Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Beytüşşebap’ta bir kadın

Bundan bir, bir buçuk ay önce Beytüşşebap’ta bir kadın, etrafını saran ve ‘dağılın’ diye bağıran silahlı özel timlere; ‘Otuz yıldır sizi dinliyoruz, artık dinlemeyeceğiz! Siz de Erdoğan’ı dinlemeyin. Onlar çocuklarına çürük alıyor; Amerika’da, burada şurada okutuyorlar. Görülmüş mü, duyulmuş mu başbakanın, bakanların, generallerin, milletvekillerinin, zenginlerin çocuklarının öldüğü?’ şeklinde sesleniyordu. 
Bu sözler herhangi bir yerde söylenmiyordu. Gerçekler, savaşın sürdüğü Beytüşşebap’ta, ateş ortasında, sömürgecilerin silahlı adamlarının yüzüne haykırılıyordu.
Görüntüleri Nuçe Tv’de yayınlanana kadar çoğumuz O’nu tanımıyorduk. Birçoğu gibi duygularımıza tercüman olan, ne istediğini bilen bu kadını ben de merak ediyordum. Beytüşşebap Belediye Başkanı Yusuf Temel’in de yardımlarıyla bu cesur kadına ulaştım. Yüzyüze olamasa da, telefonla sorularımı yönelttim. 
O CESUR KADIN SEYRAN ARGAN
Adı Seyran Argan. Uludereli, 34 yaşında ve 5 çocuk annesi. 
Sekiz kardeşiz. Babam kaçaktı, askerden kaçardı. 13 yaşına kadar babamı görmedim. Gece gelir, sonra giderdi. Hatırlarım, devlet benim aileme çok zulüm yaptı, herkese yaptı” diyerek başlıyor hikâyesini anlatmaya. Klasik bir söyleşi değil, sohbet havasında devam ediyor soru ve cevaplar… 
Sonra? 
Sonra, dağa gitmeyeyim diye 16 yaşında evlendirdiler. Gelin geldim Beytüşşebap’a. Şu yaşıma kadar hiç Şırnak’ın dışına çıkmadım.
Okula gittiniz mi? 
İlkokul mezunuyum, ama kendimi geliştirdim. Okumak istiyordum ancak olmadı. Sen kadınsın, otur oturduğun yerde, dediler.

