile bir kadın çok yorulmuştur artık ve gidip Seyit Rıza’ya durumumu anlatacağım der. Seyit Rıza’nın yanına vardığında eşarbını çıkarıp ayaklarının altına serer. Seyidim ben çok perişanlık gördüm dağlarda, sen teslim olda hepimiz kurtulalım der. Seyit Rıza” ben teslim olursam Devlet Bese’yi elinde oyuncak eder” der. Oradan ayrılan kadın her yerde Seyit koca bir halkı bırakmış Bese’nin derdine düşmüş der. Kurulan karakollarda askerlerin kadınlara yaptığı taciz ve tecavüzlerden sonra Seyit Rıza’nın aslında Bese derken Dersimin tüm kadınlarını kastettiğini anlarlar.

Öldürülmeden bir gece önce Alişer mağarada çalıp söylediği türküde bizim gördüğümüzü Kerbela görmedi der. Ve Dersimi öyle bir son bekliyordur ki Kerbela yanında hafif kalır. Tujik dağında kaldıkları mağarada Kirveleri Zeynel tarafından haince öldürülürler yıl 37 ay Temmuz gün dokuzdur. Tıpkı Hz. Hüseyin gibi kesilen başları, halkın içinde gezdirildikten sonra Alb. Nazmi Sevgen’e teslim edilir. Zeynel’de inanmıştır Alişer ile Zarife öldüğünde Dersim’in sükunete kavuşacağına, verir kesilen başları alır 100 altını. Zeynel’in hesabı bu kadar küçükken devletin hesabı çok büyüktür. Bu katliam ile verilen mesaj çok açıktır kirvenize dahi güvenmeyin bir gün başınızı bana getirebilir ve hiç unutmayın ki Kerbela hep vardır. Dersim böyle iki büyük tehditle terbiye edilmeye çalışılır. Sonra ne mi olur tamda Alişer’in dediği gibi asilere ne olduysa işbirlikçilere de o olur…

 Tarih bir toplumun hafızasıdır, kökleri ile bağıdır. Dersimin bir türlü açılamayan arşivleri bir gün açılırsa, Zeynel’in o gece mağaradan çıkarıp Alb. Nazmi Sevgen’e teslim ettiği Zarife’nin sandığı yeniden sahiplerine verilirse bizimde köklerimizle olan bağımız daha güçlü olur. Belki o zaman sadece bir Kerbela değil yaşadığımız tüm Kerbelaların yasını tutarız çünkü kesilen çok başımız var bizim.