Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Sert bir yüzleşme için...

Yazar Mine Söğüt’ün son kitabı, “Deli Kadın Hikayeleri”, deliren, kendini yok eden 21 kadının hikayelerinden oluşuyor. Söğüt yazdıklarını içinde bulunulan zamanın politik ve felsefi sorgulaması olarak tanımlıyor. Yazarlığa gazetecilik ile başlayan Söğüt, edebiyattaki derdini “Hayatta neye dertleniyorsam yazarken de onun peşine düşüyorum” diye açıklıyor. Söğüt, kendi gücünün farkında olmayan insanlığın şuurunun açılabilmesi için ciddi bir yüzleşmeye ihtiyacı olduğunu belirterek “Bu yüzleşme de sert olmalı. Yani canı yanmalı” diyor. İnanç ve yaratıcılık üzerine yeni bir roman hazırlığında olan Mine Söğüt, yazın hayatıyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
Herkes hayatının terzisi aslında
Deli Kadın Hikayeleri’nde deliren, kendini yok eden yirmi bir kadın ya da çocuk ve bu kadınlara eşlik eden ağır bir yalnızlıktan söz ediyor. Neden Deli Kadın Hikayeleri sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Onların yalnızlıklarında toplumsal şuursuzluğun büyük payı var. İnsanoğlu kendine kolaylıkla vahşeten bir hayat biçebiliyor. Ve kendi hayatının terzisi değilmiş gibi, sorumluluğu hiç üzerine almadan yaşayıp gidiyor. Hayali ya da gerçek bir iktidara boyun eğmeye her zaman meyyal. İktidar öncelikle acımasızlık demek. Bugün hükmü altında yaşadığımız hayali iktidar da gerçek iktidar da eril bir iktidar. Dolayısıyla bundan öncelikle kadınlar ve çocuklar zarar görüyor. O yüzden kadınların delirme halleri üzerine hikayeler yazdım. Ama o hikayelerde sadece kadınların acıları yok. Tüm insanlık hallerinin çıkmazları var...”
Canımız yanarsa reddedebiliriz
Söğüt yazarken hayatta neye dertleniyorsa onun peşine düştüğünü belirterek “Öncelikle insan neden kendine böyle bir hayat inşa etmeyi seçiyor. istese her şey bambaşka olabilir, ama istemiyor. Boyun eğiyor. Kendi gücünün farkında değil. Bu güçsüzlüğünün nelere mal olduğunu da umursamıyor. Sanırım şuurunun açılabilmesi için öncelikle ciddi bir yüzleşmeye ihtiyacı var. Bu yüzleşme de sert bir yüzleşme olmalı. Yani canı yanmalı” diye kaydediyor.
Umutsuzluk değil öfke
Yazdıklarının hem politik hem de felsefi bir sorgulama olarak tanımlanmasını istediğini belirten Söğüt, her şeye rağmen umutlu olduğunu ancak bir şeylerin değişmesi içi biraz canımızın yanması gerektiğini söylüyor. Acıyla kötülükle yüzleşmek gerektiğini ancak bu şekilde reddedilebileceğini dile getiren Söğüt sözlerini şöyle sonlandırıyor “En tehlikeli şey kanıksamak. Olağan bulmak. Oysa yaşadığımız dünyaya hükmeden vahşi iktidar halleri insanlığın varabileceği tek nokta değil. Eğer biz farklı bir şey istersek o farklıyı yaratabiliriz. Biraz öfkelenmemiz lazım. Açıkçası yazarken öfkeleniyorum ve okurun da yüzleştiği ağır durumlarda öfkelenmesini umuyorum.”

Arzu DEMİR / İstanbul - Anf