Oturdun mu?' 
(Gülerek) Hayır, kitap okumayı çok seviyorum.
Kimleri okuyorsunuz? 
Mehmet Uzun, Tolstoy ve Dostoyevski'nin kitaplarını çok severim.
BU ÖZGÜVENİ BANA ÖCALAN SAĞLADI’
Bir sonraki cümleden devam edelim. 'Sen kadınsın’ dediler, sizin tavrınız ne oldu? 
Sen kadınsın, geride dur, demelerini kabullenmedim. Bütün sorun cinsiyet sorunu mu? Olmamalı. Biliyorsunuz, bizim (Kürt toplumunun) örf-adetlerimiz var. Bizde hep erkek erkektir, kadın kadındır. Tabii ben bunu değiştiremem ama yanlış. Kadınlar çok şiddet gördü. 4 kızım bir oğlum var. Ben kızlarımı daha büyük görüyorum.
Ama eskisi gibi değil, değişti. 
Evet değişti ve bunu bize PKK sağladı. Eğer bugün kadınlar 'ben varım' diyorsa, bu özgürlük benim elimdeyse bunu bana Abdullah Öcalan sağladı. Ben çarşının içinde bağırmışsam bu özgüveni, mücadele bana verdi. Ben kadınım ama, altmış erkek yüreği taşıyorum. Ben bekârken dağa çıkmak istiyordum. Beni çabuk evlendirdiler. Çok hayallerim vardı. Çok güzel şeyler yapmak istiyorum.
‘DİPLOMANIZDA NE KADAR İNSAN OLDUĞUNUZ YAZMIYOR’
Neden gerilla? 
Ben televizyonun haricinde bugüne kadar hiç gerilla görmedim. Belki benim selamım onlara gitmiştir, onların bana gelmemiştir. Ama ben onlara aşığım. Bakıyorlar, 'zulüm var artık yeter' diyorlar.
Gerillaları 'cahil' gören, ‘dağdan inip üniversiteye gitsinler’ diyenler var… 
Onlar cahil değil, öyle bakanlar cahil. Batıda yaşamak, okul okumak cehaleti bitirmiyor. Onlar zaten üniversitelerden dağlara gittiler. Öyle olmasa bile bu onların cahil olduğu anlamına gelmez. Üniversiteyi bitirdiğiniz zaman diplomanızda sizin ne kadar insan olduğunuz yazılmıyor, o diplomada sizin notlarınız yazılıyor. Mevlana'nın sevdiğim bir sözü var: 'Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm içinde insan yok!
Siz ne yapmak istiyorsunuz? 
Ben bir Kürt olarak üstüme düşen sorumluluğun gereğini yapmak istiyorum. Barış annesi olmak istiyorum. Benim de hayalim, dileğim bu. Savaş var ve toplum bunun izleyicisi. Ben kanın akmasını istemiyorum. Çok uzaktan bakmak başka, yaşamak ise bambaşka bir şey. Biz uzaktan bakmıyor, yaşıyoruz. Bu devlet Kürtlere zulüm yaptı. Halen kendini inkar edenlere üzülüyorum. Menfaat gözeten, çıkar gözetenlere. Böyle olmasını istemiyorum.
Nasıl olmasını istiyorsunuz? 
Herkes ‘yeter’ desin, istiyorum. Çok kişiyi yanımda görmek istiyorum. Herkes cesaretli, yürekli olsun ve sorumluluğunu bilsin, istiyorum. 
ONLARA ‘DEVLET BÜYÜĞÜ’ DEMİYORUM
Beytüşşebap’ta, Kürdistan’da yaşananlarla ilgili televizyonlarda yapılan haber ve yorumları dinlediğinizde ne düşünüyorsunuz? 
Keşke Türk televizyonları beni davet etse, gidip konuşsam, anlatsam. 'Gerçek sizin söylediğiniz gibi değil' desem. Fatih Altaylı'nın programına katılmak istiyorum. Ben Başbakan Erdoğan’a gitmek, Erdoğan’ın yüzüne söylemek istiyorum. Ama imkanlar elverişli değil.
Ne söylemek istiyorsunuz? 
Onlara 'devlet büyüğü' demiyorum. '2 eylül akşamı Beşebap’ta 54 insan ölmüş, halen kandan söz ediyorsan sen büyük değilsin' demek istiyorum. Bizden kendimizi inkar etmemizi istiyorlar. Bize evladınıza ‘terörist deyin’ diye baskı yapıyorlar. Ben nasıl evladıma bunu yapayım? Siz hiç çocuğunu inkar eden anne-baba gördünüz mü? Bu devlet bizden bunu istiyor. Allah belasını versin. Onun tuzu kuru! Onun çocukları rahat. Burada fakir fukaranın çocuğu ölüyor. 
Ama onlar da ‘ciğerimiz yanıyor' diyor... 
Yalan söylüyorlar. Kimsenin ciğeri yanmıyor, evine ateş düşenin ciğeri yanıyor. Özellikle asker analarına seslenmek istiyorum. Devlet onlara bir şey ezberletmiş. Çocukları ölünce kapılarına gidiyorlar, ‘vatan sağolsun’ dedirtiyorlar. Ya neden vatan sağ olsun? Kime karşı sağ olsun? Vatan sağ olsun, demesinler. Yeter, desinler. Erdoğan’a karşı çıksınlar, Genelkurmaylarına karşı çıksınlar. Artık kan görmek istemiyoruz, yaşamak istiyoruz desinler. Dağdaki gençlerimiz anne-babalarının yanına gelsinler. Omuz omuza versinler.
Ya yönetenler? 
Ankara’da konuşmak kolay. Gelip burada görsünler. Hepsi çocuklarını Avrupalarda, Amerikalarda yaşatıyor. Burada garibanın, fakir-fukaranın çocukları ölüyor. Uzağa gitmeye gerek yok. 2 Eylül akşamı 54 insan öldü. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı çıkmış ‘intikam’dan bahsediyor, kandan bahsediyor. Ben devlet büyüklerini bir ottan farklı görmüyorum! İntikam ve öç isteyen bir devleti insani bulmuyorum. Erdoğan din diyor ama samimi değil.
‘GERİLLA BENİM EVLADIM VİCDANLI BİR İNSANIM’
3 Eylül sabahı size ‘dağılın’ diyen özel timlere yönelik bir konuşma yaptınız... O gün Beytüşşebap’ta iki gerilla cenazesi vardı. Ve askerlere Erdoğan’ı dinlememelerini söylediniz… 
Gerillada benim evladım, akrabam olmasa da ben vicdanlı bir insanım. Onlar benim parçam. Parmağımı özel timlerin gözlerinin içine soka soka söyledim. 'Onlar bir taş değil, yaprak değil, odun parçası değil. Nasıl sen bir evlatsan, onlar da bizim evladımızdır. Seninkiler senin için yanıyorsa, ağlıyorsa ben de onlar için ağlıyorum' dedim, onlara. 
Biz 30 yıldır bu devleti dinliyoruz, atıp savuruyorlar, hiçbir şey yok. Evet bir şey varsa, kan var. Dedim ki, 'Erdoğan, zenginler çocuklarını Amerika’ya yolluyorlar, sizi de buraya ölmeye yolluyorlar. Siz de yeter deyin.' Bunu söyledim. 
ÖLÜSÜNÜ GİZLEYEN DEVLETTEN NE BEKLERSİNİZ?’
Korkmadınız mı? 
Ben yanlış bir şey demedim ki, korkayım. Zaten bizi hep korkutarak susturdular. Ben konuşunca onlar yüzlerini kaçırdılar. Oysa ben doğru olanları söyledim. Ben dedim ki, “siz PKK’ye ‘terör’ diyorsunuz. Peki, Roboskililer size ne yaptı? Ekmek parası için gittiler. Günahı, suçu neydi? İnsan gibi yaşamak. Hepsi 20 yaşında gencecik insanlardı.” Bana dediler ki, ben mi öldürdüm! Senin devletin öldürdü. Devlet bile sana sahip çıkmıyor. Ölüsünü gizleyen bir devletten siz ne beklersiniz?

Erdal Er/Söyleşi ANF