Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

'Çağdaş Türk kadını olmak istemiyoruz'-Çilem Öz

Halime’nin darp edilme sebebi ise kürt olması. Hastane görevlilerinin ‘ siz Kürtler çok pissiniz’ diyerek kendisini tartaklamaya başladıklarını anlatıyor. Anlaşılan o ki dövülerek çağdaşlık ve temizlik doğum anında Halime’ye öğretilmeye çalışılmış. Geçen haftalarda başka bir kadın, polis tarafından karakolda darp edildi. Hastane ve karakol, şiddet gören kadınların başvurduğu iki kurum.

Şimdi Halime ve Fevziye hangi kurumda hakkını arayacak ve bu süreçte hangi kurumun şiddetine uğracak bilinmez. İç işleri bakanı ne yapalım bu polisleri İzmir meydanında asalımı dedi. Tabi ki asmayalım ancak Hakkari de silahının dipçiği ile bir çocuğu başından yaralayan polis memuruna bile 5 ay ceza verip onu da ertelerseniz Fevziye’ye yapılanın bir karşılığı olmayacağını önceden kestirmemize de kızmayın. Her gün beş kadının öldürüldüğü günlerden geçiyoruz. Ölümün yaşanmadığı bir gün bile yok. Erkekler hiç tatil yapmıyor. Ancak görünen o ki devlet bu cinayetleri engellemeyi değil arttırmayı topyekün kurumları ile kararlaştırmış görünüyor.
Katil olmak zordur hele de tanıdığın bir insanın canına kastetmek daha da zordur. Şiddet ve savaş ortamları insanların katil olmasını kolaylaştıran faktörlerdir. Bu ülkede iki nesil insan iç savaşta askerlik yaptı kaçının eli kana bulaştı ve bu kişilerden kaçı eşinin katili olduğuna dair istatistlik bilgisine sahip değiliz. Ancak bu konuda bir araştırma yapılsa ciddi etkileri olduğu gözler önüne serilecektir. Bahsettiğimiz bu iki nesilin öncesindeki iki nesilde büyük katliamlar gördü. İnsanların mağralarda fare gibi zehirlendiğine şahit olan binlerce asker harekat sona erdiğimde binlerce ailenin reisi oldular. Bu aile reislerinden bir tanesini Mehmet Bekaroğlu basına anlattı. İşte bu toplumsal travma ve bu günün hukuk sistemi her gün 5 kadının katili.
Son dönemin en popüler konusu 1938 Dersim jenosidi.

Konu üzerine konuşan çok, ancak özelde kadınlar bu süreçte neler yaşadı ve bu travma sonraki nesillere nasıl devretti bunu konuşan yok. Aslında konuşan biri var Gülsüm Bilgehan. İnönünün sevgili torunu Dersim’de ailelerinden alınan kızların çağdaşlıkla buluştuklarını bu nedenle iyi bir hareket olduğunu iddia etmiş. 73 yıl önce bile yapılmaması gerektiğini cümle alem konuşurken, iyi üniversitelerde eğitim görmüş, aristokrat bir ailenin kızı olan, sosyal demokrat bir partide siyaset yapan Gülsüm Hanımın bunu ikibinli yıllarda savunuyor olması utanç verici. Tarihe böyle yaklaşılmaya devam edilirse Fransa’da Dersim Soykırımı yoktur diyenler için de yasal düzenlemeler yapılabilir.

Çayan Demirel’in çektiği Dersim belgeselinde tanıklardan biri şöyle anlatıyordu; ‘Biz devlet okul getirir çocuklarımız eğitim görür diye sevinirken devlet geldi önce kadınlarımızın ırzına geçti’. Sözlerden de anlaşılacağı gibi cumhuriyete ve demokrasiye en çabuk adapte olabilecek bir toplum inanç ve kimliğinden dolayı büyük bir katliamla yok edilmeye çalışılmış. Ve bu asimilasyon politikası en çokta kadınlar üzerinden yürütülmüştür. Gülsüm Bilgehan’a soralım ailelerinden alınan Dersim’in kayıp kızlarına Sünni ve Türk olmayı öğreterek mi modern hayata dahil ettiniz. Ayrıca biz bu kayıp kızların kaçı şiddet, taciz ve tecavüze uğradı henüz bilmiyoruz. Bu kızar başlarından geçeni anlatırlarsa bir gün Gülsüm hanım nasıl açıklayacak bu insanlara modern dediği hayatın ne menem şey olduğunu.

Gülsüm Hanım unutma ki her batı başka bir batının doğusudur. Neticede dünya sizin gibi insanlara inat hala yuvarlak ve hala güneşi önce doğusundan alıyor bu topraklar. Sistemin doğuyu küçük görme aşağılama siyasetinden sıyrılıp doğunun mistik güzelliklerini görmenizi diliyorum. Ahmet Hakan’ı arayıp aslında öyle söylemek istemedim yanlış anlaşıldım demişsiniz. Dediğiniz gibi olabilir ancak Ahmet Hakan Dersimin kayıp kızımıdır ki onu arayıp düzeltiyorsunuz. Utanılası sözlerinizin düzeltmesini Ahmet Hakan’a değil Dersim’in kadınlarına anlatın ki onlar sizi dedenizin hizasında değil vicdanlı bir insan hizasında görebilsinler…
 
Dersim Gazetesi Ocak 2012 sayısından