Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Esra Çiftçi; 'Bütün sermayesi başındaki siyah sarığı olan bir yaratık'

"Böyle bir hilkati garibenin bırakın dediklerini, ismini bile kaile ve kaleme almak yakışır mı? Ona cevap vermek için harcayacağım zamana, emeğe değer mi?" diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi... Ama böyle bir rezilliğin cevabı da olmalı, kadın köşe yazarlarına baktım da pek bir kaile almamışlar bu fakiri ruhiyeyi! Ancak bu akıl ve ruh yoksunu dişi müsveddesine, bir kadın, bir anne, bir Kürd olarak, cevap vermezsem de kıvranacağım.

Efendim sermayesi başındaki siyah sarığı olan bir yaratık varmış, nedir, necidir, neye hizmet eder bilmem, orta yerde "gazeteci-yazar" diye dolanıyormuş...

Bu Asena bir takım şeyler geveledi, daha doğrusu bir yazı yazdığını sandı ve "BDP'li kadınlardan ana olmaz" diye hırladı. Bu merkebi beşeriye Kürd kadın siyasetçileri hedef alarak, "olsa olsa kan anası olursunuz!" diye zırladı. Şimdi soruyorum bu mahlûka, peki senden "ana" olur mu? Ağzından bu kadar nefret salyası akan bir yaratık, dişi dahi olsa analık yapabilir mi? Peki sen nesin? Salya sümük ırkçılık yapmakla sen savaş ağalarının masasında oynayan soytarı mı oluyorsun? Senden de olsa olsa Pandora olur... Sen bu kan kokan nefesinle sana alkış tutanların yüzüne tükürebilirsin ancak.

...

BDP'li kadın milletvekilleri kendi çocuklarını kucakladı diye feryat figansın. Peki, mahlûkatı garabet sence o gençler o dağlar da ne arıyor? Piknikteler mi? Okullarını, ailelerini, sevdiklerini bırakıp seni medya stüdyolarında maymun eyleyen adamların kobraları, uçakları altında kimyasal gazlarla yakılıp geriye sadece bir çift ayakları kalsın diye mi?

BDP'li anaların kucakladığı senin "teröristlerin" bu halkın en güzel evlatları...

Sen engerekler gibi tıslarken BDP'li kadınlar, bu gençler annelerine kavuşsun diye çabalıyor. Sen kör yılanlar gibi zehir saçarken BDP'li analar, senin komşun olan askerler dağlarda ölmesin diye emek harcıyor, canlarını dişine takıyor, her gün senin ve sair erbabın zehriyle sokaklara saldığınız polislerin gazıyla, copuyla, panzeri ile yerlerde sürükleniyor, dövülüyor, yaralanıyor. Her birinin hakkında yüzlerce fezleke hazırlanıp binlerce yıl hapis ile yargılanıyor. O anneler, çocuklar ölmesin diye tüm bunlara katlanıyor...

Müslüman mısın sen ey zavallı! Sen Allah'a inanıyor musun? Senin imanın, kitabın var mı? Senin vicdanın var mı? O ne biçim beddualar etmek öyle! Sabah akşam ağız diye taşıdığın o klozetten taşan beddualarla mı geziyorsun? Bunca katledilen Kürt çocuğu, bu kadar ölen genç, Roboski de katledilen masum çocuklar, senin beddualarının mı eseri? Seni yazar müsveddesi, bir stüdyoda şaklabanlık yaptırsınlar diye mi mezata koydun kadınlığını?

...

Dağlardaki Kürd çocuklarını öldürmek için operasyonlar yaparken geçirdiği trafik kazasında yaralanan ve "anne kurtar beni" diye inleyen yaralı askerin başını dizine koyup, "ben senin annenim, kurtulacaksın" diyerek gözyaşı döken ve aynı yaşta evladı birkaç ay önce bombalarla parçalanan Roboskili Kürd anasından utanmadın mı hiç? Nerede o asalet, nerede o vicdan!

...

Sen oturduğun yerde kalemine kan katık ederken, Kürt kadınları her gün sokakta bu savaşın durması için canını ortaya koyuyor. Hem de sadece Kürt gençleri için değil, Türk gençleri için de. Onların ölmemesi için canlarını dişlerine katıyor bizim analarımız. 70 yaşındaki anaların "güvenlik güçleri" tarafından saçlarından sürüklendiğini görmekten zevk alıyor olmalısın. Veledi Hülagü hiç mi vicdanın yok senin? Hiç mi okumuyor, hiç mi görmüyorsun? Kafana doladığın o örümcek ağından örülü kara perdeyi arala biraz. Ya da o kara örtülerle saçlarını örteceğine, ağzına bant diye yapıştır...

Sana önerim, git bir hamama, kırk tas su dök kafana, küfründen tövbe et, belki imana gelir, affedilir, kadın olduğunu da hatırlarsın!.